Ders Notları

Oğuz Türkçesinin Anadolu’daki İlk Eserleri (13. ve 14.Yüzyıl Türk Edebiyatı)

Oğuz Türkçesi, Selçuklular yoluyla Anadolu’ya gelmiş olan, 14.yüzyıldan itibaren Anadolu ve Azerbaycan kollarının oluştuğu son halkasını Türkiye Türkçesinin oluşturduğu Türkçedir.
Anadolu Selçukluları resmi dil olarak Farsça’yı, bilim ve yazışma dili olarak da Arapça’yı kullanmışlar. Türkçe ise genellikle konuşma dili olarak kalmış, dini ahlaki nitelikteki halka seslenen eserler Türkçe ile yazılmıştır.
Anadolu Beyliklerinin başlarındaki beyler Arap ve Acem kültürüne fazla itibar etmemişler, milli geleneklere Türkçeye önem vermişler, bilim adamlarını ve şairleri koruyup kollamışlardır. Karamanoğlu Mehmet Beyin 1277 yılında yayınladığı bir ferman Türkçenin resmi dil olarak kabul edildiğini göstermektedir.
13. ve 14. yüzyıllar Eski Anadolu Türkçesi olarak adlandırılır. Oğuz Türkçesi Anadolu Selçuklu devletinin yıkılmasından sonra yazı dili olabilmeyi başarmıştır.
13.yüzyıl tasavvuf edebiyatının geliştiği bir dönemdir. Bu asırda Anadolu tasavvufun etkisiyle Türkleşmiş ve Müslümanlaşmıştır. Tabii ki bunda Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli gibi mutasavvıf şairlerin etkisi büyüktür. Ahmet Yesevi’nin talebelerinin Anadolu’ya gelerek Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşmasına katkısı büyüktür. Ahilik teşkilatı gibi dönemin sivili toplum kuruluşları da bunda etkilidir.

13. ve 14.Yüzyıllarda Oğuz Türkçesinin İlk Eserleri:
Telif ve tercüme yüzlerce eser meydana getirilmiştir. Halk arasında en çok bilinenler Battalname, Danişmendname ve Nasreddin Hoca Fıkralarıdır.
Edebiyatımızdaki şiirin en önemli temsilcisi Yunus Emredir.
Bu dönemde Arap ve Fars edebiyatının etkisiyle Divan edebiyatı doğmuştur. İlk temsilcisi de Hoca Dehhani’dir.
14.yüzyıl şairlerinden Gülşehri, tasavvuf düşüncesini şiirlerinde sade bir dille dile getirmiştir. Yine 14.yüzyıl şairlerin Aşık Paşa da Türk diline önem vermiştir.
Ahmedi, 14.asırda yaşamış önemli Divan şairidir.

Bu dönemdeki eserleri ifade şekilleri bakımından iki grupta inceleyelim.

  1. Sanat metinleri
    1. Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler
      1. ilahi
      2. nefes
      3. gazel
    2. Olay Çevresinde Gelişen Metinler
  2. Öğretici Metinler

Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler:
Şiirler genel olarak dini niteliklidir.
Tasavvuf düşüncesi, şiirlerde ağırlıklı olarak yer almıştır. Tasavvuf, tarikatların etkisiyle dergahlarda söylenen şiirlerle yayılma alanını genişletmiştir.
Tasavvuf manevi olarak gelişerek Allah’a ulaşmayı amaçlayan bir öğreti sistemidir. Tasavvuf aşk yoludur. Bütün güzelliklerin kaynağını Allah’ta bulan, ona aşık olan kişi onun emirlerine severek uyarsa tasavvufun mertebelerini daha kolay geçer ve Allah’ta fani olur, yani fenafillaha ulaşır.
Mutasavvıf şairler şiirlerinde belirli sembollerle duygularını ve düşüncelerini dile getirmişlerdir. Bu kavramları bilmeden bu şiirleri tam olarak anlamak mümkün değildir. Hatta şiirlere yanlış anlam verilebilir. Örnek: Yaşayışında şarabın haram olduğunu bilen, içkiyi ağzına sürmeyen mutasavvıf şairlerin şarabın güzelliklerinden bahsetmeleri şaraba farklı bir anlam yüklemelerindendir. Şarap tasavvufta ilahi aşkı sembolize eder.
Tekke şiiri, tarikatlara ve dini anlayışlara göre değişik isimler almıştır. Bunlar ilahi, hikmet, nefes, deme, nutuk, şathiye, devriyedir.

İlahilerin Genel Özellikeri:

  • Allah övgüsünü ve aşkını dile getiren şiirlerdir.
  • Kendine has bir bestesi vardır.
  • Hece ölçüsünün 7, 8 ve 11’li kalıbıyla söylenir.
  • Dörtlük sayısı genellikle 4 ile 8 arasındadır.
  • Şairin mahlası son dörtlüktedir.
  • Edebiyatımızda bu türün en önemli örneklerini 13. ve 14.yüzyıllarda yaşamış olan Yunus Emre vermiştir.

Nefesin Genel Özellikleri:

  • Alevi-Bektaşi tarikatının dini nitelikteki şiirleridir.
  • Hz. Muhammet ve Hz. Ali övgüsü nefeslerin temel konusudur.
  • Hece ölçüsüyle ve dörtlüklerle yazılır. Aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır.
  • Daha çok bağlama eşliğinde ve dini törenlerde söylenir. Kaygusuz Abdal bu türün en önemli temsilcisidir.

Gazel:

  • Divan edebiyatına Arap edebiyatından 13.yüzyılda geçmiş bir divan edebiyatı nazım şeklidir.
  • Divan edebiyatının ilk şairi Hoca Dehhani’dir. Biçim ve içerik olarak gazeli gerçek anlamda kullanan ilk şair Hoca Dehhani’dir. Gazel nazım şekli Yunus Emre, Şeyyat Hamza ve Sultan Velet gibi şairler tarafından da kullanılmıştır.
  • Hoca Dehhani’nin gazelleri döneminin aksine dini içerikli değildir. Somut ve maddi aşkı anlatmaktadır. Onun şiirlerindeki aşk gerçek dünyada yaşayan bir sevgiliye duyulan aşktır.

Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler:

  • Bu dönem olay metinleri fetih ve gaza ruhunu yansıtmaktadır.
  • Olaylar kahramanlık teması etrafında şekillenmiştir. İslamiyet öncesi destansı özelliklerle İslami ögeler iç içedir.
  • Metinlerden bazıları manzum, bazıları mensur, bazıları da manzum-mensur karışıktır.,
  • Arap ve İran edebiyatından alınan unsurlar milli unsurlarla birleştirilmiştir.
  • Bu dönemin en önemli olay çevresinde oluşan metinleri:
    1. Battalname
    2. Danişmendname
    3. Saltukname
    4. Cemşid u Hurşid
    5. Dede Korkut Hikayeleridir.
      Battal Name Destanı

      Battal Name

Battalname:
Hristiyanlara karşı savaş Müslüman Arap kumandanı Battal Gazi etrafında oluşan olaylardan oluşmaktadır.
Battal Gazi’nin 8.yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir.
Battal Gazi; cesur, zeki, savaşçı ve dindar bir kahramandır.
Battal Gazi Anadolu’daki alp ve alperen kahraman tipinin en önemli temsilcilerindendir.
Battalname 11. ve 13.yüzyıllar arasında sözlü gelenek için oluşmuştur. Anlatılan olaylar sözlü olduğu için halk anlatılarıyla zenginleşmiştir.
13.yüzyılda yazıya geçirilmiş nüshasına rastlamaktayız.
Battal Gazi Müslümanlığı yaymak için kimi zaman büyücü, cadı, dev gibi olağanüstü varlıklarla da mücadele etmiştir.

Danışmend Gazi Destanı

Danışmend Name

Danişmendname:
Bu eserde Battal Gazi’nin soyundan geldiğine inanılan Melik Danişmend Ahmet Gazi’nin Anadolu’da Müslüman olmayan kişilerle yaptığı savaşlar anlatılır.
Bu eser birbirine bağlı on yedi bölümden oluşur.
Sözlü gelenekte oluştuktan sonra yazıya geçirilmiştir.
Battalname ile karşılaştırılırsa içinde gerçekçi unsurlar daha fazladır. Battalaname’deki cin, peri, dev gibi unsurlar bu eserde daha azdır.
Danişmendname’de savaş Müslüman Türklerle Ermeni ve Gürcüler arasında Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve Osmancık’ta geçer.
Danişmendname, fetihle görevlendirilen bir komutanın başından geçenlerin destanlaştırılmasıdır. Danişmend Gazi’nin amacı Anadolu’yu Müslümanlaştırmaktır.
Danişmendname’de kahramanlık, dine bağlılık, cesaret, yardımseverlik, hoşgörü gibi kavramlar Danişmend Gazi’nin ve askerlerinin başından geçenlerle somutlaştırılır.
Dili sadedir. Halkın da kullandığı Arapça ve Farsça kelimelere metinde sıkça rastlanır.

Saltukname:
13.yüzyılda yaşamış olan Sarı Saltuk adlı alperenin kahramanlıklarla dolu hayatını anlatan bir destandır. Rumeli’nin Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında etkili olan Sarı Saltuk’un başından geçenler anlatılır. Ebul Hayr Rumi tarafından yazıya geçirilmiştir.

Cemşid ü Hurşid- Ahmedi

Cemşid ü Hurşid- Ahmedi

Cemşid u Hurşid:
14.yüzyıl Divan şairlerinden Ahmedi tarafından yazılmıştır.
Emir Süleyman Çelebi’nin isteği üzerine İranlı şair Selman Saveci’nin aynı adlı eserinden yola çıkılarak yazılmıştır.
Eser mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır.
500 beyitten oluşan eserin dili döneminde yaşayan halkın da anlayabileceği bir Türkçedir.
1403 yılında yazılan eserde Ahmedi, şark efsanelerinden, halk hikayelerinden faydalanarak bunları ustalıkla birleştirmiş ve yepyeni bir hikaye oluşturmuştur.
Aruz ölçüsünün mefâilün/mefâilün/faûlün kalıbı kullanılmıştır.

Dede Korkut Hikayeleri:
Oğuz boylarının düşmanlar ve insanüstü güçlerlerle

Dede Korkut Hikayeleri

Dede Korkut Hikayeleri

savaşlarını, âdetlerini, yaşayışlarını anlatan hikayelerdir.
Sade ve akıcı bir Türkçe kullanılmıştır.
Sözlü gelenek çevresinde değerlendirilir.
Buradaki hikayeler halk arasında yüzyıllarca nesilden nesle anlatıla anlatıla 15.yüzyıla kadar gelmiş, 15.yüzyılda yazıya geçirilmiştir.
Kitap on iki destansı hikaye ve bir önsözden oluşur.
Hikayelerde nazım ve nesir iç içedir.
Bu hikayeler destandan halk hikayeciliğine geçiş dönemi eseri olarak kabul edilmektedir.
Hikayelerde destan ve masal unsurlarına sık sık yer verilmiştir.
Hikayelerde Kuzeydoğu Anadolu civarındaki Müslüman Oğuzların hayatı anlatılmaktadır.
Hikayelerde atlı göçebe medeniyetin hayat görüşü hakimdir.

 

Öğretici Metinler:
Öğretici metinler, aydınlatmak, yol göstermek, bir şey öğretmek amacıyla yazılan metinlerdir.
13 ve 14.yüzyıllarda din ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Tarih, tıp, toplumsal konuları ele alan öğretici metinler de vardır.
Bu yüzyıllar öğretici metinlerinde eserler manzum ve mensur olarak yazılmıştır.
Eserlerde sade bir dil kullanılmıştır.
Bu dönemde yazılan belli başlı öğretici metinleri:

  1. Makâlât
  2. Mantıku’t Tayr
  3. Nasreddin Hoca Fıkraları
  4. Fütüvvetname
  5. Kitab-ı Siyer-i Nebi
  6. Müntehabü’ş Şifa
  7. Hamzaname

Makâlât:
İslamiyet’in temel kavramlarını, Allah’a ulaşma yollarını anlatan Hacı Bektaş Veli’nin yazmış olduğu bir eserdir. Kitapta Âdem aleyhisselamın yaratılışı , şeytanın sevdiği ve sevmediği şeyler, şeytandan korunmanın yolları, Allah’ın varlığı ve birliği gibi konular ele alınmış, kısa hikaye ve nüktelerle desteklenmiştir.
Makâlât dönemindeki tasavvuf ve hayat anlayışını, ilahi aşkı ve bu aşkın verdiği coşkuyu dile getirmiştir. Aşk, bilim, akıl, gönül, ahlak, nefis terbiyesi gibi konuları ele almıştır. Hacı Bektaş Veli, ilimlerin Allah’a ait olduğunu ve ilim öğrenmenin ibadet olduğunu da belirtir.

Mantıku’t Tayr (Kuş Dili, Kuşların Konuşması):
Gülşehri tarafından Feridüddin Attar’ın eserinden 1317’de uyarlanmasıyla oluşturulmuştur.
Şair tasavvufî unsurları alegorik olarak anlatmıştır.
Olaylar kuşlar etrafında somutlaştırılarak anlatılmıştır.
Mesnevi nazım şekliyle yazılan eser, fabl geleneğine uygundur.

Nasreddin Hoca Fıkraları:
Bir halk filozofu olan Nasreddin Hoca’nın yaşadığı olaylara nükteli cevaplar vermesiyle oluşan anlatılardır.
Hoşgörü, iyimserlik ve yaşama sevinci fıkraların temel özelliğidir.
Bu fıkralar sözlü halk edebiyatı geleneği içinde oluşmuştur.
Fıkralar sayesinde halkın günlük yaşantısı ve kültürü hakkında bilgi sahibi oluruz.

Fütüvvetname:
Fütüvvet gençlik demektir. Fütüvvetnamelerde nefisle mücadele, Allah’ın emirlerine uymak, insanlara iyilik etmek, cömert olmak, misafirperverlik gibi hususiyetler uyulması gereken unsurlar olarak belirlenmiştir.
Kurallarla, düzenlemelerle döneminde uyulması gereken kuralları belirleyen kitaplardır.
Ebu’l Hay Rumi, Sühreverdî, Haliloğlu Yahya Burgazi bu alanda eser vermişlerdir.

Kitab-ı Siyer-i Nebi:
Hz. Muhammed’in hayatının anlatıldığı metinlerdir.
Nazım-nesir karışıktır.
Edebiyatımızdaki ilk siyer yazarı Erzurumlu Kadı Darir’dir. Eserini 14.yüzyılda yazmıştır.

Müntehabü’ş Şifâ:
Tıp kitabıdır. Celaleddin Hızır tarafıdan yazılmıştır.
Koruyucu hekimlik adına önemli bir kitaptır.
Kitapta bazı hastalıkların tedavi yöntemleri hakkında açıklama yapılmıştır.
Eser nesirdir.

Hamzanâme:
Hz. Muhammed’in amcası Hz. Hamza’nın hayatını ve kahramanlıklarını destansı bir şekilde ele alan bir eserdir.
Eser, 19.yüzyıla kadar kahvehanelerde, köy odalarında ve Yeniçeri ocaklarında okunmuştur.
Bu eserdeki olaylar genellikle gerçeklikle bağlantısı olmayan olağanüstü özellikler göstermektedir.

 

Oğuz Türkçesinin Anadolu’daki İlk Eserleri (13. ve 14.Yüzyıl Türk Edebiyatı) adlı dosyayı indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız.

oguz-turkcesinin-anadoludaki-ilk-eserleri-13-ve-14-yuzyil-turk-edebiyati

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap