Şiir İncelemeleri

Elhan-ı Şita Şiirinin İncelenmesi

kar yağışı

Elhan-ı Şita

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar…
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!

Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!

Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan! –
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar!

Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter…
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!

Her şâhsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! –
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd…
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!

Göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.

Bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar.

Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzan,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân,

Karlar.. bütün elhânı mezâmir-i sükûtun,
Karlar.. bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun…

Dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök,
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:

Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi! …

Cenap Şahabettin

Elhan-ı Şita (Kış Ezgileri) (Günümüz Türkçesiyle)

Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,
Eşini kaybeden bir kuş gibi kar
Geçen ilkbahar günlerini arar…
Ey kalplerin çılgın ezgileri
Ey güvercinlerin marşları,
O baharın işte yarını bu:
Kapladı derin bir sessizliğe yeri karlar
Ki sessizce sürekli ağlarlar.

Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz melek kanadının saçağı gibi kar
Seni solgun bahçelerde arar;
Sen açarken çiçek üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpaze gibi,
Naaşın üstünce şimdi ey ölü
Başladı parça parça uçmaya karlar
Ki gökten düşer düşer, ağlar!

Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar!
Küçücük, beyaz başlı baykuşlar gibi kar
Sizi dallarda, yuvalarda arar.
Gittiniz, gittiniz ey kuşlar!
Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar;
Yuvalarda -feryatsız yetim gibi!-
Son kalan mavi tüyleri kovalar karlar
Ki havada uçar uçar, ağlar!

Ey kış günlerinin seması! Elinde yığın yığındır
Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, sabah bulutu…
Dök ey sema -tabiatın ruhu uykudadır;-
Kara toprağın üstüne bembeyaz çiçekler!

Yapraksız ve çiçeksiz olan her ağaçlık şimdi
Bir gölgeler, siahlıklar ve ümitsizlikler yığınıdır.
ey kış semasının eli, durma, durma çek
Her ağacın üzerine bir beyaz örtü.

Göklerden emeller gibi yağıyor kar,
Her tarafta hayalim gibi koşuyor kar.
Sessiz bir rüzgarın saf kanadında uyuklarmış gibi
Bir aralık durur, sonra uçarlar.

Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçarak,
Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmedeler.
Karlar sükût ilahilerinin ezgileridir,
Karlar melekler âleminin bahçelerinin çiçekleridir.

Ey semanın eli, kara toprak üzerine dök.
Ey semanın eli, cömertliğin eli, kışın eli dök;
Bahar çiçeklerinin yerine beyaz karı,
Kuşların ezgilerinin yerine ümit sessizliğini!

Cenap Şehabettin

 

Elhan nağme, şita da kış demektir. Yani elhan-ı şita kış nağmeleri anlamına gelmektedir.

Şiir aruz ölçüsünün değişik kalıplarıyla yazılmıştır. Şair bunu karların yağışındaki ahengi vermek için yapmıştır.

Şiir serbest müstezat nazım şekliyle yazılmıştır. Şiirde nazım birimi olarak bent, kıta ve beyit kullanılmıştır.

İlk bölümdeki kafiye örgüsü: a a b b c d c b b

Dörtlüklerin olduğu ikinci bölümde kafiye şeması: abab

Beyitlerle oluşturulan son bölümde kafiye şeması: aa aa bb cc … şeklindedir.

Şairin oluşturduğu kafiye düzeni ahenge katkı sağlıyor, bu da kafiye düzeninin ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor.

İlk bentteki “gibi kar, kar” ifadeleri karların kesik kesik yağışını ifade ediyor, aynı zamanda ritmi de sağlıyor.

cenap-şehabettinCenap Şehabettin kelimelerin müzikal değerleri bakımından seçiminde çok titizdir. Bunu şiirin bütününden çıkarabiliyoruz. İkinci bölümdeki kelimelerin sıralanışından, karın daha yoğun biçimde yağdığı izlenimini edinmekteyiz. Bu bölümde genellikle sert ünsüzlerden oluşan kelimeler seçilmiş.

Son bölümde ise kelimelerin dizilişi, tekrarlanan kelimeler, kafiye oluşturan sesler karın aralıksız yağışını belirtiyor.

Kelimelerin dizilişi ile ağır ağır yağmakta olan bir kar manzarası çizilmiştir. Güvercinlerin şarkıları, insanların çılgın sevinçleri son bulmuş, ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştır. Bu bölümde yer alan kelimeler de bu sessizliği hissettirecek biçimde dizelere yerleştirilmiştir. Karlar sessiz biçimde ağlamakta, yani yağmaktadır.

Servet-i Fünun’un şiir alanındaki önemli isimlerinden biri olan Cenap Şehabettin, döneminde tabiatı şiirde en geniş anlamda işleyen şairlerdendir. Tabiat ile insan ruhu arasındaki ilişkiyi şiirlerinde yansıtmaya çalışan Cenap Şehabettin, tabiat temasını Batı şiirinde görerek Türk edebiyatına aktarmıştır.

Servet-i Fünun şiirlerinde doğa bireysel açıdan ele alınmıştır.

Servet-i Fünun şairleri şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır. Şiirde konuşma dilinin canlılığını ve doğallığını yansıtan bölümler de vardır.

Şiirde yer yer anjanbman da vardır.

Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar

Geçen eyyam-ı nevbaharı arar

mısralarında anjanbman vardır. Bu söyleyiş özelliği de şiire devamlılık, söyleyişe akıcılık kazandırmaktadır.

Cenap Şehabettin daha önceki dönemlerde kullanılmayan, alışılmadık tuhaf tamlamalar kurmuş ve bu tamlamalar edebiyat dünyasında tartışmalara yol açtığı kadar çeşitli şairler tarafından da kullanılmıştır. Bu tamlamaların kaynağı da Fransız şiiri ve sembolizmdir.

Şiirde tabiatla ilgili ifadeler genellikle tamlama biçiminde verilmiştir.

beyaz lerze, cenah-ı kebuter, tude-i zilal u siyah-rengü na-ümid

Şair Cenap bu tamlamaların çoğunda kapalı istiare sanatını kullanmıştır. Kapalı anlatım sembolizmin bir özelliğidir.

“Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar”

dizesinde kar, emellere benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır. Somut olan kar, soyut olan hayallere benzetilmiştir.

“Bir bâd-ı hamuşun per-i safı”, sessiz bir rüzgarın saf kanadı demektir. Burada kapalı istiare vardır. Rüzgar, kanadı olan bir şeye benzetilmiş ama neye benzetildiği açıkça belirtilmemiştir.

Cenap Şehabettin, karın yağışını gözümüzde canlandırabilmemiz için onları sürekli değiştirmiş, çok farklı varlık ve kavramlara benzetmiştir.

Şiirde üzüntü ağır basmakla beraber yer yer mutluluk da vardır. Bu da sembolizm etkisidir.

Kar şairin duygularını ortaya koyacak, aydınlatacak şekilde çok güzel bir biçimde tasvir edilmiş, canlandırılmış, yer yer kara insani özellikler de yüklenmiştir.

Cenap’ın bu şiiri aslında baharla kış tezadı üzerine kurulmuştur. Muhtemelen kış, dönemindeki baskıcı havayı temsil etmektedir. Özellikle son iki beyitte bu hissedilmektedir. Göğün elleri, bahar çiçekleri yerine beyaz bir kar dökmektedir; kuş nağmeleri yerine kuru umutlar dökmektedir.

Dallar üstünde, ağaçlar üstünde artık bembeyaz bir örtü vardır; fakat bu bir gölgeler yığınıdır, kapkara bir ümitsizlik yığınıdır. Cenap’ın Elhân-ı Şitâ’sı bu tezat üzerine kurulmuştur ama cumhuriyet nesillerinin zihninde kalan bu tezattan çok kış manzarasının, kar yağışının o nefis tasviridir. Servet-i Fünuncular biçime o kadar önem vermişlerdir ki bu biçim altında muhteva unutulmuş gibidir. Onlar şair değil sanki ressamdırlar. Fikret’in zaten bir ressam olduğunu da biliyoruz. İşte gerek Fikret gerek Cenap şiirlerini bir resim gibi işlemişlerdir. Elhân-ı Şitâ’da hareketli, perspektifi olan bir tablo vardır. Ve bizim hayallerimizde hep bu tablo kalmıştır. Kuşlar gibi uçuşan ve ağlaşan kar tanecikleri. Ancak… Ancak bu tablodan da ziyade şiirin musikisi akıllarımızda kalmıştır.

Dallar üstünde, ağaçlar üstünde artık bembeyaz bir örtü vardır; fakat bu bir gölgeler yığınıdır, kapkara bir ümitsizlik yığınıdır. Cenap’ın Elhân-ı Şitâ’sı bu tezat üzerine kurulmuştur ama cumhuriyet nesillerinin zihninde kalan bu tezattan çok kış manzarasının, kar yağışının o nefis tasviridir. Servet-i Fünuncular biçime o kadar önem vermişlerdir ki bu biçim altında muhteva unutulmuş gibidir. Onlar şair değil sanki ressamdırlar. Fikret’in zaten bir ressam olduğunu da biliyoruz. İşte gerek Fikret gerek Cenap şiirlerini bir resim gibi işlemişlerdir. Elhân-ı Şitâ’da hareketli, perspektifi olan bir tablo vardır. Ve bizim hayallerimizde hep bu tablo kalmıştır. Kuşlar gibi uçuşan ve ağlaşan kar tanecikleri. Ancak… Ancak bu tablodan da ziyade şiirin musikisi akıllarımızda kalmıştır.

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap