Genel

Gustave Flaubert Nazar-ı Edebiye ve Felsefiyesi

Ahmet Şuayb, bu yazısında Flaubert ve onun sanat anlayışı ile ilgili tespitlerde bulunmuştur. Sanatçının yaşamından, kişiliğinden, düşüncelerinden, eserlerini oluşturma aşamasındaki yöntemlerinden söz etmiştir. Eleştirisinde yargılarını gerekçelendirmiş, nesnel bir tutum sergilemiştir.

Eleştiri yazısı:

GUSTAVE FLAUBERT NAZARİYAT-I EDEBİYE VE FELSEFİYESİ

       (…) Flaubert edebiyatın “gayr-i şahsî” olması taraftarıdır; yani müellif eserinde kendisini asla göstermemeğe, orada hissiyatını, efkârını kanaatini asla ifşa etmemeğe, eşhas-ı vakayii vasıta ederek kendi hâlât-ı ruhiyesini söylemekten ictinab eylemeğe mecburdur. Bu fikri Flaubert, hayatının son senelerinde George Sand ile olan muhaberatında eşkâl-i muhtelife tahtında hemen yüz defa tekrar etmiştir. Madam Bovary için: “Bu kitabın mevzuu, eşhas-ı vakayii… hepsi benden hariçtir. Âsâr-ı sanat kendimiz için değil başkaları içindir; sanatı, sanatkâr ile karıştırmamalıdır. Sanatkâr ahlâfa kendisinin yaşadığını hiss ettirmeyecek surette idare-i lisan etmelidir” diyor. Onun fikrince hakiki sanatkâr kâğıt üzerine kendi kalbini koymaktan gayr-i kabil-i mukavemet bir ictinab-ı hiss etmelidir.

       (…)

       Eserlerini yazmak için icra ettiği tetkikat ve tetebbuat muhayyer-ı ukuldür. Sıhhatini bizzat tahkik ettiği vesaik üzerine hareket eder. Muhtac olduğu malumat-ı fenniye, siyasiye ve sâireyi elde etmek için haftalarca kütüphaneleri dolaşır. Meselâ ziraate dair bir şeyden bahs edeceği zaman bu fenne müteallik en aşağı otuz kırk cilt eser okumaktan çekinmez; gidip çiftlikleri, tarlaları gezer. Bir mevkii tasvir için oraya kadar ihtiyar-ı sefer eder, bir müddet orada yaşar. Bütün tefasîl ve teferruât için kendisinde daimî bir endîşe-i hakikat hükümfermadır. Zamanın gazetelerini, kitaplarını muayene eder. Böyle her sahifede en âdî bir nokta üzerine günlerce tetebbuatta bulunur. “Terbiye-yi Hissiye” romanı için Fransa tarih-i siyasi ve ahlakîsini yirmi sene tetkik etmiş, “Salambo”yu yazarken Afrika’ya kadar gittikten maada yılan hastalıkları üzerine birçok malûmat istihsal eylemiş, “Madam Bovary” için öğleden sonra bütün vaktini mülevven camlar arkasından sahrayı temâşâ etmekle geçirmiştir. Bouvard ve Pécuchet romanını tam bin beş yüz cilt kitap okuduktan sonra yazmıştır; bunun için tertip ettiği not dosyası sekiz parmak kalınlığında idi!..

       Küçük hikâyelerde bile Flaubert bu usûl-i tetkikten ayrılmaz; bir eserinde mevzu-ı bahs ettiği papağanı tabiî bir surette tasvir ve tersim edebilmek için kuşun samanla doldurulmuş bir nümunesini üç hafta yazı masasının üzerinde tutmuştur.

       Flaubert en hafif bir hatayı irtikâbdan kendisini şiddetle men eder. Yürüdüğü zeminin her noktasını mükemmelen bilmek arzusundadır. İşte edebiyatta gayr-ı şahsî olmak böyle fennî, esaslı tetkikatta bulunmağa sevk eyler.

