Testler

TYT Türkçe Deneme Sınavı 5

 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI 5

  1. “Beni okuduktan sonra eskiden nasılsan yine öyle kal!” diye düşünen sözüm ona yazar, yazmasa da olur.
    Altı çizili sözün bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?
    A) Ortalıkta adı şair birçok kişi var, ama gerçek şiir nerede?
    B) Sanat boş zamanlarını değerlendirme çabasıydı onun için.
    C) O da bir roman yazacaktı ya, yıllar geçti hâlâ ortada bir eser yok.
    D) Onun gibi çiçeği burnunda bir romancıda elbette bu tür hatalar olacaktır.
    E) Olayları her ağız başka türlü anlatıyor, kime inanayım?
  2. Bizden öncekiler nedense sözden korkmuşlar; bizi söylemekten yıldırmışlar. Hep dinlemeyi ve susmayı öğretmişler. Söz bir bela sayılmış, susmak ise yüce erdem. Birini övmek mi istiyorsunuz, şaşmaz ölçü hazır: …
    Bu parça aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?
    A) Ağzı var dili yok.
    B) Ağzından bal akıyor.
    C) Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
    D) İki dirhem bir çekirdek.
    E) Ekmek elden su gölden.
  3. Aşağıdaki atasözlerinden hangisinde anlatılmak istenen, diğerlerinden farklıdır?
    A) Bülbülün çektiği dil belasıdır.
    B) Dil susmayınca baş esen olmaz.
    C) İki dinle bir söyle.
    D) Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
    E) Söz gümüşse sükut altındır.
  4. (I) Yolcular, memleketlerine ve bekleyenlerine kavuşmak neşesiyle acele acele eşyalarını topluyorlardı. (II) Kendi evlerine girecek, tanıdıklarını bulacak, kaldırımlara ayrı bir güvenle basacaklardı. (III) O, bu adamlara gıptayla bakarak yatağını isteksizce topladı. (IV) Çürük bavulunu kapayıp iplerle sardı, üzerine oturdu. (V) Ayağını toprağa basmaktan ürküyor gibi çekingen çekingen, gemiden inenleri izledi.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi söyleyenin yorumunu içermemektedir?
    A) I.     B) II.        C) III.       D) IV.       E) V.
  5. (I) İki haftadır şehrin sokaklarında dalgın dalgın, miskin miskin dönüp dolaşıyordu. (II) Masraf olmasın diye çoğu zaman deniz kıyılarında, muz ve portakal bahçelerini çeviren hendeklerde saatlerce oturuyordu. (III) Yalnız etrafındaki manzaraları, insanları değil, kendini de kendine yabancı buluyordu. (IV) Hatta çehresinin, yüz hatlarının değiştiğine inandığı zamanlar bile vardı. (V) Aynaya bakınca başka bir yüzle karşılaşacakmış zannıyla korkuyordu.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde eylem gerekçesiyle birlikte açıklanmıştır?
    A) I. ve III.
    B) II. ve V.
    C) III. ve V.
    D) II. ve IV.
    E) I. ve V.
  6. (I) Postacının evlerine pek nadir uğradığını bilirdi. (II) Ancak bu kez içeri girdiğinde yerde kapı aralığından atılmış bir mektup bulunca küçük bir heyecan geçirdi. (III) Zarfı evirdi çevirdi, okuma bilmediğinden nereden geldiğini anlayamadı. (IV) İki pullu ve üç damgalı olduğuna bakarak önemli olduğuna kanaat getirince beklese mi yoksa Bakkal Nuri Efendi’ye mi gitse kestiremedi. (V) Sonunda oğullarından birinin erken gelebileceğini düşünüp cumbaya oturdu, beklemeye başladı.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “kararsızlık” söz konusudur?
    A) I.       B) II.       C) III.        D) IV.       E) V.
  7. Oldukça şöhretli şair ve ressam birisi Yahya Kemal’e sorar: “Ne dersiniz üstat? Resim mi yapayım, şiir mi yazayım?”, “Resim yap resim!”, “Fakat siz benim tablolarımı görmediniz ki!”. “Evet tablolarını görmedim, ama yazdıklarını gördüm.
