NOKSAN
Ben yokken de vardı
Bu ikindi uykuları,
Günlerin boşluğunda susuz çiçekler,
Bir ayrılıkta en çok terk edilen merdiven,
Biraz sonraki yalnızlığa ürkerek bakan
Tedirgin çaresiz sarılma.
Yedi yaşımdan kalma sayfalarda kalmış,
Eğik çizgilerle doğru yaşayan yanım.
Bir ocak dumanı kaçtı gözüme
Bir taş değdi sakındığım parmağa
Cehennem dediler, korkmadım.
Buğday kılçığından kalma elimdeki sis,
Bunak çerçiler soyan çocuklar gibiydi
Bu kara yağızlık uzamı.
Yaptığının farkına hep sonradan vardı.
Neydi o hiç gidemediğim?
Leylekler terk ederken yuvalarını,
Benim ısrarla mutsuzluğumda kaldığım.
Sevincini boş koltukta bırakıp
İnen bir kadın vardı otobüsten.
Bir salata tasarlıyordu akşam sofrasına,
Unutulmuş sözlerin unutulmayan acısıyla
Çocuktum, onu gördüğümde.
Üzgün kadınların yüzü
En çok çocuklara anlatır
Anlatamamanın dilsiz ve ekşi yüzüne
Yalnız, kadın ve çocuklarda rastlanır.
Bir gördüğünü
Bir daha görmeyen hatırlayışla bildim kederi.
Bundan öte belki de hiç büyümedim.
Yol vardı sabahları en çok
Yürüdüm.
Orta sınıf bir gramofon zevki çalardı
Tekli balkon ve şemsiye günlüklerine.
Günlerdir aranan ünlü işadamları,
Aldanmış bulunurlardı otel odalarında falan
Bu denli kaybedilecek itibarları,
Nereden bulur insanlar?
Rambo çıkartmalı bir klasör yeterdi bana
Anlamazdım.
Sonra anason kokuları gelmeye başladı akşamları.
Eriyik plastik bulantılarla büyüdü ayakkabı numaraları,
Sıkıldım bir sabah bu yol ayrımlarından.
Serbest piyasa ve özel bir şeyler yayılıyordu
Radyo dalgalarından fabrika bacalarına.
Zoraki ve yağlı bir romantizme boyadılar
Yoksul yalnızlıkları.
Bilmediğimiz o dünya da değişti,
Karnımızda kendini öğüten taş kaldı sâde.
Sakarlık bahanesi bulamamış
Ölümsüz bir vazoydu belleğim
Hatırlamadığım kaç çiçek öldü bilmiyorum.
Çürük odunlar arasında yaşayan bir böcek gördüm.
Korkunun kaçmaya denk düşmediği bir gerçeklikte,
Kendi rüyama hapsoldum.
Yol kenarında bekleyen atsız bir arabanın
Artık gölgesinde bekleyen arabacısıydım.
Kamyon çarpmış bir atın
Leş yiyicilere sevinç hali örtündü üstüme
Herhangi bir gitmek,
Nasıl altüst olmuşsa öyle…
Bir kelime vardı
Belki tek noksanım oydu
Ayazda bir nefes,
Uzayıp giden bir tren gibi incelerek kayboldu.
Tutamadığım bir kelime.
Bir cümleydim duygusuz,
Duyguydum, sessiz …
Sayfasından taşamamış yalnız bir şiir,
Noksanlığıyla içimi oydu.
Soğukların başladığı bir güz aralığında
Ne yazıldığı gibi yaşanmış
Ne yazıldığı gibi okunmuş.
Ve anlatır insan
Aydınlanır içinde bir dehliz
Çırpınır suya yeniden bıraktığı balık
Vicdan çarpmış yüreğin
Nehirler köpürten depremiyle
Çok çocuklu evlere taşınan vişne poşetleri gibi
Bir köşesinde sızıyor kalbim,
Kimse de varamıyor zaten gideceği yere.