       Flaubert eserlerinde hissiyatını, enasını mümkün olduğu kadar setr etmiştir; fakat tamamen çıkarmağa muvaffak olamamıştır. Meselâ “Madam Bovary”de Charles’ı sevdiğini, Emma’ya acıdığını hiss ediyoruz; O da karileriyle beraber ağlıyor. Kadın kendini arsenik ile tesmîm ettiği zaman zann ediyor ki zehir kendi ağzındadır, kendi zehirlenmiştir. Lâkin tükürmek istediği şeyi yutuyor, kendisini boğan kanaat-i fikriyesini zabt ediyor.

Ahmet Şuayp

Hayat ve Kitaplar

Metindeki bazı sözcük ve söz öbeklerinin anlamları:
ahlâf
: Kendinden sonrakiler.

âsâr-ı sanat: Sanat eserleri.
efkâr: Düşünceler, fikirler.
ena (ene): Ben, benlik, kendi.
endîşe-i hakikat: Gerçeklik düşüncesi.
eşhas-ı vakayi: Olaylardaki kişiler.
eşkâl-i muhtelife tahtında:
Çeşitli şekiller altında.

fennî: Bilimsel yöntemlere, tekniğe uygun biçimde yapılan.
gayr-i kabil-i mukavemet: Karşı konamaz.
hâlât-ı ruhiye: Psikoloji.
hükümferma: Hüküm süren.
icra etmek: Yapmak. ictinab (içtinap): Sakınma, çekinme, kaçınma.
 ihtiyar-ı sefer: Yolculuğa katlanma.
irtikâb (irtikâp): (metinde) İşlemek, yapmak.
istihsal: Elde etme.
kari: Okuyucu, okur.
maada: -den başka, gayrı.
muhaberat: Haberleşmeler, haberleşme dolayısıyla yapılan yazışmalar. muhayyer-i ukul: Akılların hayran olduğu.
müellif: Yazar.
mülevven: Renk renk, renkli.
müteallik: 1. İlişkin. 2. İlgili.
nazariyat-ı edebiye ve felsefiye: Felsefe ve edebiyat görüşleri.
sahra: 1. Çöl. 2. Kır.
setr etmek: Gizlemek.
tahkik etmek: Soruşturmak.
tefasîl: Ayrıntılar.
temâşâ etmek: Seyretmek, bakmak.
 tersim: Resmini yapma.
tesmîm: Zehirleme, zehirlenme.
tetebbuat: Bir şeyi iyice inceleme, onunla ilgili bilgi edinme, araştırma.
tetkik: 1. İnceleme. 2. Araştırma.
tetkikat: 1. İncelemeler. 2. Araştırmalar.
vesaik: Belgeler, vesikalar.

       Konularına göre eleştiriler; sanatçıya dönük eleştiri, esere dönük eleştiri, okura dönük eleştiri ve topluma dönük eleştiri şeklinde gruplandırılabilir. Gustave Flaubert Nazariyat-ı Edebiye ve Felsefiyesi adlı metinden alınan aşağıdaki parçada olduğu gibi sanatçıya dönük eleştiride sanatçının yaşamından, kişiliğinden, düşüncelerinden izler aranır; eserin, sanatçısını yansıtacağı düşüncesinden hareketle eserden çok sanatçı değerlendirilir

       Çoğunlukla eleştiri türünde yazan Ahmet Şuayp, Türk edebiyatındaki eleştiri anlayışına nesnel bir bakış açısı getirmeye çalışmıştır.

       Ahmet Şuayp, Gustave Flaubert Nazariyat-ı Edebiye ve Felsefiyesi adlı eleştiri yazısında Flaubert ve onun sanat anlayışı ile ilgili tespitlerde bulunmuştur. Sanatçının yaşamından, kişiliğinden, düşüncelerinden, eserlerini oluşturma aşamasındaki yöntemlerinden söz etmiştir. Eleştirisinde yargılarını gerekçelendirmiş, nesnel bir tutum sergilemiştir.

 

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap