Anne babaların önemli sorunlarından birisi de çocuklarının ders çalışmamasıdır. Çocuklarının derslerine çalışmadıklarını gözlemleyen anne-babalar çok üzülürler ve bu durum karşısında adeta paniklerler.
Aslında şaşılacak bir durum yok; öğrencilerin ders çalışmaması normal, anormal olan derse çalışmalarıdır.
Yetişkinler olarak hiç düşündük mü hangimiz sorumluluklarımızı isteyerek yerine getiriyoruz? İş yerinde patron baskısı olmadan, ya da devlet dairesinde müdür baskısı olmadan kaç yetişkin işlerini olması gerektiği gibi yapıyor ki?
Her türlü eylemimizin karşılığının ne gibi sonuçlar doğuracağını çok iyi bildiğimiz halde zaman zaman işleri savsaklama hakkını kendimizde görüyoruz. Oysa çocuklarımızdan dört dörtlük bir verim bekliyor ve ödevlerini eksiksiz yapmalarını bekliyoruz.
Çocuklar yetişkinler gibi yarınların neler getirebileceğine çalışmalarının veya çalışmamalarının ileriki yaşamlarında kendilerine neler kazandırıp neler kaybettireceğinin farkında olamazlar. Bundan dolayı çocuklar için ders çalışmak sıkıntılı ve yorucu bir eylemdir. Doğrusu çocuklar için oyun oynamak ders yapmaktan çok daha eğlencelidir. Eğlenceli bir uğraşı dururken sıkıcı ve yorucu olan eylemleri yapmaları için siz sebep yaratmazsanız hiçbir sebep yoktur.
Çocukların ders çalışmamalarının çeşitli sebepleri olabilir. Mesela öğrenci sınıfta öğretmenini gerektiği gibi anlayamıyor olabilir belki tahtayı bile gerektiği gibi göremiyor olabilir, dersle ilgisi olmayan yaramaz çocuklara takılarak dersi dinlemiyor olabilir kısacası öğrencinin dersi anlayamama durumu çok çeşitli olabilir. Doğal olarak dersi anlayamayan öğrencinin düzenli bir şekilde ödev yapması da beklenemez.
Öğrencilerin derslerini yapmamalarının teknik sebeplerini araştırmadan, okuluna gidip öğretmenleriyle iletişime geçmeden, arkadaşlarını tanımadan sadece onları ‘’dersini yap’’ gibi emir cümleleriyle ders çalıştırmamız mümkün gözükmemektedir.
Bir çocuk sürekli olarak ”dersini yap” ve benzeri cümleler ile başlayan direktiflerle dersini yapmaz. Çocuk ancak ve ancak anne ve babasının beden diliyle yani gülücükleri ile çocuğunu onaylayarak vermiş olduğu mesajlar sayesinde dersini yapar. Yani bir çocuk dersini düzenli yaptığında anne ve babasının duymuş olduğu memnuniyeti gördüğü anda ders yapma davranışını alışkanlık haline getirir. Tabii ki bu, olayın psikolojik boyutudur.
Anne ve babaların böyle bir mesajı verebilmeleri de o aile ortamının mutlu bir aile ortamı olmasına dayalıdır. Anlayacağınız gibi aslında önce anne babalar çocuklarına mutlu bir aile ortamı sağlayarak önce kendileri derslerini yapmalıdırlar.