Mesnevi’den Bir Hikaye
Bir fare, bir devenin yularını eline aldı, kurula kurula yola koyuldu. Deve de tabiatındaki mülayimlik yüzünden onunla beraber yürümeye başladı. Fare:
– Ben ne adammışım, diye gurura düştü. Deve, onun bu düşüncesini anladı, içinden:
– Ben sana gösteririm, diye söylendi.
Gide gide bir büyük ırmak kenarına geldiler. Öyle büyük, öyle derindi ki, fare orada durdu, kaskatı kesildi. Deve:
– Ey yoldaş, dedi, niye şaşırdın? Sen kılavuzsun, öncüsün. Irmağa ercesine ayak bas!
– Bu su pek derin, dedi fare, boğulmaktan korkuyorum. Deve ise:
– Bir göreyim hele, bu su ne kadarmış, diyerek ayağını ırmağa attı. Suyun fazla derin olmadığını gördü.
– Ey kör fare, dedi, diz boyuymuş, niye korktun?
– Sana karınca ama bana ejderha, dedi fare, dizden dize fark var. Sana diz boyu ama benim boyumu yüz kat aşar.
– Öyleyse bir daha küstahlık etme, kendin gibi farelerle boy ölçüş. Deveyle farenin sözü yoktur.
– Tövbe ettim, Allah için beni bu helak edici sudan geçir.
– Haydi, hörgücüme tırman. Seni de, senin gibi yüzlercesini de geçiririm.
Sultan değilsen tabi ol, şeyh değilsen mürid ol! Ticarette iş bilir değilsen yalnız başına dükkan açma, pişinceye dek bir kamilin hükmü altına gir!