    Yahya Kemal altı çizili sözle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
    A) Sanatçının resim alanında daha başarılı olduğunu
    B) Ressamların şiirle meşgul olmasının doğru olmadığını
    C) Sanatçının şiirlerinin başarısız olduğunu
    D) Kişinin gayretini tek bir sanat dalında yoğunlaştırması gerektiğini
    E) Sanatçının resimlerinin şiirlerinden daha başarılı olduğunu
  8. “Ödül törenine ressamlar, şairler, müzisyenler, sanatın her dalından sanatçılar davet edilmişti.”
    Aşağıdakilerden hangisi düşüncenin sıralanışı yönünden bu cümleden farklıdır?
    A) Sedirin bir başında ağaya ayrılan yere, bahçıvanlar, seyisler, kimse oturamazdı.
    B) Bir Pazar sabahı bahçedeki gülleri, karanfilleri, bütün çiçekleri suladı.
    C) Evlenenlere çamaşır makinesi, buzdolabı, her tür beyaz eşya alındı.
    D) Televizyonda her gün birçok programı, belgeseller ve tartışma programlarını kaçırmazdı.
    E) Kazadan sonra yatırıldığı odaya babasını, annesini hiç kimseyi almadılar.
  9. Dil tatlarının büyüsüne kapıldığı içindir ki nice geçmiş yazar, nice günümüz yazarı unutup gitmiştir acı çeken insanlar karşısındaki, aydınlık bekleyen okuyucular karşısındaki sorumluluklarını.
    Bu cümledeki altı çizili sözün yerine aşağıdakilerden hangisi getirilirse anlamda bir değişme olmaz?
    A) Anlamca kapalı imgelere yer verdiği
    B) Dilin güzelliklerinin etkisinde kaldığı
    C) Yabancı sözcükler kullanmayı ilke edindiği
    D) Dili bir anlatım aracı olmaktan uzaklaştırdığı
    E) Günlük dili kullanmaktan kaçındığı
  10. İnsanın kişiliğini de düşünsel gelişimini de belirleyen ana ölçüt, konuşmasındaki yetkinliğidir.
    Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?
    A) Kimi insanlar iyi konuşur, ancak söyledikleriyle davranışları birbirini yalanlar.
    B) Siz onun sözlerine bakmayın, dediklerine kendi bile inanmaz.
    C) Onun kişilikli, düşünmesini bilen biri olduğu konuşmasından belliydi.
    D) Yakın arkadaşları onun düşüncelerine, kişiliğine hayrandı; ancak toplantılarda o iki lafı bir araya getiremezdi.
    E) İnsanın düşünce dünyası zenginleştikçe konuşmasındaki mükemmellik de artar.
  11. Bir sanatçı salt kendisi için üretmez; yarattığını insanlarla paylaşmak isteği, bilincinin derinliğinde yatmaktadır.
    Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Sanatçı, mesajını birilerine iletmek için eser verir.
    B) Eserlerini daha çok okuyucuyla paylaşmak bir sanatçının en büyük amacıdır.
    C) Sanat, sanatçının kendini ifade etme isteğinden doğar.
    D) Sanatçı, eserini oluştururken okuyucunun beğenisini göz önünde tutmak zorundadır.
    E) Okuyucularla paylaştığı duygular sanatçıya güç verir.
  12. Mutluluğun temelini paylaşım kavramı oluşturur, ama bu paylaşımı yalnız güzellikleri paylaşma boyutuna indirgeyemeyiz.
    Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Mutluluğun temelinde iyi ve kötü her şeyi paylaşmak vardır.
    B) Paylaşınca acılar azarlı, mutluluk çoğalır.
    C) Mutlu insan, en az kendisi kadar başkalarını düşünen insandır.
    D) Güzellikleri paylaşmak insanı daha çok mutlu eder.
    E) Acıları paylaşmak mutluluk için yeterli bir nedendir.
  13. “Edebiyatın kitlelerle yakınlık kurabilmesi temelde bir içerik sorunudur elbet. Ancak, okulların ve kitle iletişim araçlarının bu yakınlığın kurulmasında oynadığı önemli rolü de yadsınamaz.”
    Bu parçada anlatılmak isteneni bütünüyle içeren yargı aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Edebiyatın insanlara ulaşmasında işlediği konuların önemi olduğu kadar okulların ve kitle iletişim araçlarının da rolü vardır.
    B) Edebiyatın toplumun katmanlarına yayılamamasının temel nedeni içerik sorununu çözümleyememesidir.
    C) Edebiyatın toplumla yakınlık kurmasında en önemli rolü okullar ve kitle iletişim araçları oynar.
    D) Edebiyat ancak okulları ve kitle iletişim araçlarını kullanarak toplumun sorunlarını ve kendi sorunlarını halleder.
    E) Edebiyata değer veren toplumlarda edebiyatla kitle iletişim araçlarının bütünleşmesi dikkate değer bir özelliktir.
  14. Parmağınızı dudağınıza götürerek birinin susmasını istemeniz, “Susunuz!” diye kulağına fısıldamanızdan daha anlamlı ve daha etkilidir.
    Bu cümlede anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Hiçbir söz karşıladığı hareketin anlamını tam olarak ifade etmez.
    B) Eğer sözlerin etkili olmadığını anlarsak düşüncemizi hareketlerle anlatmalıyız.
    C) Sözün anlamını jest ve mimiklerle güçlendirirsek daha güzel konuşuruz.
    D) Kimi insanlar sözden değil hareketten daha çok etkilenir.
    E) Nerede sözün nerede hareketin etkili olduğunu düşünmeli ve düşüncemizi ona göre ortaya koymalıyız.
  15. Geçmiş günlerin özlemini çekenler veya geleceğin kaygısı ile tasalananlar hiçbir zaman bahtiyar olamazlar.
    II. İnsan geçmişten aldığı dersle geleceğini kuracağını bilmeli, kendinden öncekilerin hatalarını tekrarlayarak zaman kaybetmemelidir.
    III. Geçmiş, zaten geçmiştir onu özlemeye değmez, gelecekse henüz gelmemiştir, tasalanmaya değmez, aksi takdirde mutlu olmak mümkün değildir.
    IV. İnsan, gününde ele geçirdiği fırsatları iyi değerlendirebilirse kendini mutlu edecek bir ortamı kolayca hazırlayabilir.
    Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?
    A) I. ve II.
    B) II. ve III.
    C) I. ve III.
    D) III. ve IV.
    E) II. ve IV.
  16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat, bir isim tamlamasını nitelemektedir?
    A) Canını sıkan bir şey mi oldu abi?
    B) Eski hikâye kitaplarını satmak için sahafa gittim.
    C) Kırlaşmış sakallarını usturayla tıraş etmeyi pek severdi.
    D) Uzun yeleli atıyla her gün köy meydanını gezerdi.
    E) Kahvehanede oyun oynayan ihtiyarların yanına oturup etrafındakilere çay ısmarladı.
  17. Aşağıdaki cümlelerin hangisi çatı bakımından diğerlerinden farklıdır?
    A) Seni görenden de bir yakını ölmüş sanacak.
    B) Orada oturanların hepsi çay içti.
    C) Çocuklar sabahtan beri bahçede oynuyorlar.
    D) Arkadaşım Ziya sebebi bilinmeyen bir hastalıktan öldü.
    E) Film başlamadan yarım saat önce biletlerinizi alın.
  18. İhtiyar çiftlik sahibinin hayatta en çok sevdiği şeylerden birisi ve belki de birincisi güvercinleriydi.
    Aşağıdaki cümlelerin hangisi ögeleri yönünden bu cümleyle özdeştir?
    A) Ovanın ortasında, elinde bir uzun kargı ile saatlerce başı havada hayran hayran dolaşıyordu.
    B) Bütün gece, uzak diyarlardan gelmiş bir yolcu gibi çevremi yadırgadım durdum.
    C) Hiçbir ses hiçbir söz bana ne zamandan beri bu kadar tatlı gelmemişti.
    D) İki yüz yıl önce yazılmış olan bu kitap, hayatını ilme adamış birinin eseriydi.
    E) Her adımda bizi onlardan ayıran uçurumun en kadar derin olduğunu hissediyordum.
  19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ara söz yer tamlayıcısının (dolaylı tümleç) açıklayıcısı olarak kullanılmıştır?
    A) Penceremden Boğaz, o dünya harikası, çok güzel görünüyor.
    B) Uzaktan gelen bir vapuru, Üsküdar vapurunu, izliyorum.
    C) Vapur yavaş yavaş iskeleye, belki binlerce kez uğradığı yere, yaklaşıyordu.
    D) Onlarca insan, nedendir bilinmez, vapurdan aynı anda inmeye çalışıyor.
    E) İskeledekiler, vapura binecek olanlar, aynı sabırsızlıkla kapıları zorluyor.
  20. Beni onlarla yakınlık kurmama iten nedenlerin neler olduğunu bir türlü anlayamadım.
    Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?
    A) “Beni” kelimesi cümleden çıkarılmalı.
    B) “Bir türlü” yerine “hiçbir zaman” getirilmeli.
    C) “Kurmama” yerine “kurmaya” getirilmeli.
    D) “Neler” kelimesindeki çoğul eki atılmalı.
    E) “Anlayamadım” yerine “anlaşılmadı” getirilmeli.
  21. Aşağıdaki dizelerin hangisinde ünlü daralmasına örnek gösterilebilir?
    A) Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar.
    B) Resmine sürme çektim kandillerin isinden.
    C) Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları
    D) Söylendi gelmez diye uzaklar senin için
    E) Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar.
  22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
    A) Akşam olunca babasıyla annesini kapıda karşılardı.
    B) Sabah erken uyanmak için hep çalarsaati kurardı.
    C) Yazın bitmesiyle tatil köyleri de yavaş yavaş boşalıyordu.
    D) Kışın buralarda kuzeyden soğuk rüzgârlar eser.
    E) O sahil şeridinde, adım başı bir ilçeye ya da bir kasabaya rastlarsınız.
  23. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Kovmakla da kalmazlar, gerekirse ( ) Ama hayır (   ) Doğru söyleyeni (   ) Hallac-ı Mansur ya da İsa örneği (   ) öldürmeyi başarsalar da doğrunun kendisini öldüremezler.
    Bu parçada boş yay ayraçla gösterilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri getirilmelidir?
    A) (…) (!) (,) (,)
    B) (.)  (.)  (,)  (,)
     C) (…) (.) (“) (”)
    D)  (.)  (!)  (-) (-)
    E)  (?) (.) (-) (-)
  24. (I) Bir sanatçının yetiştiği çevreden etkilenmeden eser vermesi olası değil. (II) Dil gibi, tarih, gelenek gibi birçok ulusal koşulların içinde yetişen sanatçıda bu etkiden daha doğal ne olabilir? (III) Üstelik sanatçının ulusal olması, değerinin düşmesi, evrenselliğini yitirmesi anlamına gelmez. (IV) Romantikler ulusallığa değer vermişlerdir ve gerçekten sevilerek okunmuşlardır. (V) Aksine evrenselliğe yakalamanın temel koşulu ulusal değerleri alabildiğine temsil etmektir.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
    A) I. B) II.     C) III.      D) IV.     E) V.
  25. (I)Yanlışlığın, yozlaştırmanın dayanılmaz bir çekiciliği var. (II) Biri yanlış bir şey yaptı mı herkes onu yapmaya çalışıyor. (III) Özellikle televizyon kanallarında Türkçeyi bozmak için her şeyi yapıyorlar. (IV) Bazı yararlı programlar da var elbette. (V) Bilinçle yapıyorlar bunu. Tabii, bu yozlaştırma toplumda bir tepki görmezse giderek yayılıyor.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
    A) I.     B) II.     C) III.       D) IV.      E)V.
  26. Kırk yıldır yazıyorum, fakat pek az konuşuyorum. (I) Konuşmayı pek bilmem. (II) Bir yazar için konuşmak gerçekten sıkıcı bir iş. (III) Ana dilim dünyada yaygın bir dil değil. (IV) Ana dilleri yaygın olmayan birçok ülke yazarıyla birbirimizi, kitaplarımız, yazdıklarımızla tanıma şansımız çok az. (V) Eğer birbirimizin neler yazdığını çok iyi bilseydik belki de bırakırdık yazdıklarımız konuşurdu.
    Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
    A) I. B) II.      C) III.     D) IV.     E) V.
  27. Bugüne kadar, benim üzerinde durduğum kadar, aşkın ciddî ele alındığını sanmıyorum. Hiçbir romanımızda bu yapılmamıştır. Bu hususta iddialıyım. Aşk-ı Memnu’nun getirdiği, yüzeysel, her şeyi yasak aşk çevresinde ele alan, yalnız kadın erkek ilişkisini değil, baba-kız ilişkisini, arkadaş, dost, akraba ilişkisini yasak zeminde ve maddi aşk düzleminde ele alan bir edebiyat, roman anlayışı var bizim geleneğimizde. Ben bu yüzyıllık geleneğe karşı çok ciddî tarzda aşkın Doğu ve Batı’da metafizik temelleri olduğunu ele almaya çalıştım.
    Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?
    A) Doğu ile Batı’nın aşk anlayışı birbirinden farklı mıdır?
    B) Sizden öncekilerin aşka bakışı çok mu yüzeyseldi?
    C) Aşk daima metafizik bir duygu olarak mı kabullenilmeli?
    D) Eski romanların aşkı basitleştirdiğine mi inanıyorsunuz?
    E) Bu romanda aşka yeni bir bakış açısı getirdiğinizi söyleyebilir misiniz?
  28. Hani anlatırlar ya, iki kurbağa bir süt kovasına düşer. Bunlardan biri kovaya düşer düşmez paniğe kapılır. “Artık buradan kurtulmam imkânsız.” diyerek bırakır kendini ve boğulur. İkincisi ise “Boğulsam da sonuna dek direneceğim, çırpınacağım.” der. Dediği gibi de yapar. Ayaklarıyla sürekli devinmeye, sütü hareket ettirmeye başlar.Bu devinim sonunda süt yağ bağlar. Kurbağa da yağ tabakasının üzerinde kalarak kurtulur.
    Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) En zor durumlarda bile ümit ve mücadele elden bırakılmamalıdır.
    B) Bazen işler hiç umulmadık sonuçlar doğurabilir.
    C) Kimilerinin hayatında şans önemli bir yer tutar.
    D) İnsan istedikten sonra her işin üstesinden gelir.
    E) Çalışkan insanlar daima istedikleri sonucu elde ederler.
  29. Sanatın kendine gelebilmesi, dörtnala yol alabilmesi kültür alanındaki yolsuzlukları önlemeden geçer. Sonra komik duruma düşüyoruz. Türkiye özellikle arkeolojik değerler açısından yağmalanmış bir ülke. Çaldırıyoruz, bu mallar gidiyor dışarıya, sonra kendi paramızla, müzayedelerden alıyoruz. Geri aldığımız malın önünde poz veriyoruz. Ayıp denen bir şey var. Bu marifet falan değil, aşağılanma bu. Ahmaklığın fotoğrafı. Beni üzüyor, yurttaş olarak üzüyor.
    Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
    A) Devletin arkeolojik çalışmalara imkân tanımamasından
    B) Türkiye’nin tarihî eserleri bakımsız bıraktığından
    C) Birçok tarihî eserin yurt dışına kaçırılmasından
    D) Kendimize ait eserlerin para verilerek geri alınmasından
    E) Yolsuzluklarla kaçırılan eserlerin parayla geri alınmasından başarı sayılmasından
  30. Bilim ve sanat ağacının dallarının, hangi özgür kaynaklardan gelen sularla beslendiğini düşünüyorum da, bu ağacı karanlıkta bırakarak, en sağlam dallarını budayarak, çevresinde aşılmaz bir beton duvar örerek ne yapmaya çalıştığımızı anlayamıyorum. Sert toprağı, en olumsuz koşullar altında delen her tohumu, gün ışığına yönelen her dalı gözümüz gibi korumak zorundayız. Onlara yalnız olmadıklarını, bu ülkenin bilime, sanata, özgürlüğe içtenlikle bağlı insanlarla aydınlığa çıkacağına olan inancımızın bir düş olmadığını anlatmak zorundayız.
    Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Bilim ve sanatın ancak özgür ortamlarda ve sahip çıkılırsa gelişebileceği
    B) Sanatçıların günümüzde sahipsiz olduğu
    C) Bilim ve sanatın birbirini destekleyen alanlar olduğu
    D) Bilim adamlarının insanları aydınlığa çıkaracağı
    E) Bilim ve sanatın bir ağacın dalları gibi aynı kaynaktan beslendiği
  31. Çağdaş yazın kuramları yazınsal gerçekle dış gerçek arasındaki indirgenmez sınırı yeterince gösterdi bize. Herhangi bir yazın yapıtının, doğrudan doğruya gerçeği, gerçek olayları ve gerçek kişileri anlatmak savında olduğu zaman bile, başka türden bir gerçek ürettiğini yeterince kanıtladı. Ama okur, yazınla yaşam arasındaki karşıtlığı bilsin bilmesin, romanın eşiğinden içeri girer girmez onu gerçekle özdeşleştirmeye başlar. Bir sabah kalkıp da burnunun yerinde yeller estiğini gören Kovalef’in ya da kendini bir hamam böceğine dönüşmüş bulan Samsa’nın öyküsünü bile gerçeğin ta kendisi gibi algılayabilir. Gene de izlenimin bir tür inanca dönüşerek okuma ediminden sonra da sürmesi akla yatkın bir şey olmasa gerek.
    Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Kimi insanlar hayatını okuduğu romanlar yönlendirir.
    B) Yazınsal gerçekle yaşanan gerçek birbirinden tamamen ayrıdır.
    C) Kimileri eserdeki kahramanlarla kendini özdeşleştirir.
    D) En olmayacak olaylar bile eserin yapısı içinde okura inandırıcı gelebilir.
    E) Yazınsal yapıtlar dış gerçeği yorumlayarak okura sunar.
  32. Bilirsiniz hikâyeyi… Hani bir opera bestecisinin eserini bir başkası çalıyor ve kendisine mal ediyor. Eserin sahibi öfkesinden notaların basıldığı basımevini ateşe verdiğinde tutuşuyor ve kendisini yol kenarından geçen bir kanala atıyor. Buradan daha sonra yaşayacağı yere, bir dehlize ulaşıyor. Herkes onu öldü bilmektedir. Zavallı besteci yerin altında org çalarak günlerini geçirmekte. Sahte besteci ise onun eserini icra ederek ününe ün katmaktadır. Edebiyatımızı karanlık bir perdeden görenler de Operadaki Hayalet’in o yeteneksiz bestecisine benziyor. Bir farkla. O başkalarının eserlerini çalarak değil de karalayarak soluklanıyor, rahatlıyor ve kendisine paye veriyor.
    Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Operadaki hayalet bizim edebiyatçılarımızın üzerinde de etkili olmuştur.
    B) Edebiyatımızı karanlık gösterenler aslında başkalarının eserlerini karalayarak toplumda kendilerine yer ediniyorlar.
    C) Kimi insanlar başkasının ürünlerine sahip çıkarak zengin olurlar.
    D) İyi eserler daima kötü kişiler tarafından yok edilmek istenir.
    E) Bir eseri çalmak karalamaktan daha kötü değildir.
  33. Bir üzüntüm var, Necati Cumalı’nın 75.yaş toplantısına gidememiş olmak! Ne kadar isterdim Cumalı’yı önemli bir yaş döneminde sahnede görmek, dinlemek… Anımsıyorum beş yıl öncesini, TYS’nin düzenlediği bir onur gecesinde birlikte konuşmalarımızı, onun her zaman sevinçli, o hiçbir zaman çocuk duyarlılığını yitirmeyen bakışını, gülüşünü… Günlerden bir gün bir kavşakta hepimizin karşısına çıkacak kaçınılmaz sonuç! Ama yaşandığı sürece niye anımsamamalı, niye yanı başımızda duymalı ölümü? “Ölüm, fazla düşündüğüm bir konu değil. Doğal bir şey belki, ama en çok, erken ölümler sarsıyor beni.” demiyor mu Cumalı?
    Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
    A) Yazarın Cumalı’nın toplantısına gidemediğine üzüldüğü
    B) Cumalı’nın her zaman çocuk duyarlılığını üzerinde taşıdığı
    C) Yazarın, ölümü sürekli hatırlamaktan kaçındığı
    D) Cumalı’nın erken ölümlerden çok etkilendiği
    E) Yazarın ölümü kabullenmek istemediği
  34. İlkyaz gelip kapıya dayandı işte… Bir kitabımda dediğim gibi her ilkyaz bir devrimdir. Doğada, kişide, dünyada… Bir yenileşme, umutların güçlenmesi, özlemlerimizin elle tutulur olması, ya da bize öyle gelmesi… Bugün nisanın yedisi… Dün birdenbire balkondan içeri bir minik serçe girmez mi? Eşim “Hoş geldin İlkyaz” diye karşıladı. İlk müjdesi bu yılın. Derken bir minik serçe daha belirdi, herhâlde sevgilisiydi. Parmaklıkların üstünde buluştular, yan yana durdular, söyleştiler, sonra çekip gittiler karşı evin damına.
    Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
    A) Söyleyişe yorum katılmıştır.
    B) Devrik cümlelerle yazıya akıcılık kazandırılmıştır.
    C) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
    D)Bir düşünce örneklerle açıklanmıştır.
    E) Varlıklar hareket hâlinde gösterilmiştir.
  35. Esendal modern bir hikâyecidir. Olanca iddiasız tutumunda onu yeniye, modern olana alıp götürense en başta büyük içtenliğidir. Öykülerinde “edebî” olmak endişesinden olabildiğince uzak duruşu, gerçek, has bir edebiyat adamının seçimi sayılmalıdır. Büyük içtenlik, dedim; Esendal karşılıklı söyleşir gibidir okuruyla, tatlı tatlı anlatmakta, yorumu bizimle paylaşmak istemektedir. Okura kimileyin dedikodular fısıldar, kimileyin yakınır; sizin de dertlerinizi, kaygılarınızı, sevinçlerinizi dinlemeye hazırdır.
    Bu parçada Esendal ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
    A) Okuyucuyla söyleşir gibi bir üslubunun olduğuna
    B) İçtenliğinin onu daima modern olarak gösterdiğine
    C) Hikâyelerinde sıradan insanların sorunlarına yer verdiğine
    D) Modern hikâye tekniğini kullandığına
    E) Edebî olmak endişesinden uzak olduğuna
  36. Hepimiz biliriz, bir ülkeden bir ülkeye şiir taşımak, mal taşımaktan zordur. Bir şiirin plastik yapısını dağıtacaksınız, ister istemez dağıtacaksınız, yani gereci ögelerine ayıracaksınız; sonra da bu gereci hiç ziyan etmeden yeni bir plastik yapıya kavuşturacaksınız… Bu sanatçıda bunların hepsini görüyoruz. Onun dünya şiirini tanıtma çabası, kendi şiir çabası kadar önemlidir. Biz birçok ülke ozanının tadına onun çalışmalarıyla vardık. Hepsi bir yana birçok yabancı ozanı biz onunla tanıdık, onunla kendimizin kıldık.
    Bu parçada, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
    A) Dünya şiirini tanıtma amacı güttüğüne
    B) Başarılı bir çevirmen olduğuna
    C) Birçok yabancı ozanı Türk insanına tanıttığına
    D) Kendinin de bir şair olduğuna
    E) Çevirdiği şiirin biçimine bağlı kaldığına
  37. “Dünya bu kadar geniş, yerim bu kadar dar” dizesini Öz Türkçe kullanacağım diye “kadar”ı “denli” yaparak bozmayı, sesi yitirmeyi göze alamam. Aslında anlamı amaçlayarak bir konuda şiir yazmam. Dünyanın durumu, insan ilişkilerindeki sorunlar beynimde, yüreğimde bir sorun olarak yer alır. Daha sonra da bir gün, sessiz bir ortam ve yalnız bir zamanda dizeler, imgeler art arda gelirler. İlk yazılış sırasında olası olduğunca kendimi özgür bırakıp bilincimden fırlayarak kağıda yansıyan imgeleri engellemem ya da engellememeye çalışırım. Daha sonra bilinçli çaba; kesme biçme, sözcük atma, yerine en uygun yeni sözcükler koyma gibi şiir üzerinde çalışma “işçilik” dediğimiz eyleme girişirim.
