Ders Notları

Anlatmaya Bağlı Edebi Metinlerde Anlatım Teknikleri

ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERDE ANLATIM TEKNİKLERİ

Anlatma (Tahkiye Etme):

Anlatma tekniğinde okuyucu ile eser arasına anlatıcı girer. Okuyucu hemen her şeyi anlatıcı kanalıyla görür ve öğrenir. Okuyucunun dikkati anlatıcı üzerinde yoğunlaşır. Anlatma; kişi tanıtımı, olay anlatımı, geriye dönüş, iç çözümleme veya özetleme şeklinde olabilir.

Arkadaşım hangi felâketin beni bu hale getirdiğini sormuyordu. Hayat böyleydi. İnsanlar ayrı ayrı yollara dağılırlardı. Kiminin tuttuğu yol insanı bu Cevdet gibi, muvaffakiyete götürür. Kimininkini de benim vardığım şahikaya çıkarırdı. Bu bir talih, tesadüf meselesiydi. Niçinini, nasılını sormak beyhudeydi.

Kişi Tanıtımı:

Metindeki kişilerle ilgili okuyucuya tanıtıcı bilgiler verilir. Anlatıcı, metindeki kişileri ayırt edici yönleriyle tanıtır.

Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırlayan da… Konstantin isminde bir herifti. Galata’da bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürümesi, kalın kalın bir gülmesi…

Olay Anlatımı:

Metindeki olaylar, bir anlatıcı tarafından anlatılır.

Haftada iki gece dostlara danslı çay veriliyor, en aşağı iki üç gece de başkalarının davetine gidiliyordu.
Aşağı sofa ile taşlık arasındaki camekân kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı. Davet akşamları taşlıktaki su küpü, sofadaki yemek masası ve daha başka hırdavat eşya mutfağa taşınıyor, yukarıdan kilimler, iskemleler, süslü yastıklar indirilerek bir kabul salonu dekoru kuruluyordu.

Gösterme Tekniği

Öykülemede roman kişilerinin iç dünyalarını doğrudan vermeyi amaçlayan; iç konuşma, bilinç akışı, kısmi geriye dönüş, diyalog tekniklerini kapsayan yöntemdir. Bu yöntemde kahraman olmayan anlatıcı devre dışı kalır ve kahraman anlatıcı iç yaşantısını tüm doğallığı ve karmaşık­lığı ile ifade eder. Bu anlatımda metne kahraman bakış açılı anlatıcı egemendir. Anlatılanlar “görülmeyen yaşantı”yı he­deflediği için gösterme yöntemi büyük ölçüde psikolojik bir temel üzerinde oluşur.

Diyalog Tekniği:

Roman akışı içinde karakterlerin birbiriyle yaptıkları konuşmalara diyalog denir.
Bu teknikte karakterlerin birbirleriyle konuşmaları verilir. Karakterler arası çatışmaları veya karakterlerin birbirleri hakkında ki düşüncelerini bu teknik yardımıyla algılıyoruz. 

Cevdet:
— Sana bir muavenette bulunabilir miyim Mürşit, dedi.
— Geçti, dedim. Bu tesadüf bir iki sene evvel olsaydı belki eski arkadaşa bir iyilik edebilirdin. Fakat şimdi.. Ölüler gibiyim… Hiçbir şeye ihtiyacım yok… Yuvarlanıp gidiyoruz.

Geriye Dönüş (flash back):

Eserde kronolojik akışın kırılarak geçmişe dönülmesi, geçmişe ait yaşantıların anlatılması tekniğidir. Bu teknikte anlatıcı birinci tekil kişi olabileceği gibi üçüncü tekil kişi de olabilir. Bu teknik genellikle tarihi romanlarda kullanılır. Yazarlar şimdiki zamanda yaşadıklarından eserlerinde şimdiki zaman ağır basar. Bu etkiyi azaltmak için geriye dönüş tekniği kullanılır. Ayrıca kişiler ve olaylar hakkında bilgi verilirken de kullanılabilir. Yazar karakterlerin, yerlerin ve olayların geçmişiyle ilgili bilgi vermeyi amaçlar. Bu anlatım tekniği romanın gerçekliğine önemli ölçüde etki eder. Olayların altyapısıyla ilgili bilgiler verdiği için gelecekte olabilecek olaylar veya kişilerin şu anki konumlarıyla ilgili fikir sahibi olunur.

“Şimdi, Ankara’da bulunuyorsunuz, zannedersem.” Demek, Burhan buydu. Selim’in onlara tanıştırmaktan kaçındığı ‘esaslı’ arkadaşlarından biri. Selim, farklı çevrelerdeki arkadaşlarını birbirine tanıştırmayı sevmezdi. “Hoşlanmazsın,” diye kestirip atardı. ‘Yüksek’ arkadaş çevrelerinde üniversite arkadaşlarından utanırdı Selim. “Seni elevermemizden korkuyorsun,” diye saldırırlardı Selim’e kantinde. Hepimiz, tanımadan, sevimsizliklerine inanırdık bu adamların. Bu yüksek arkadaşların da bizi tanımadan sevimsiz bulduklarını bilmeseydi, tanıştırmaktan kaçınır mıydı? Ben bile zorlukla barınabiliyorum aralarında; sizi hemen yutarlar, demek isterdi kantindeki arkadaşlarına.
(Oğuz Atay, Tutunamayanlar)

Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin, İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!”
(Orhan Kemal, Gurbet Kuşları)

İç Çözümleme:

Kişilerin iç dünyalarının, iç yaşantılarının, hâkim anlatıcı ve bakış açısıyla anlatıldığı psikolojik tahlil tekniğidir. Bu anlatım tekniğinde anlatıcı, kişinin iç dünyasına bütünüyle egemen olan dışarıdan bir unsur olarak etkindir; anlatılan kişi ise edilgendir.

Anlatıcı ve onun hâkim bakış açısıyla kurulan, anlatıcının kahramanın zihninden geçenleri okuduğu anlatım tekniğine iç çözümleme denir. Bu teknikte anlatıcı, figürün zihnine rahatça nüfuz ederek onun düşüncelerini “diye düşündü” gibi ifadeyle aktarır ve figürü edilgenleştirerek anlatır.

Yavaş yavaş merdivenleri indi. Orta kata gelince müdürün odası gözüne ilişti. Şakir Bey’i bir kere görmek fena olmaz diye düşündü. Kocası hakkında ondan malûmat alabilirdi, hademe ile içeriye haber gönderdi.
Peyami Safa, Canan

Balo! Neriman Löbon’dan çıkıp Fatih’e gelinceye kadar hep bunu düşündü. Balo! Muhakkak gitmeli. Fakat izin me­selesi, para meselesi, tuvalet meselesi, Şinasi meselesi…”

                                          Fatih-Harbiye, Peyami Safa

Çerviakov General’e kuşkuyla bakarak, “Unutmuş! Ama gözleri sinsi sinsi parlıyor, benimle konuşmak bile istemiyor! Aksırmanın çok doğal bir şey olduğunu söylemeliydim ona. Yoksa kasten tükürdüğümü sanabilir. Şimdi değilse bile sonradan böyle gelir aklına. Oysa hiç istemeden oldu,” diye düşündü.

Özetleme:

Varlığı belirgin şekilde hissedilen anlatıcı olayları, kişileri veya diğer unsurları özetleyerek anlatır.

Ali Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı. Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul’dan soğutmuş, Suriye’de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu.

 

Pastiş:

Postmodern romanda çeşitli metin türlerinin biçim ve anlatım özelliklerinin taklit edilmesidir. Binbir Gece Masalları’nda ve halk hikâyelerinde anlatıcı, başkalarından dinlediklerini aktarır. Bunu yaparken de “rivayet ederler ki, derler ki” gibi kalıplaşmış ifadeler kullanır. İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanında biçim ve anlatım özellikleri açısından aynı tekniği kullanması bir pastiş örneğidir.

Parodi:

Postmodern romanda daha önce yazılmış bir metnin içerik yönünden örnek alınmasıdır. Bütüncül ya da kısmi olabilir. Nazan Bekiroğlu’nun Yûsuf ile Züleyha adlı romanı, içerik yönünden divan edebiyatındaki Yûsuf ile Züleyha mesnevilerini örnek aldığından bir parodi örneğidir.

İroni:

Postmodern romanda birtakım olguları ya da eserleri alaycı bir anlatımla söz konusu etmektir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında önemsiz bir kurum olan Saatleri Ayarlama Enstitüsünü asrın en büyük, en faydalı kurumu şeklinde tanıtması bir ironi örneğidir.

Bilinç Akışı Tekniği :

Bu teknikle karakterin iç dünyası hiçbir kaygı olmadan okuyucuya aktarılır. Karakterin duyguları ve düşüncelerindeki değişimler bu teknikle verilir. Karakterin aklından geçen düşünceler bütün karmaşıklığıyla ve herhangi bir sıra olmadan okuyucuya verilir. Bu sayede okuyucu karakterin psikolojisini ve ruh hâlini daha iyi anlayabilir ve bazı olaylarla, bu olayların nedenleri arasındaki bağlantıları açıklayabiliyor. Ayrıca karakterin aklında kurduğu planlar ve yapmak istediği şeyler de bu teknikle verilir.

Bilinç akışı; romanda figürlerin iç dünyalarını kendi zihinlerinden, bütün karmaşasıyla aracısız bir şekilde aktarmayı amaçlar. Bu, çağrışıma dayalı olarak birbirini izleyen düzensiz yapıdaki cümle ve sözcüklerle ortaya konan bir tekniktir. Bu teknikte kahramanın zihni ve iç dünyası; düşünceler, dağınık sözler, imajlar ve sembollerin çağrışım silsileleri hâlinde verilmesiyle aktarılır. Bu yönüyle kahramanın iç sesinin anlatıldığı ancak tamamen yazarın kontrolünde olan iç monolog tekniğinden ayrılır.

Mutlak birisini çiğnedi, bu herifi hapse tıktılar. Ne kadar münasebetsizlik!.. On altı yaş ölmek için pek erkendir. Ah! Artık vapura gidemem… Yazık… Hey terbiyesiz dağ adamı! Bu küfür doğrusu unutulmaz… Arabacı! Sür be herif! Şu Andon’un yaptığı işi de görüyor musun?

Getirip karşısına buruş buruş, upuzun bir gölge dikiyorlar ve o soruyor; kocanın ne işle meşgul olduğunu biliyor muydun? Gölge diyor; bilmiyordum. Ne zamandan beri bilmiyordun? Gölge diyor, beni alıp kaçırdığından beri. Kaçırmış mıydı seni? Gölge diyor; he, kasabamdan alıp kaçırmıştı. Peki bunca altını, halıyı, vesaireyi bu adam acaba hangi parayla alıyor diye hiç merak da mı etmiyordun? Gölge diyor; etmiyordum. Peki vukuat nasıl oldu vukuat, onu anlat! Gölge diyor; o eve yeni gelmişti, nereden geldiyse… Sonra? Sonra o geldiğinde çocuk ağlıyordu ve o çocuğu ağlar buldu. Evet? Ağlar bulunca öfkelendi o.
              Hasan Ali Toptaş, Kayıp Hayaller Kitabı

Montaj Tekniği

Bu teknikte başkasına ait olan bir yazının tümünün veya bir parçasının aynen eser içine yazımıdır.Bu teknik, okuyucuları değişik konular hakkında bilgilendirmek, anlatıya canlılık ve çok yönlülük kazandırmak için uygulanır. Bu teknikte tarih, felsefe, folklor, sosyoloji, psikoloji, edebiyat gibi bilim dallarına ait malzemeler kullanılabilir.

Bütüncül Geriye Dönüş: 

Kahraman olmayan anlatıcı tarafından ilahi bakış açısıyla ya da kahramanın bir diyalog aracılığıyla kendi geçmişini kendi bakış açısıyla aktarmasıdır. Romanın iç zamanının kronolojik akışı sırasında, yaşanmak­ta olan olayın tanıtılması ve nedenselliğinin ortaya konulması amacıyla geçmişin görünen yaşantıya dâhil olan kesitleri bir bütün olarak sunulur. Bu geriye dönüş birkaç bölüm bile olabilir.

Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı adlı romanında kah­raman, akrabalarını bulmak için İran’a giderken elindeki fo­toğraflar vesilesiyle geçmişe döner, ninesinin ve dedesinin gençliğini öğrenir. Romanın neredeyse tamamı bu teknikle kurgulanmıştır.

Kısmî Geriye Dönüş: 

Kahraman anlatıcının içinde yaşanan andan “hatırlama” yoluyla geçmişe dönerek görülmeyen yaşantıya ait içsel ve göreceli yönelişini içeren tekniktir. Bu teknikte bilinç anlatılan anda değil geçmişte dolaşmaktadır.

anlatmaya bağli edebi metinlerde anlatim teknikleri indir.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

2 yorumlar

  • Anlatı kahramanlarının duygu ve düşüncelerinin okura yansıtılmasında kullanılan tekniğe iç çözümleme denir. Her şeyi bilen tanrısal bakış açısına sahip anlatıcı, doğal olarak kahramanın içsel düşüncelerini ve duygularını da bilir ve yeri geldiğinde kahramana ait bu bilgilerini iç çözümleme tekniği vasıtasıyla okurla paylaşır. Anlatılarda en fazla kullanılan tekniklerden biridir.

    Yazarın kahramanın iç dünyasına yönelmesini sağlayan ruhsal çözümleme de diyebileceğimiz iç çözümleme (internal analysis) tekniği, roman kişilerinin (kahramanların) duygularını ve düşüncelerini okura sergileyebilmek için kullanılır.

    İç çözümleme (interior analysis) yöntemi, en kısa tanımla, anlatıcının araya girerek kahramanın duygu ve düşüncelerini okuyucuya aktarması demektir. Bir romanda sıklıkla başvurulan bir yoldur bu. Diyebiliriz ki, “iç çözümleme”, roman sanatında en fazla uygulanan yöntemdir.

    İç çözümleme (tahlil), roman veya öykü kişilerinin ruhsal durumlarının, zihinlerinde olup bitenlerin aktarılabilmesi için kullanılan bir tekniktir. Böylece insan gerçekliğini daha derinden yakalamak ve okura iletmek amaçlanır.

    İç çözümleme tekniğinde öykü veya roman kişilerinin iç dünyası, duygu ve düşünceleri yazar-anlatıcı tarafından anlatılır. Anlatıcı, zaman zaman araya girerek öykü veya roman kişisinin ruhsal durumunu tüm yönleriyle, kendi bakış açısına göre okuyucuya tanıtır.

    Bilinç akışı tekniğiyle de karıştırılabilen iç çözümleme tekniği, gösterme değil, anlatma esasına dayalı bir tekniktir. “İç çözümlemede söz, anlatıcıya aittir ve kahramanın iç dünyası bize onun tarafından anlatılır. Şuur akımında ise anlatıcı, okuyucu ile kahraman arasından çekilir ve kahraman iç dünyasını doğrudan doğruya, kendi diliyle bize anlatır. Dolayısıyla şuur akımı, tahkiye değil, bir tür gösterme/sahnelemedir.

    İç çözümleme tekniği, roman ve öyküde en sık başvurulan tekniklerden biridir.

  • İç monolog tekniği, hikâye içerisinde sıkça kullanılır. Amaç; kahramanın duygu ve düşüncelerini, zihninden geçenleri, durumu ve psikolojisini, olaylar karşısındaki tavrını anlatmaktır. Bu teknik uygulanırken, okur ve hikâyenin kahramanı baş başa bırakılır. Yazar kısa bir süre de olsa kendini hikâyeden çeker.

    İç monolog tekniği; kahramanın karşısında biri varmış gibi kendi kendine konuşmasıdır. Bu konuşmanın dışarıdan duyulmayacak şekilde olması gerekmektedir. Kahramanın kendisini yazar olmadan ifade etmesine dayalı olan bir tekniktir.
    İç monolog tekniği kahramanın iç dünyasında kendisini muhatap alarak konuşmasıdır. İç diyalogda karşısında birisi varmış gibi davranarak içinden konuşan kahraman, iç monologda kendi kendisiyle konuşur. Burada önemli olan, metnin konuşma diline kaydırılmamasıdır.

    İç monolog tekniği anlatımında ne bir kahramanın sözleri aktarılır, ne de onun sözleri konusunda söylem üretilir; çünkü anlatılanların tümü kendi kendine, içinden ve içine konuşan öznenin bilincindedir. Olaylar yalnızca kahramanın bilincindeki yansımalarıyla anlatılır.

    İç monolog, anlatı kahramanın ruh varlığının, doğrudan doğruya, ama onun ağzından söz dökülmeksizin, onun düşünceleri, hatıraları, çağrışımları ve bilinç akımı tarzında kendi kendine konuşmasına tanık olurcasına anlatıma aktarılması olarak da tanımlanabilir.

    İç monolog tekniği anlatımının bir başka özelliği de dilsel alış-veriş zorunluluklarına bağlı olmayışıdır. Bir başka deyişle, karşılıklı konuşma özelliklerini taşımaz; konuşan öznenin bilinç akışını, onun iç söyleminin yerine geçmekle kalmaz, anlatıcı konumunu da benimser. Bu yolla iletisinde alışılmış kuralları bozmayı, göndergeleri bulanıklaştırmayı kendinde bir hak olarak görür. Bu nedenle de söz dizimsel yapıya ve göndermelere uymayabilir.

Zeynep Ecrin için bir yanıt yazın X