Şiirler

Değersizler-Şiir

DEĞERSİZLER

Gün ve soğan katığı bir şafak,
Daldı mı dünyanın alasına
Kaldırır başını, uykusuz ve kara
Hoh dediği akşamdan soğumuş
Kehribar tütün közüne
Sarı bir memlekettir
Avucunda nasır, benizde soluk
Bir susam tanesi sarkar bıyıklarından
Saçları yanağına dolmuş evladını
Öpüp geçerken tatlı uykulardan
Başlar, hilesiz hurdasız adımların
Bir yevmiyeden akşama uzayan tıkırtısı
Duvardan duvara gölgesiyle
Başlar parmaklarda kılcal bir ayaz sızısı
Siyatikli bacağında kifayetsiz bir şefkatle
Hanımının doladığı başörtüsü
Nedir bu yoksulluk meşrebinin renksiz grisi?
Açlıkla gezinen güvercinler bile
Kuş değil avluda, sanki bir fare sürüsü.
Değil mi ki derdi günü
Çoluk çocuğun noksanıyla
Değil mi ki boyuna arşınlandı bu ömür
Tavlasında nasip, dilinde siftah voltasıyla.

Serilmiş soğuk betona cıgara yanıklarıyla
Şiltesiz, çarsafsız, sünger amele palazı
Akşam alacasından sabaha
İçine dolar bel, bilek, boyun ağrısı
Kâh beton kâh gurbet çeker
İnsan, virane de olsa
Yalnız kendinin olanı özler.
Üşüdükçe üşür bir tüfek soğukluğunda
Geçmiş de kardeş ellerinden
Göğe akran binaların,
Kompleks terasların, pasajların heybeti,
Görmemiş parmaklarının çatlağı,
Ne ılık bir bahar
Ne asfalt yakan pastırma sıcağı.
Bulamaz, kara derya düşünceler arasında
O filinta ömrünün ne zaman,
Hangi ara dökülmüş bunca sıvası?
Bilmez, iskele boşluğundan salınan o arkadaşlar,
Görmediği hangi cennete düştü?
Kurur beklemekten unutulmuş lokması
Hedef kitlesinden sayılmadığı
Tirajı yüksek bir gazeteye sarılı…

Bir vakit yağmurla ıslanıp rüzgarla dinlenen
Kağıt topaklar birikir torbasında
Dün mültecili, bugün “şşş gel oğlum”lu çağrışlar,
Sevgisiz bakışlar arasında
Umursamamış sahibine kavuşmayan mektubun
Omzundaki ırgalamaz yükünü.
Gözlerinin bakıp da görmediği
Bir ezgi çağırır eski ve güzel zamanlara
Doğduğu ocağın kıymetlisi
Annesinin bir vakit kendine
Sonra kardeşine mırıldandığı
Hayatın kısacık şarkısı, anlık gülüşü
Şimdi kum ve moloz birikintileri altında.
Sırtında bu bedbaht hayat
Gittiği her yere, ayak izlerinden uzanır.
Bu sularda her insan,
Hem doğru telaffuz edilmemiş adından
Hem savruk gençliğinden usanır.

Rakım farkı esmerlikler düşer
Yemek ve poşet artığı çöp sofralarına.
Yaralı köpeklerin; kirli kedilerin kovulmadığı,
Kader kardeşliği döşeksiz köprü altlarına.
Kiminin uzaktan geçip ilişmediği
Varil ateşlerine açılmış elleri
Gözleri karanlığa yangın harlayan
Kiminin bakıp haline şükrettiği
Beterden beter olma korkusu…
Burası, yaşamın yaşamaya değer hiçbir yanı.
Parçalanmış hayatların keskin cam kırığı.
Burası gün batımlarında,
Güneşin yanakları allanmış utancı
Burası, babasız ve arkasız yarınların
Kendine bürünüp uyuduğu, hayatın rezil uykusu.
Mehmet UÇUNGAN

Yazdır

Yazar hakkında

Mehmet Uçungan

Yorum yap