    Bu parçayı söyleyen yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
    A) Öz Türkçe kullanmayı saplantı hâline getirmediği
    B) Anlamı amaçlayarak şiir yazmadığı
    C) Şiirlerini sessizlik içinde ve yalnız başına yazdığı
    D) Şiirin biçimini şiiri yazdıktan sonra oluşturduğu
    E) Şiiri içinden geldiği gibi yazıp sonra üzerinde oynama yapmadığı
  38. “Olanakları elden geldiğince değerlendirmeye çalıştım. Kaderim bana yaşama şansı verdi. Ben de bunun hesabını vermeliyim. ‘Bu yaşına kadar ne yaptın?’ diye sorulacak olursa alacaklı çıkarım ben. Yaşamımı iyi değerlendirmeye çalıştım. Çünkü yaşam bir alacak verecek meselesidir. Kimsenin haylazlık etmeye hakkı yok yaşamda.”
    Bu sözleri söyleyen birinin aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
    A) Zamanın boşa harcanacak bir anı bile yoktur.
    B) Yaşadığı günün hakkını en iyi şekilde vermelidir insan.
    C) Kaderin bize verdiği yaşama şansının hesabını vermeliyiz.
    D) Önümüze çıkan olanakları iyi değerlendirip yaşamı verimli hâle getirebiliriz.
    E) Gençlik fırsatını iyi değerlendirmeliyiz; yaşlılıkta dinlenmeye ihtiyaç duyacağız çünkü.
  39. Olaya ağırlık veren Ömer Seyfettin hikâyeciliğinin moda olma özelliği gösterdiği o dönemde Esendal, olaysız, düşünce ve duygunun çözümlenmesine giriştiği, yalın, çarpıcılıktan uzak, ama hemen hepsi içli, derin hikâyeler yazmıştır. Seyfettin’in aksine olayın geri plana itildiği hikâyelerde, toplumsal çevre çeşitliliği, değişik katmanlardan insan bolluğu Esandal’ı ilginç kılar. Burada kişisel gözlem yalnız kendisinden söz açmaz, bütün bir topluma açılmak ister.
    Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
    A) Karşılaştırma
    B) Tanık gösterme
    C) Örneklendirme
    D) Tartışma
    E) Benzetme
  40. (I) Bizi yedi sekiz basamaklı bir merdivenden ikinci kattaki bir odaya çıkardılar. (II) Odanın bütün eşyası kerevetlerin üzerine serilmiş birkaç hasırla bir sobadan ibaretti. (III) Şerefimize sobaya bir iki odunla bir kucak çalı atıp harlattılar. (IV) Biraz sonra yanımıza, giyinişlerinden köylü oldukları anlaşılan birkaç kişi geldi. (V) Yol arkadaşım ilk defa karşılaştığı bu köylülerin bakışlarına, ağır ve asil jestlerindeki anlama dikkat ediyordu.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?
    A) I. B) II.     C) III.     D) IV.      E) V.

CEVAPLAR: 1.A, 2.A, 3.D, 4.D, 5.B, 6.D, 7.C, 8.D, 9.B, 10.C, 11.B, 12.A, 13.A, 14.A, 15.C, 16.B, 17.D, 18.D, 19.C, 20.C, 21.D, 22.B, 23.A, 24.D, 25.D, 26.C, 27.E, 28.E, 29.E, 30.A, 31.B, 32.B, 33.E, 34.D, 35.C, 36.E, 37.E, 38.E, 39.A, 40.C

tytturkcedenemesinavi5
Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap