Sayın Müdürüm, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım, Sevgili Öğrenciler,
Bugün gölgesinde yaşadığımız ulu çınarımızın, Cumhuriyetimizin, ilanının 101. yılını kutluyoruz. Bu büyük bayrama hoş geldiniz…
Güzel ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan, bir mucizeyi gerçekleştirerek onca olumsuzlukta küllerinden yeniden doğmuş bir ülke. Bu güzel ülkenin, yüce Türk milletinin bir ferdi olarak karşınızdayım ve bunu Cumhuriyet’e ve değerlerine borçluyum. Konuşmamı hazırlarken oldukça düşündüm size Cumhuriyeti nasıl anlatayım diye ve konuşmamı farklı bir çizgide hazırladım.
Sana Cumhuriyeti nasıl anlatayım bilmem ki çocuk! Sen ki derya içre deryayı bilmeyen balıklar gibisin. Cumhuriyetle yaşarsın, cumhuriyetle büyürsün ama onu anlamazsın.
Bilir misin ki Cumhuriyet kurulduğunda tüm ülkedeki doktor sayısı 337 bilmezsin sen hiç doktorsuz kalmadın ki. Bilir misin ki okuma yazma oranı yüzde beş, bilmezsin sen okulsuz kalmadın ki. Bilir misin ki elektrik yalnızca İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var, bilmezsin sen elektriksiz kalmadın ki. Bilir misin ki bebek ölüm oranı yüzde altmış. Denizci olmak için buradasın bilir misin ki işletecek gemimiz yok, kaptanımız yok. Yediğin ekmeği beğenmezsin belki, neredeyse tarımla uğraşacak erkek nüfus yok. Tatile mi gitti arkadaşın bu bayram günü; dört mevsim kullanılabilecek kara yolumuz yok. Telefonun son model değil mi? Toplu iğne, kiremit dahi üretecek fabrikamız yok. Çok mu sıkıcı ders çalışmak, sen yalınayak okul yoluna düşmedin ki. Az mı buluyorsun söz hakkını, okul çok mu disiplinli; kadınlara seçme seçilme hakkı yok. Örneklerim çoğalıp gider ama sözün özü makbul.
Peki Atatürk’ün benim en büyük eserim dediği Cumhuriyet nedir?
Kadındır her şeyden önce sanatta, siyasette, sokakta yer bulan; söz hakkı kazanan. Okula gidebilen kız çocuğudur. Hakkını arayan köylü Mehmet. Anadolu’da tiyatrodur. Kars’ta opera, Çukurova’da radyodur. Aziz Sancar’ı Mardin-Savur’dan sekiz çocuklu fakir bir aileden çıkarıp Nobel’e götüren yoldur. Doktordur gittiğiniz başınız ağrıdığında. Beni bazen dokuz zeytinden ibaret kahvaltılarla yatılı okullarda büyüten ama bir ağanın kapısına maraba etmeyen sistemdir. Bu okulda size, ülkenin bütün okullarında sizin kardeşlerinize hizmet eden öğretmenlerinizdir. Onlar da cumhuriyetin eseridir benim gibi, sizin gibi…
Sevgili gençler,
Sizler, Atatürk’ün deyimiyle “Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri”siniz. Büyük Önderin “Bu eseri onlara bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak” sözleri ile işaret ettiği ve Cumhuriyeti emanet ettiği gençlersiniz. Taşıdığınız bu emanetin ağırlığının ve sorumluluğunun bilincinde olduğunuza inanıyor ve sizlere güveniyoruz. Unutmayınız ki, geleceğimize yön verecek sizlersiniz. Beğenmediğiniz ne varsa daha iyisini yapın. Bu ülke, bu toplum sizlerin çabası ile dünyadaki saygın yerini alacaktır.
Unutmayın….
“Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce onurlarını, sonra özgürlüklerini ve daha sonra da bağımsızlık ve geleceklerini kaybederler”. Atatürk.
Cumhuriyet ana kucağı gibidir
Onu kaybederseniz öksüz kalırsınız…
Bugüne kadar büyük onurla taşıdığımız en büyük emanetimiz olan Cumhuriyeti, sizlere devrediyor; kuruluşunda, gelişmesinde emeği geçen başta Ulu Önder Atatürk’ü, aziz şehitlerimizi, herkesi; saygı, minnet ve şükranla anıyorum.
En büyük bayramımız kutlu olsun…