Kitap Tanıtımları

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu- Şermin Yaşar

GÖÇÜP GİDENLER KOLEKSİYONCUSU- ŞERMİN YAŞAR- Kitap Yorumu

  Yaşanmış ya da yaşanabilecek olan olayların anlatılması öyküyse senin bu yazdığın nedir sevgili Şermin. Yazdığın her satırda bir yaşanmışlık aramak beni yedi bitirdi. Sayfaları okumadan çevirip kontrol etmedim bu kez. Hatta ilk kez. Karşılaşacaklarımdan korktum. Belki de acına merhem olamamaktan çekindim. Bizleri sana yakınlaştıran yazıların ilk kez bam telimize bu denli hisli dokunacak diye tedirgindim.

  Bazen bakanlıkta çalışanda aradım yürek sızını, hani şu Reyhan Hanımın müptelası. Ölen kişilerin cenazesine mütemadiyen gönderilen ve sonunda vefat edenlerin fotoğraflarını biriktirme gafletine kapılan “Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu”. Öyle ki her ölenin fotoğrafını bir bir yerleştiriyor dosyasına. Neden mi? Çünkü ölen kişinin vefatında yakasına iliştirdiği fotoğraflarına cenazeden sonra ne yapacağını bilememesinden. Kıyamaya kıyamaya koleksiyoner olup çıkıyor.

   Ya da ne bileyim işte “Kimlikte Nurşen”i okurken acaba sen de gözbebeğini düşündün mü diye ben çokça düşündüm. Hani şu annesinin pek sevmediği ama sütannesinin yanından ayırmadığı Nurşen var ya. İşte onun hikayesi bile bana seni hatırlattı nedendir bilinmez. Annesi Nurşen’e hamileymiş. Bir gün banyoya giriyor ve dışarıdan bir ses duyuyor. Aniden irkilerek fırlayıp çıkıyor banyodan. Arıyor tarıyor, beş yaşındaki kızı yok. Dışarıdan bir çığlık kıyamet kopuyor. Koşup gidiyor. Bir bakıyor ki kızı Nurşen oracıkta öylece yatıyor. Konu komşu onu hastaneye yetiştirse de elden ne gelir ecel geldiğinde. O esnada kadın üzüntüden erken doğum yapıyor. Sağlıklı bir yavru dünyaya geliyor. Ölen yavrunun ismini yeni doğana veriyorlar sanki ölüm hiç olmamışçasına. O günden sonra gözünün feri gidiyor kadıncağızın, dinmiyor gözündeki yaş. Kızının ismini andıkça ciğeri pare pare oluyor. Andıkça azalır derler acı için. Umarım andıkça azalıyordur acın.

   Yazarın çocuklarına olan bağlılığını gördüm “Yalan Dünya Fani Dünya”da. Öykülerini okurken anladım ki sen meğer benim hep göz hapsimdeymişsin sevgili Şermin. Eli sıkılacak kadını yazmışsın bu öykünde. Kocasıyla evlendikleri andan itibaren çalışıp didinip büyük bir apartman yaptırıyorlar. Ancak işin garibi yaşlı kadın hiçbir daireyi kiraya vermiyor. Yalnızca Bodrum katını kiralıyor. Ona da kiralama denirse. Sevim’e apartmana yardım etmesi kaydıyla hibe ediyor. Kadıncağız başta bu duruma pek seviniyor. Ama işin iç yüzü uzun bir zaman sonra ortaya çıkıyor. Kadın çocuklarını bir bir evlendiriyor. Hepsine aynı psikoloji ile yaklaşıyor. “ Hayat pahalı, hazır eviniz varken kiraya çıkmak akıl işi değil. Hem ileride çocuğunuz olursa da ben bakarım, siz paşalar gibi yaşarsınız. Eğer oldu da rahatsız olursanız taşınmak en doğal hakkınız.” E bu sözlere kim olsa kanar. Ki çocuklar da birer birer kanmışlar. Akıllı kaynana da bir yandan düğün-dernek, ev-bark yapma işinden kurtulmuş bir yandan da evlatları dizinin dibinden ayrılmamış. Sonuçta sen sağ ben selamet.

  Daha bu tarz aklı başında on dokuz öykü var kitapta. Kimisi can yakıcı, kimisi akıl kurcalayıcı, kimisi ise şeytana pabucunu ters giydirecek cinsten. Ama hepsi bizden. Yanımızda yakınımızda görebileceğimiz türden hikayeler. Dili de bizden sözü de bizden. Her bir şeyi içimizden. Okurken kah hüzünlenip kah hak vereceksiniz. Bazense dert yanıp kahramanlara ah edeceksiniz. Ama ne olursa olsun elinizden kitabı bir türlü düşüremeyeceksiniz.

Yazdır

Yazar hakkında

Aslı Cansız

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni

3 yorumlar

Süleyman Kara için bir yanıt yazın X