Genel

Sinek Isırıklarının Müellifi Altı Çizili Satırlar

sinek isiriklarinin muellifi

*Kitaplar bir bakıma başarılmış, tamamlanmış şeylerdir. Oysa hayat başarılamayan ve tamamlanamayan şeylerle doludur.
*Kendi dünyamdan çıktığımda basit cümlelerin öznesi oluyorum. 
*Yaşamak ilerlemek olamaz diye düşünüyor Cemil, ama geride bırakmak olabilir.
*Ama gidecek misin kalacak mısın bilmemek gençliğe özgü bir şey değil mi zaten? Ne istediğini yaşlılar bilir.
*Kendi dünyamdan çıktığımda basit cümlelerin öznesi oluyorum…
*Aşk başta anlam olmak üzere pek çok şeyi karşısına alır, huzuru örneğin, kararlılığı ve dengeyi. Kendi kendine sözler verirsin. Boşunadır.
*Kötü hatıralar nedense hep kol mesafesinde durur.Oradadırlar.
*Çünkü keder hep en olmadık yere gizlenir.
*Ölüm akla düşünce her şeyin her şeyle ilgisi oluyor, bağlantılar kuruluyor ve korkunun kirli ampulü pır pır yanıyor.
*Her neyse gerçek ya da değil , hatıra büyülüydü . Büyü sürsün istedim çünkü büyü sürsün isteriz.
*Edebiyat okurları aslında okudukları her kitapta insanı muayene ve ameliyat eder. Bu yolla edindikleri bilgi, görgü yaşayarak elde edilemeyecek kadar büyüktür ve insana dair her şeyi anlarlar, sahiden anlarlar.
*Şimdi içinizden biri olduğuma göre ne kadar da yalnızım.
*Anlam ağırdır…Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.
*Kör biri görmeye başlayınca ne olur biliyor musun? Her gördüğüne inanır!
*Yazmak bir bakıma anlatılmaya değmez olanı anlatmaktır. Böylelikle anlamsız olanı anlamlı kılmaya cüret etmektir.
*Gençken konuşmak da susmak da ihanettir; gençken insan kolay can alacağını, canının kolay çıkacağını düşünür.
*Edebiyat ne yazık ki kolayca dolaşıma girecek cümlelere dönüşüyor. İnsanlar birbirlerine yazacakları , söyleyecekleri ifadeler peşindeler. Has okuyucuyu da aşındıran bir şey bu.
*Çünkü aşk, başta anlam olmak üzere pek çok şeyi karşısına alır, huzuru örneğin, kararlılığı ve dengeyi. Kendi kendine sözler verirsin. Boşunadır.
*Unuttukları ve hatırladıkları birbirine karıştı ki bu da insanı meydana getiren temel karışımdır.
*Karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek: yazmak.
*Hâlbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır.
*Cemil yıllar önce seyrettiği bir filmden bir sahne hatırlıyor; filmin tek güzel sahnesi. Başroldeki adam beynini bir lavabonun içinde parçaladığını hayal ediyordu ki bunun için başrolde olmaya filan gerek yok, biraz aklı başında olan herkes böyle bir şey yapmayı zaten hayal eder.
*İğne deliğinden geçen zaman, çocukluğun geniş, beyaz örtüsüne işlenen nakış.
*Hayatın bu manasız, bu sinir bozucu zenginliği ve vaatleri karşısında çıldırıp delirmemek için hayal kuruyorum, diye düşünüyor Cemil. O bulanık genişliği, o yankısız boşluğu, hayallerimin görsel yankılarıyla doldurmaya çalışıyorum. Sahip olduğum şeyleri küçümseyen, yaşadığım anı küçümseyen, bana durmadan daha yaşanacak çok şey olduğunu söyleyen hayat ile başka türlü nasıl baş edebilirim? Ya böyle kendi kendini hayallerle avutan biri olacağım ya da gördüğüm her şeye saldıracağım. İnsan olmak ne zor şey!
*Editör Hanım, elbette biz küçük burjuvaların yalnızca tadını çıkardığımız lükslerimiz yok, bazı çilelerimiz de var: Hayatı ve insanları anlamak, her fırsatta ölüm üzerine düşünmek, küçük şeylerde ille de büyük ve asli şeylerin izlerini aramak, genelleme yapmak, zevklerimizi inceltmek ve suçluluk duymak gibi çileler.
*Büyük yalanlar çabucak taraftar toplar.
*Şurası açık ki modern toplumda aşırı duygular yaşamak, hoş karşılanmayan, istenmeyen bir şey. Bunun için hekimlerimiz ve ilaçlarımız var. Ne olursa olsun hayatın devam edeceğini bildiren dostlarımız var.
*Açık pencereler çarpmasın diye pervazlara konulan minderler dışarı sarkıyor: Binalar insanlara dil çıkarıyor.
*Oysa hayatın sürekliliği hem birbirine eklenen hem de birbirini eksilten anların sürekliliğidir.
*Cemil kıza her baktığında onda gözlerini kamaştıran bir güzellik buluyordu ama gözlerini dinlendiren bir iyilik bulamıyordu.
*Değişmeyi uman biri dışarıdan gülünç görünür.
*Edebiyat okurları aslında okudukları her kitapta insanı muayane ve ameliyat eder. Bu yolla edindikleri bilgi, görgü yaşayarak elde edilemeyecek kadar büyüktür ve insana dair her şeyi anlarlar, sahiden anlarlar.
*Yazma sanatının sırrı nedir biliyor musun?
*Gözlemlerini, fark ettiğin ayrıntıları, hiçbir şeyin farkında değilmişsin gibi yazmak.
*Aforizma belki bilmek demek değildir ama bilmek çabasıdır, ona en azından bir başlangıç önermesine verilen değeri vermek gerekir. Şu da yeteri kadar açık değil mi: Aforizma modern insanın kullandığı bir ağrı kesicidir. Hiç olmanın ağrısını dindirir. Sonra ağrı yine başlar.
*Hayatın anlamını, evrenin başka bir yerinde bizimkine benzer bir yaşamın olup olmadığını, kapitalizmin işleyişindeki şeytani süreçleri bilmemeye katlanabilecek bir insanın hem aklından hem de vicdanından şüphe etmek gerekir.
*Hem biyolojik yoksunluklar hem de politik saçmalıklar yüzünden bilginin, başka bir deyişle “asıl olan’ın uzağında yaşamak zorunda kalan bizler, birkaç cümle boyunca da olsa bilginin dahibiymiş gibi, asıl olanın ne olduğunu biliyormuş gibi davranamayacaksak yazmak, edebiyat ne işe yarar!
*Modern insan, adaleti “Hiçbir kötülük cezasız kalmaz.” tehdidine indirgeme eğiliminde. Edebiyatçılar da bu eğilimden nasiplerini alıyor: Cezalandırmak istiyorlar, şaşkın ve öfkeliler. Edebiyatın ham duygularla yapılmayacağını söylerken haklıydınız. Sakin olmalıyız.
*Dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. Açıklama yaparsanız, neden gösterirseniz, makul gerekçeler sunarsanız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. Birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.
*Yazarken duygusal gelgitler yaşamanın kaçınılmaz olduğunu anlamıştı. Bir gün çok beğendiği bir cümleyi ertesi gün hiç sevmiyordu. Bir gün yazmaya inancı tamken, ertesi gün ülkede olup bitenleri düşünüyor, yazmak, üstelik dünyayla pek ilişkisi olmayan bir kahramanın romanını yazmak ona ahlaksızca geliyordu. Sonra, asıl dünya böyle bir yer olduğu için yazmak ahlaklı kalmanın bir yolu, diye düşünüyordu:Kalemle insan ancak kendisine kötülük yapabilir.
*Balkonda oturmuş mutlu mesut çayını içerken, hayat daha böyle bir milyar nefis çayın zarif bardaklarda onu beklediğini fısıldıyor kulağına, yanında da mercimekli köfteyle kurabiye var, diyor. Hayatın bu manasız, sinir bozucu zenginliği ve vaatleri karşısında çıldırıp delirmemek için hayal kuruyorum diye düşünüyor Cemil. O bulanık genişliği, o yankısız boşluğu, hayallerimin görsel yankılarıyla doldurmaya çalışıyorum. Sahip olduğum şeyleri küçümseyen, yaşadığım anı küçümseyen, bana durmadan daha yaşanacak çok şey olduğunu söyleyen hayat ile başka türlü nasıl baş edebilirim? Ya böyle kendi kendini hayalleriyle avutan biri olacağım ya da gördüğüm her şeye saldıracağım. İnsan olmak ne zor şey!!
*Hayat tesadüflerle  doludur ve o kadar doludur ki,insan günün birinde kendi ihtiyarlığına tesadüf edebilir.
*Haz, hafıza kaybı mıdır, diye soruyor İlhan.  Eğer öyleyse neleri unutturabilir? Mamak çöplüğünde para edecek şeyleri toplarken çöplerin içine düşüp kaybolan adamı ve gündüzleri onu arayan, geceleri ateş yakarak bekleyen ailesini unutturabilir mi?
*Ölüm akla düşünce her şeyin her şeyle ilgisi oluyor, bağlantılar kuruluyor ve korkunun kirli ampulü pır pır yanıyor.
*Siz de bilirsiniz, anlatmaya değer şeyleriniz olduğunu, bir gün bunları anlatacağınızı, yazacağınızı düşünmek ne güzeldir ve bu düşünce bir kez yer etti mi nasıl da perişan eder insanı! Şu dünyadaki en yüksek mertebe olan okurluk mertebesi size yetmemeye başlar. İnsan olmak size yetmemeye başlar. Dünya olmak istersiniz.
Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

1 yorum

  • Güzel ve faydalı bir yazı olmuş çok beğendim ve diğer yazılarınızı da beğendim bundan sonra hep bu siteyi takip edeceğim.

Yorum yap