Genel

Eskinin ve Yeninin Hayranlarına

“Eski”nin ve “Yeni”nin Hayranlarına

Sormama müsaade eder misiniz?

Shakespeare yeni midir? Beş yüz yıl önce yaşa­mıştır. Modern çağın en eski şairidir. Shakespeare eski midir? Piyesleri hâlâ oynanıyor ve tiyatro sa­lonlarım dolduruyor. Hâlâ ona dair monografiler bir­birini kovalamaktadır. Hakkında en çok eser yazı­lan odur. Geçen gece Londra Radyosunda ona dair yine bir konuşma vardı.

Aynı soruyu Türk ve yabancı bütün gerçek sanatçılar için tekrarlarsak, cevap da aynı olur. On­lara ne yeni demek mümkündür, ne de eski.

Gerçek sanat eseri zamana mukavemet eder. Yahut gerçek sanat eserinin dünyası içinde zamanı geçmez. Onun eskiliği ve yeniliği bahis mevzuu de­ğildir .

Moda bir sanat cereyanının sonu modanın so­nudur: Geçer.

Geçmemeğe lâyık bir sanat çığırı moda olmaz. O, insan kadar eski bir geleneği insan kadar ebedî bir tâzelik hâlinde devam ettirir.

Eğer non-figuratif resmi bir süs diye kabul ederseniz, o insan kadar eskidir. Hâlis resim diye kabul ederseniz, kötü bir fal: Yaşamayacak dernek­tir. (Dekor olarak yaşamayacağından eminim. Bu­gün piyasadaki fonksiyonu da odur.)

Yeniyi inkâr eden “eski” hayranları eskiyi in­kâr eden “yeni” hayranlarıyla aynı hata çizgisi üs­tündedirler. Birinciler her ananın çocuğu olduğunu, İkinciler de her çocuğun anası olduğunu kabul et­mezler, yahut çocuk doğunca anasının öleceğini sa­nırlar.

San’atta ölüm vak’ası görülmemiştir. Müze me­zarlık değildir. Joconda’nın ne kadar canlı ve ta­ze olduğu çalınmasından da bellidir, ölü çalınmaz, altın dişleri çalınır.

Kübik mobilya niçin iflâs etti? Çünkü moda idi. Geçti. Yeni denilen san’at cereyanlarının hepsin­den yalnız bir tâze hava kaldı. Bu, hepsinde müşte­rek, tarihe bağlı ve ebedî bir tekâmül değeridir, içinde eskiyi taşıyan bir yenidir. Babasının oğlu­dur, piç değil.

Piç-yeniyi, eski-yeniden ayıralım. Birincisi mo­dadır, geçer. İkincisi bütün zamanları içine alır, aşar ve kalır.

Bir de kısır-eski vardır. Doğurmaz. Piç-yeni zamanla kısır-eski olur.

Bir eseri sırf eski veya sırf yeni olduğu için sevenler kısırın ve piçin hayranıdırlar.

San’at ve her şeyde, aynı zamanda hem mu­hafazakâr ve hem inkılâpçı olmayan ve bu kutup­lardan yalnız birine kendini yapıştıran adam, zıtlı gerçeğin dışında kalır ve tek taraflı görüşünün kurbanı olur.

Yazan: Peyami Safa-1956

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap