İnsanların başından geçen olayları belirli bir zaman geçtikten sonra yazıya geçirmesiyle oluşan metinlere hatıra (anı) denir.
İnsanların anı yazmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunlar:
- Anı yazarının deneyimlerinden başkalarının da istifade etmesini istemesi
- Çeşitli olaylar üzerindeki açığa çıkmamış bazı delillerin, bilgilerin açığa çıkmasını sağlamak düşüncesi
- Sosyal, siyasi, askeri, ekonomik vb. olayların sebeplerinin incelenmesine yardımcı olmak
- İnsanların unutmaya başladığı bazı değerler sistemini yeni nesillere tanıtarak bunların unutulmasını önleyerek bu değerler sisteminin devamlılığını sağlamak
- Tarih veya kamuoyunda kendini aklamaya çalışmak veya pişmanlıklarını dile getirmek
Anı türünde bir eseri okuyarak neler öğrenebiliriz?
Anı yazarının yaşadığı zamanın özellikleri, sosyal, siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel alanda birçok bilgi ediniriz.
Anıların anlatımı nasıldır?
Anılar açık, duru, akıcı ve sürükleyici bir anlatıma sahip olursa, anı yazarı anlattığı olay ve durumları nesnel bir tavırla anlatırsa, anlattığı şeyleri sağlam ve belgelere dayanarak yazarsa metin ayrı bir değer kazanır. Anılar hem bilgi verir hem de canlı bir anlatıma sahiptir. Eğer bu özelliği koruyamazsa tarih metni gibi kuru bir anlatıma sahip olur.
Anıların günlüklerle benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir?
Anılar ve günlükler kişisel yaşamı konu alırlar.
Her iki metin türünde de yazarlar yaşadıklarını, tanık olduklarını ve duyduklarını dile getirirler.
Günlükte anlatılanlar yaşandığı gün yazılırken, anıda yaşananların üzerinden bir müddet geçmelidir.
Günlük yazarı olaylara bir pencereden bakar; o pencere ise yazarın gözlemledikleri ve yaşadıklarıyla sınırlıdır. Anı yazarının ise geçmişe dönüp bakmasını sağlayan birçok pencere vardır. Bu sebeple anı yazarı gerçekleri bütün çıplaklığıyla ortaya koymayı ve günlüğe göre daha gerçekçi bir metin oluşturur.
Günlüğün merkezinde yazarın kendisi vardır. Anıya göre daha ben merkezlidir. Anı yazarı bezen kendisini geriye çeker, sadece gözlem ve izlenimlerini aktarır. Sonuç olarak şöyle denebilir: Günlük, yaşananların, günlük tutan kişi üzerindeki etkilerinin; anı ise toplumun geneli üzerindeki etkilerinin anlatılmasına daha uygun bir metin türüdür.
Anılar olay merkezli ve kişi merkezli anılar olmak üzere ikiye ayrılır.
- Olay Merkezli Anılar: Bu tür anılarda yazar, yaşadığı, duyduğu veya tanık olduğu olayları anlatır.
- Kişi Merkezli Anılar: Bu tür anılarda bazı kişilerin yazar üzerinde bıraktığı izlenimlerin ya da onlarla yaşanan bazı olayların anlatımı üzerine kurulmuş, kişilerin çeşitli özellikleri üzerinde yoğunlaşmış metinlerdir. Bu anılarda yazar, tanıdığı kişilerin çeşitli yönlerini anlatırken betimleyici anlatımdan yararlanır, bu kişilerin kendisinde bıraktığı izlenimleri aktarır, onlarla yaşanmış enteresan ve önemli olayları anlatır.
Anılarda temel olarak kullanılan anlatım türü öyküleyici anlatımdır. Öyküleyici anlatımın ögeleri olan olay, kişi, zaman, mekan ve anlatıcı anılarda da bulunur. Anılardaki olaylar gerçektir, edebi metinlerdeki olaylar ise kurmacadır. Anılardaki anlatıcı gerçek, edebi metinlerdeki anlatıcı ise kurmacadır. Anılardaki anlatıcı birinci tekil kişidir, ben anlatıcıdır.
Anılarda betimleyici, açıklayıcı ve söyleşmeye bağlı anlatımdan da yararlanılır. Bu anlatımlardan betimleyici anlatım kişi merkezli anılarda kişilerin fiziksel ve ruhsal özelliklerinin anlatılmasında, açıklayıcı anlatım bazı olayların sebeplerinin ortaya konmasında, söyleşmeye bağlı anlatım ise kişilerin konuşmalarının aktarılması sırasında kullanılır.
Anılarda dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde ve heyecana bağlı işlevde kullanılır.
Hatıranın (Anı) Tarihsel Gelişimi
Anı türünde yazılmış ilk eser Ksenephon’un yazımı olduğu Anabasis’tir. Eser Türkçeye Onbinlerin Dönüşü ismiyle çevrilmiştir.
Orhun Kitabeleri’nin bazı bölümler anı özelliği göstermektedir.
Türk edebiyatında anı türünde yazılmış olarak kabul edilen ilk eser Babür Şah’ın Vakâyî (Babürname) ’sidir. Eserde Bahur Şah’ın 1494’te tahta çıkışından 1524 yılına kadar yaşadığı çeşitli olaylar anlatılır. Bu eser Çağatay lehçesiyle yazılmıştır, gezi yazılarına ve otobiyografik metinlere de yakın özellikler göstermektedir.
Ebülgazı Bahadır Han’ın 17.yüzyılın ikinci yarısında yazdığı Şecere-i Türk, zaman zaman hatıra özelliği gösterse de aslında bir tarih kitabıdır.
On yedinci yüzyıl bilginlerinden Katip Çelebi; Fezleke, Cihannüma, Keşfü’z Zünun gibi eserlerinin bazı yerlerinde de anılarına yer vermiştir.
Vakayinameler, sefaretnameler, seyahatnameler ve şuara tezkirelerinin bazı bölümlerinde de anılara yer verilmiştir.
Batılı anlamda ilk anı örneği Akif Paşa’nın yazmış olduğu Tabsıra’dır.
Hatıra türünde eser veren bazı yazarlar ve eserleri:
Namık Kemal: Magosa Mektupları
Ziya Paşa: Defter-i Âmâl
Ahmet Mithat Efendi: Menfa
Muallim Naci: Ömer’in Çocukluğu
Ahmet Rasim: Eşkâl-i Zaman, Falaka
Halit Ziya Uşaklıgil: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi
Hüseyin Cahit Yalçın: Edebi Hatıralar, Siyasal Anılar, Kavgalarım
Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Zoraki Diplomat, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda
Haldun Taner: Ölür İse Tenler Ölür Canlar Ölesi Değil
Falih Rıfkı Atay: Çankaya
Halide Edip Adıvar: Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
Yahya Kemal Beyatlı: Çocukluğum, Gençliğim , Siyasi ve Edebi Hatıralarım, Siyasi ve Edebi Hatıralar
Ruşen Eşref Ünaydın: Atatürk’ü Özleyiş
Yusuf Ziya Ortaç: Portreler
Ahmet Hamdi Tanpınar: Kerkük Anıları
Samet Ağaoğlu: Babamın Arkadaşları
Salah Birsel: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
Halikarnas Balıkçısı: Mavi Sürgün
Oktay Rıfat: Şair Dostlarım
Abdülhak Şinasi Hisar: Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri
Kazım Karabekir: İstiklal Harbimiz
Mina Urgan: Bir Dinozonun Anıları
Refik Halit Karay: Üç Nesil-Üç Hayat