1980 SONRASI TÜRK ŞİİRİ
1980 sonrası Türk şiirinde geleneksel birikimin önemi vurgulanmış ve halk, divan, İkinci Yeni ve saf şiir gibi ayrımlara girmeden en yeniden en eskiye kadar okunma düşüncesi vardır.
1980 sonrası şiirinde gruplardan değil, akımlardan söz etmek mümkündür. Bu akımları da kategorize etmek zordur. Yine de “İmgeci Şiir”, “Anlatımcı Şiir”, “Folklorik veya Mitolojik şiir”, “Mistik-Metafizikçi Şiir”, “Gelenekselci Şiir”, “Toplumcu Gerçekçi Şiir”, “Beatnik-Marjinalci Şiir” ve “Yeni Garipçi Şiir” şeklinde sınıflandırmak mümkündür.
İmgeci şiir, Ahmed Haşim ve İkinci Yeni şairlerini örnek alan şiirdir. Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen gibi şairlerce temsil edilmiştir.
Anlatımcı şiir, başı sonu belli bir hikayesi olan, sunuluşunda olay örgüsüne, neden-sonuç ilişkisine, olay kahramanlarının veya olayın geçtiği yerin tasvirine yer veren şiirdir. “Şavkar Altınel, Roni Margulies, Turgay fişekçi önemli temsilcileridir. Bu şairler Anglosakson geleneğini sürdüren bazı İngiliz şairleri, Yahya Kemal’i ve Attila İlhan’ı önemsemişler ve kendilerine bu şairleri örnek almışlardır.
Folklorik veya mitolojik şiir; halk şiirinden, destanlardan ve mitolojik metinlerden beslenen; Yahya Kemal, Behçet Necatigil, Hilmi Yavuz gibi şairleri takip eden şiirdir. Bu eğilimin öncüleri Yaşar Miraç ve Adnan Özer’dir. “Yeni Türkü” hareketiyle görünürlük kazanmıştır.
Mistik-metafizikçi şiir; Dergah, Yönelişler, Kaknüs gibi dergileri izleyen; Şeyh Galip, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel, Sezai Karakoç ve Ebubekir Eroğlu gibi şairleri örnek alan şiirdir. Lale Müldür, Hüseyin Atlansoy gibi şairlerce temsil edilmiştir.
Gelenekselci şiir; Türk edebiyatının bütün birikimini önemseyen; Şeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Behçet Necatigil gibi sanatçıları örnek alan şiirdir. Vural Bahadır Bayrıl önemli temsilcisidir.
Toplumcu gerçekçi şiir ve “Yenibütün”; 1980 öncesi toplumcu gerçekçilerin izinden giden şiirdir. Nevzat Çelik, Ahmet Erhan, Salih Bolat gibi şairlerce temsil edilmiştir.
Beatnik-marjinal şiir; 1950’lerin sonlarıyal 1960’ların başlarında Amerika’da gelişen “Beat Generation” hareketi uçlarda yaşayanların dünyaya bakışlarını, aykırılığı temel alan alternatif bir yaşam biçimi ve edebiyat anlayışı getirmiştir. Şiirin bir ruh çarpıntısı, bilinç akışı, kuralsızlık olduğuna inanan beatnikler bizim şiirimizde 1980’lerden önce Ece Ayhan’ın ve Can Yücel’in şiiri üzerinde etkili olmuştur. 1980 sonrası şiirinde bu eğilimin öncüsü Küçük İskender’dir.
Yeni Garipçi şiir; Garip’in espriye, ironiye, sokak diline dayalı kolay söyleyişi benimseyen tutumu, şiirin günlük konuşma biçimiyle yazılabileceğini düşündüren karakteri bu anlayışı benimseyen şairlere yol gösterici olmuştur. 1950’lerden sonra Can Yücel, Metin Eloğlu, Salah Birsel gibi şairlerce temsil edilmiştir. 1980 sonrasında bu akımın öncüsü Sunay Akın’dır.
1980 sonrası şiirinin başlıca temsilcileri:
Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen, Enver Ercan, Lale Müldür, Osman Hakan A., İhsan Deniz, Oktay Taftalı, Ahmet Erhan, Metin Celal, Necat Çavuş, Seyhan Erözçelik, Şavkar Altınel, Salih Bolat, Metin Cengiz, Roni Margulies, Ali Günvar, Adnan Özer, Hüseyin Atlansoy, Vural Bahadır Bayrıl, Arif Ay, Sunay Akın, Ahmet Telli, Küçük İskender, Birhan Keskin …
1980 sonrası şiirinin genel özellikleri:
*Değişik dergiler çıkardılar.
*Ortak bir anlayıştan çok, grupların ve kişilerin ayrı ayrı şiir anlayışlarından söz edilebilir.
*İdeoloji, şiirlerde öncelikli bir öge olarak görülmez.
*Düzyazıya yaklaşan bir üslupla anlatmaya imkan veren temalar da işlenir.
*İmge anlayışında uzak çağrışımlara önem verme bakımından İkinci Yeni’yle yakınlık söz konusudur.
* Şehirli kimliği öne çıkar.
*Çocukluk, temel izleklerden biridir.
*Varoluş şiir aracılığıyla sorgulanır.
*Gelenekle barışılmış, ayrım yapmadan şiirin büyük ustaların sahip çıkılmıştır.
*Türk edebiyatında ilk defa reddetmenin yerine Türk şiir birikimi olduğu gibi kabullenilmiştir.
*Şiirin esasen bir araç olmayıp bir amaç olduğu savunulur.
*Şiirin esas konusunun birey olduğu anlayışı benimsenir.
*Çok renkli, şairden şaire değişen, dile, söyleyişe, imgeye önem veren, kolayca kategorize edilemeyen bir şiir anlayışı ortaya çıkmıştır.
*Şiir her şeyden önce olmalıdır, denerek şiirde estetik amaç önemsenir.
*İçerikten çok söyleyiş ve yapıya önem verilir.
*Şiir, düzyazıya yaklaşmıştır.
*Kapalı ve yoruma açık bir anlatım yeğlenir.