Genel

Türk Edebiyatında Eller Konulu Şiirler

eller

ELLER

Eller, hepsi de beşer tane parmaktan,
Eller, türlü türlü… Yaşamaktan.

Boynu bükük eller, dizlerin üstünde,
İster bir yabancının, ister kardeşimin de!

Eller, göbek üstünde, yok bir şey umurunda.
Ellikten çıkmış eller, ekmek uğrunda.

Derileri soyulanlar çamaşırdan.
Eller, avuç içleri nasırdan.

Karımınkiler öylesine, çocuğuma bakmaktan,
Tahta uğmak,sabah karanlığı ateş yakmaktan. 

Açılmış, kapanmayacak avucundan belli
Dilencinin eli.

Eller,eteklerde, baygın düşmüş bir ara.
Eller, sarılmış demir parmaklıklara.

Bir elim kalem tutmuş, yazı yazar.
İki elinde kazma, toprağı kazar.

El var titrer durur, el var yumuk yumuk.
El var pençe olmuş, el var yumruk.

Hepsi de etten, deriden, tırnaktan;
Farkları yok ama dal ucunda yapraktan.

Atmış elindekini, tutmayacak bir daha,
Eller görüyorum, eller, açılmış Allah’a…

Ziya Osman Saba (1940)

ELLER İLAHİSİ

Ellerini görsem oğlumun
Uzun esmer parmaklı ellerini
Onları özlüyorum
Üç yaşına yağan karda
Kızarmış, ısıttım öpe hohlaya
Ozanca el-ücra çağrışımı yapan
Alucra kışları
Bir elim elinde sabaha dek
Öteki yorganının üstünde
Üşümezdi artık örttüm sardım ya

Görsem ellerini oğlumun
Ardında bağlı durmasa
Kalmasa Alucra sisler içinde
Gevaş’a kurtlar inmese
Cano kızak yap oğluma
Uçar gider göle doğru
Çığ düşer, Artos’a salma

Ellerini görsem oğlumun
Dizgini tutarken atının üztünde
Sağrısı yelesi al ürpermede
Ferhan usul usul titrese

Ellerini görsem oğlumun
Yeşil söğüt dalını incelikle
Kuş sesleriyle değiştiğinde
Beş yaşında çalışkan ellerini
Uçtu gitti kitapların ardında
Uçtu gitti kalemlerin ardında

Gülten Akın

BU ELLER MİYDİ?

Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.

Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken…

Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan!

Fazıl Hüsnü Dağlarca

EL TUTUŞA TUTUŞA
Ne kadar çok elimiz varmış meğer
İlkin, senin elinle tutuşan benimki
Sonra çocuklarınki
Gençlerinki
Tekel işçilerininki
Sonra, ellerin elleri…
Ne kadar çok elimiz oldu, baksana
Tutuşa tutuşa
Bir orman yangını gibi

Can Yücel

ELLERİNİZ VE YALANA DAİR

Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal, ağır
ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli, hafif,
sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar, ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi,
halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.
Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
insanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın…
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
söz yalan söylüyorsa,
ses yalan söylüyorsa,
ellerinizden geçinen
ve ellerinizden başka her şey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.

Nazım Hikmet

ELLERİN VİTRİNİN DIŞINDA NASIL DA SICAK

Ellerinden utanıyorsun,
benim mutlu olmaktan utandığım gibi…
Gösterişli bir vitrin gibisin,
ağladığını bir tek sen biliyorsun.
Ağladıkça daha da ışıldıyor sahipsiz güzelliğin.
Bense hep yoldayım. Evim hiç olmadı. Kaçıyorum…
Sahipsiz güzelliğinin verdiği acıdan kaçıyorum.
Kaçmaktan kaçıyorum.
Hiçbir şey istemiyorum,
belki utandığın ellerini sadece…
Ellerin vitrinin dışında, nasıl da masum, sıcak.
Alışmamışım mutlu olmaya ben,
ellerini vitrine koyup, kendimden kaçıyorum…

Cezmi Ersöz

ÖNCE ELLERİN

Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle
Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam
Kovdu çevremden bütün kötülükleri
Önce ellerin
Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam

Bilmezdim eskiden ben bu şafakları
Öğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü
Bir mutluluk yayılır avuçlarından
Önce ellerin
Benim dinlediğim ellerinin türküsü.

Yağmur mu yağan öyleyse dinle
Islandım, üşüdüm senden uzakta, beni bırakma
Tut ki sensizlik bir ölüm başka türlü
Önce ellerin
Önce ellerin geliyor aklıma.

Bir büyük resim çiziyorum gökyüzüne, seyret
Şu bulut ellerin işte, mutlu, serin, beyaz
Ne güç bu rengi bulmak, bu rengi vermek sana
Önce ellerin
Ellerin bir duygudur anlatılmaz.

Gün olur hüzünlü bir musikidir duyduğum
Ellerinde keman telleri, piyano tuşları
Öyle bir yaşamaksın ki hiç yaşamamak
Önce ellerin
Önce ellerin sonra bu gözyaşları.

Dupduru yeraltı nehirleri gibi
Öyle aydınlık gülüşün kadar
Her şey bir gün çekilir, biter ve ölür
Önce ellerin
Ve yokluğumuzda sonra ellerin yaşar

Ellerin anlatır sabahın olduğunu
Ellerin yoksa bil ki gece ve karanlık
Mevsimler onlarla değişiyor görüyor musun?
Önce ellerin
Anlasana ellerindeyim artık.

Ümit Yaşar Oğuzcan

ELLERE GAZEL

Sevdiğim eller bir kadının elleridir
Sımsıcak dokunuşlarının elleridir

Düşlerimi tüy gibi hafifleten
Annemin ya da kızımın elleridir

Erkek yazgımızın hüzünlerini
Paylaştığım babamın elleridir

Bir ömrü birlikte dokuduğumuz
Arkadaşlarımın elleridir

Nice yalnız gecede tutunduğum
Yalnızlığımın ellleridir

Bakışlarımızın ayrılmaz yoldaşı
Ayrılmaların, kavuşmaların elleridir

Sözcüklere kanatlar takıp
Uçuran ozanların elleridir

Ölüme karşı el ele yürüdüğüm
Ölümsüz aşkın elleridir

Ataol Behramoğlu

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap