CUMHURİYET DÖNEMİNDE TİYATRO
Cumhuriyetin ilk yıllarında milliyetçilik yönü ağır basan idealist oyunlar yazılır. 1930’lu yıllarda Osmanlı Devleti’nin yıkılış sebepleri, Anadolu’daki uyanış, mitoloji ve evrensel konular işlenir. 1940’lı yıllarda aile yapısı, idealizm ile paranın gücü arasındaki çatışmalar ele alınır.
1950-1970’li yıllarda konu çeşitlenir. Bazı yazarlar birey sorunlarından toplumsal sorunlara geçiş yaparken bazıları da tam tersini yapar. Bazı yazarlar da evrensel konulara eğilir. Eğitim ve sorunları ön plana çıkarılır. Kuşaklar arası ve kentli köylü arası eğitim farkından doğan çatışmalar işlenir. Anne baba -çocuk, kadın-erkek, imam-muhtar-öğretmen, ağaç-köylü ilişkileri işlenir. Böylece toplumdaki bozuklukların temelinde; bireyin bilinçsizliğinin, bilinçli olanların da sorumluluktan kaçmalarının yattığı vurgulanır.
1970’ten sonra 12 Mart olayı buna bağlı olarak Türk tarihini yeniden gözden geçirme, işçi sorunları, Almanya’ya gidenlerin kültür çatışmaları, Almanya’da yetişmekte olan birinci, ikinci kuşak sorunları işlenir.
Cumhuriyet Dönemindeki oyunlar şu şekilde sınıflandırılabilir:
Kişinin psikolojik durumunun anlatıldığı oyunlar:
Halit Fahri Ozansoy “Sönen Kandiller” adlı oyununda aşırı duygulu, heyecanlı, bunalımları olan kişileri incelerken bir yandan da bu durumda oluşlarının nedenlerini psikolojik yönden açıklamaya çalışır. Halit Fahri’yle birlikte Vedat Nedim Tör, Necip Fazıl, Nazım Hikmet de kişilerdeki bunalım ve çatışmaların çeşitli sebepleri üzerinde durmuşlardır.
Tarih, Anadolu, Türklük ve Tür milleti ile ilgili oyunlar:
Faruk Nafiz’in manzum olarak yazdığı Akın, Türklerdeki her şeyden üstün olan yurt sevgisini verirken; Özyurt Türklerin adaletini, sanat sevgisini, yerleştikleri yerleri bayındır bir duruma getirmek için gösterdikleri çabaları ortaya koymaya çalışır. Yaşar Nabi’nin Mete; Behçet Kemal’in Çoban ve Attila; Necip Fazıl’ın Sabır Taşı adlı oyunları Türklerin erdemleri ve uygarlığını yansıtmak amacını taşır. Kardeş kavgaları yüzünden yıkılan Osmanlı Devleti’nin acıklı durumu Yaşar Nabi’nin İnkılap Çocukları’nda ele alınırken hareket noktası Anadolu olmak üzere Türk gücünün övülüşü de Necip Fazıl’ın Tohum; Faruk Nafiz’in manzum olarak yazdığı Kahraman adlı oyununda görülür.
Geleneksel Türk Tiyatrosunun etkisiyle yazılan oyunlar:
1940’lı yıllarda Türk tiyatrosunda geleneksel Türk tiyatrosunun izleri görülür. Ahmet Kutsi Tecer, geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanarak Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev adlı oyunlarında çözülen aile yapısını ve çözüm önerilerini anlatmıştır. Köroğlu ise hak ve adalet kavramını bir Türk efsanesinden yararlanarak ortaya koyduğu oyundur.
Ahmet Muhip Dıranas, toplumumuzdaki geleneksel ataerkil ailenin, değişen ve modernleşen değerler karşısında ortadan kalktığını ortaya koyduğu Gölgeler adlı oyunuyla tanınmıştır.
Toplumsal sorunlarla ilgili oyunlar:
Oktay Rıfat ilk oyunu olan Kadınlar Arasında’da büyük kentleri ele alarak, bu kentlerdeki toplum düzensizliğinin, ahlak çöküntüsünün aile üzerindeki etkisini gösterirken hareket noktası kişidir. Onu izleyen oyunlarından Oyun İçinde Oyun, I.Dünya Savaşı başlamadan hemen önce İstanbul’dan bir kesiti ele alarak değer yargılarındaki değişmeyi, Batılılaşma çabasında olan ancak bir senteze ulaşamadığı için yüzeyde bir Batılılaşmayla züppeleşen ve ona karşı yine senteze ulaşamadığı için kendisini yenileyemeyen iki kişiyi karşılaştırarak verir. Çil Horoz ve Zabit Fatma’nın Kuzusu’nda kişilerden hareket eden yazar, Yağmur Sıkıntısı’nda aile yapısı içinde, toplumdaki bozuk düzeni yansıtır.
Sorunları bireyden topluma yönelten oyunlar:
Melih Cevdet’in bireyden topluma yönelen iki başarılı oyunu İçerdekiler ile Mikado’nun Çöpleri’dir. İçerdekiler, tutuklanmış bir öğretmenden hareket ederek özgürlüğü kısıtlanmış ancak kişiliğini özgürlüğe kavuşturmuş bir insanla dışarıda dolaşmalarına karşın toplumun belli kalıplarından kurtulamayarak özgürlüklerini tadamayan insanları karşılaştırır.
Bireyi hareket noktası olarak alan Haldun Taner, Fazilet Eczanesi ve Huzur Çıkmazı adlı oyunlarında değişen toplum koşulları karşısında bağnazca düşünceleri yüzünden yanlış bir ahlak düşüncesiyle yaşamdaki değişikliklere karşı çıkanları verir.
Bireyden topluma yönelen yazarlardan biri olan Orhan Asena tarihten yararlanmıştır. Hürrem Sultan, Tohum ve Toprak, Atçalı Kel Mehmet, Şeyh Bedrettin onun tarihsel olaylardan ve kişilerden hareket ederek dönemini verdiği oyunlardır. Bunlarla birlikte tarihe yönelmeden toplum gerçeklerine yöneldiği iki oyunu olarak da Kocaoğlan ve Öç görülmektedir.
Oyunlarında köy sorunlarını da ele alan Necati Cumalı, Mine’de kadını bir mal gibi kullanan ve bunu doğal sayan bir çevrenin yaşamını vermiştir. Bununla birlikte Yeni Çıkan Şarkılar, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol adlı oyunları ise toplum sorunlarından çok bireyin iç dünyasını verir.
Refik Erduran’ın bireyden çevreye ve topluma doğru genişleyen oyunları arasında en tanınanı Cengiz Hanın Bisikleti’dir. Yazar, bu oyunda eski yaşayış biçiminden kurtulamadığı halde kurtulmak için çaba gösteren bir adamın tutumundan hareket ederek Batılılaşmanın yanlış anlaşıldığını belirtir. Karayar Köprüsü, Büyük Jüstinyen, Uçurtmanın Zinciri adlı oyunlarında ise üstün yetenekleri olan kişilerin topluma karşı olan sorumlulukları üzerinde durur. Kendisinin de içinde bulunduğu konu olarak dürüst bir gazetecinin patronunca sömürülmesini İkinci Baskı adlı oyununda ele almıştır. Tiyatromuz için yeni bir konu olan gazeteciliğin oyuna yansıması Recep Bilginer’in Gazeteciden Dost adlı oyununda da görülür.
Toplum dışına sürülmüş kişilerin toplumla uyuşmazlığını veren yazarlardan biri olan Turgut Özakman, bu kuşağın yazarları arasında, aşağılık duygusunu toplumsal koşullar açısından inceleyişiyle dikkati çeker. Güneşte On Kişi, Ocak, Paramparça, Komşularımız bu konuyu aile yaşayışı çerçevesinde verdiği oyunlardır. İlk oyunu olan Pembe Evin Kaderi’nde ve Kaneviçe’de kuşaklar arasındaki kopuşu, yabancılaşmayı ele alan yazar, Duvarların Ötesinde adlı oyununda, toplumun suçlu insanları bir kenara itişini eleştirerek onlara daha uygarca davranmak gerektiğini savunur.
Bireylerden toplu sorunlarına giden kimi yazarların olaylar ve durumlardan da toplum sorunlarına eğildikleri görüldüğü gibi doğrudan doğruya olaylardan toplum sorunlarına giden yazarların oyunlarıyla da karşılaşılır. Turgut Özakman, Haldun Taner, Orhan Asena, Refik Erduran ve Çetin Altan bireylerden olaylara geçerken, Orhan Kemal, Oktay Rıfat, Rıfat Ilgaz, Recep Bilginer, Cahit Atay ile Oktay Arayıcı olaydan hareket eden yazarlar olarak yer alırlar.
Osmanlı’nın yanlışlarının eleştirildiği oyunlar:
Turgut Özakman’ın, Reşat Nuri Güntekin’in Değirmen adlı romanından değişiklikler yaparak oyunlaştırdığı Sarıpınar 1914 bu konudaki en başarılı oyundur. Osmanlı İmparatorluğu’nda, İstanbul’da oturan yöneticilerle Anadolu’daki kopukluğu ortaya koymaya çalıştığı bu oyunu izleyerek aynı çizgideki ikinci oyunu da Ulusal Kolej Disiplin Kurulu’dur.
Olaydan hareketle toplumsal sorunların anlatıldığı oyunlar:
Devlet kurumlarıyla halk arasındaki kopukluğu Orhan Asena, Sağırlar Dövüşmesi adlı oyununda bu kopukluğu yansıtırken; Hacivat Politikacı’da bu kopmuşluğu halkın kötüye kullanışını ve politikacının çıkarcılığını vurgular. Fadik Kız adlı oyununda ise bir kızın toplumumuzun çeşitli aşamalarında nasıl sömürüldüğünü ortaya koyar.
Haldun Taner, Lütfen Dokunmayın adlı oyununda ilk olarak bireyden olaylara geçmeye başlamıştır. Devlet otoritesinin güçsüzlüğü ve politikacılar, Haldun Taner’i de ilgilendiren bir konu olmuştur. Günün Adamı’nda devlet adamlarına dayanarak büyük vurgunlar vuranların aç(ık) gözlülüklerini belirtirken devletteki düzensizliği eleştirir. Keşanlı Ali Destanı’nda da devlet otoritesi olmayan bir toplumda özellikle yoksul çevrenin çektiği sıkıntıyı gözler önüne serer. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım ile Eşeğin Gölgesi olaylara daha değişik açıdan bakan iki oyundur. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım’da Türkiye’de geçimini güçlükle sağlayan kişilerin yıllar süren sömürülüşlerini güldürü havasında verirken Eşeğin Gölgesi’nde hayali bir ülkede sermaye patronlarının üstünlüğünü sergiler.
Refik Erduran, Ay Masalı ve Direkler Arasında’da iki değişik konuyu ele almıştır. Ayı Masalı’nda sınıflanmış bir toplumun çeşitli sorunlarını Direkler Arasında adlı oyununda ise kadını çarşaflı gezdiği zamanlardan günümüze kadar devam edegelen bir takım sorunlara ve alışkanlıklara değinir.
Romanlarında da toplumsal sorunlara ağırlık veren Orhan Kemal, roman ve öykülerini oyunlaştırarak tiyatro alanına girmiştir. Sanatçının toplumsal bir kaygı taşıması gerektiği düşüncesinde olan Orhan Kemal, toplum sorunlarını, olayları ön plana alarak verme yoluna gitmiştir. Üç ayrı konuyu ele aldığı oyunlarından İspinozlar yoksul bir göçmen ailesiyle, zengin ancak görgüsüz bir ailenin karşılaştırılmasıdır. 72.Koğuş, bir cezaevi koğuşundan hareket ederek insanları suça itenin toplum düzeni olduğu düşüncesini ortaya koymaya çalışır. Kardeş Payı’nın konusu ise kimi romanlarında da üzerinde durduğu Anadolu’dan büyük kentlere çalışmaya giden işçilerin sömürülüşüdür.
Eğitimin eleştirildiği oyunlar:
Rıfat Ilgaz, değişik durumlarıyla filme de alınan Hababam Sınıfı’nda, bir okul sınıfından hareket ederek toplumdaki düzensizlikleri ve değer yargılarını verir.
Recep Bilginer, devlet-vatandaş ilişkilerinde devleti değil, vatandaşı sorumlu tutan bir bir yazar olarak dikkati çeker. Ben Devletim adlı oyununda yönetimde yüksek düzeydeki yöneticilerle kurulan ilişkilerde, vatandaşın haksızlık yapmadan ve hakkını çiğnetmeden haksıklıkla savaşması gerektiğini ortaya koymaya çalışır. Eğitimli insan tipini vurgular.
Evrensel konuların işlendiği oyunlar:
Topluma yönelik oyunlar yazan yazarların üçüncü grubunu oluşturanlar ise evrensel konulardan hareket ederek toplumu değerlendirenlerdir. Bu grupta Orhan Asena dışında önceki gruplara girmeyen bazı yazarlar vardır. Bunların başında Aziz Nesin gelir.
Aziz Nesin, Biraz Gelir misini?, Bir Şey Yap Met, Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı, Tut Elimden Rovni, Çiçu ve Hadi Öldürsene Canikom adlı oyunlarında evrensel konuları işlemiştir. Biraz Gelir misiniz? ve Bir Şey Yap Met adlı oyunlarında, toplumda küçük insan gözüyle bakılanların kendilerini kabul ettirip başkalarına yararlı oluşlarını verir.
Aziz Nesin’i Behçet Necatigil, Sabahattin Kudret Aksal izler. Behçet Necatigil, Kutularda Sinek’te kafasını ve hayal gücünü zorlamadan bir şeyler yaratmaya çalışan bir sanatçıyla, sanata ticaret hesaplarını karıştıran bir tüccar eleştiriciyi karşılaştırır. Necatigil, Arttırma Salonu adlı oyununda satacak bir şeyi olmayan bir öğrencinin umudunu açık arttırmaya çıkarır. Ancak umut bir genç kızın kendisinin umut olduğunu söylemesi üzerine alıcı bulur. Alıcılar bir eşya olarak gördükleri genç kıza yüksek fiyatlar verirler. Genç kızın, namuslu bir genç olduğunun anlaşılması açık arttırmayı durdurur.
Turgut Özakman atom bombalarının ve yok edici silahların insanları tehdit edişini Tufan adlı oyununda yansıtır. Tarık Buğra’nın Ayakta Durmak İstiyorum adlı oyununda da özgürlükleri için savaşan insanlar anlatılır.
Aile ve evlilik sorunlarının ele alındığı oyunlar:
Sabahattin Kudret Aksal’ın üç oyunu ise evlilik ve aile ile ilgilidir. Bunlardan Bir Odada Üç Ayna bir aileyi kuruluşundan ele alarak yeni kuşaklar yetiştirmesini ve dağılıp yok oluşunu verir. Tersine Dönen Şemsiye evli bir erkeğin, kendisini bekar olarak tanıttığı bir genç kıza yaklaşmasını, durumu fark eden karısının boşanma davası açması üzerine tekrar evine dönüşünü, bir ailenin geçirebileceği sarsıntılardan biri olarak verir. Kahvede Şenlik Var’da ise evliliğin bir çıkar anlaşması durumuna getirilişini anlatır. Aksal’ın ilk oyunu Şakacı aynı çevrede yaşayan bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini, çatışmalarını verip bu ilişki ve çatışmaların hangi koşullar altında çözülüp gevşeyebileceğini gösterir. Aksal, yönetime ilişkin bir oyun da yazmıştır. Kral Üşümesi adlı oyununda yöneten-yönetilen ilişkileri üzerinde durur.
Ağalığın eleştirildiği oyunlar:
Necati Cumalı, Susuz Yaz’da ağa ile köylü arasındaki su sorununu ortaya koyup bu sorunu köylünün yararına çözümlemeye çalışanların hapse bile girebileceklerini belirtir. Yine yaygın olan ağanın, köylünün toprağını sömürüş teması Fakir Baykurt’un aynı adlı romanından oyunlaştırılan Yılanların Öcü’nde ele alınır.
Köy kadınının sorunlarının ele alındığı oyunlar:
Köy kadınının özgürlüğünün çok kısıtlı oluşu, kadının bir mal gibi satılabildiği, genç kızların en iyi para verenle evlendirilmesi, kuma, erkek çocuk anası olmadıkça kendisini çevreye kabul ettiremeyişi, kadınların erkeklerden daha çok çalışmakla birlikte hiçbir konuda düşüncelerinin alınmayışı göze çarpar. Necati Cumalı, Derya Gülü ve Nalınlar’da Recep Bilginer İsyancılar’da, Turan Oflazoğlu Keziban’da benzer konuları ele almışlardır. Güngör Dilmen ise Kurban adlı oyununda kuma sorununa değinir. Köylerde bazen nesilden nesile geçen kan davası da oyun yazarlarının üzerinde durdukları bir konu olmuştur. Bu konuyu ele alan oyunlar arasında Necati Cumalı’nın Ezik Otlar’ı sayılabilir.
Dinsel yanlışların eleştirildiği oyunlar:
Köy yaşayışını ele alan oyunlarda konu ne olursa olsun köylünün bilgisizliğinden kaynaklanan, dinde tutuculuğun yaygınlaşmasına dikkatlerin çekildiği görülmektedir. Yaşar Kemal’in Yer Demir Gök Bakır adlı romanından uyarlanan Uzun Dere’si, Turan Oflazoğlu’nun Allah’ın Dediği Olur, Talip Apaydın’ın Bir Yol adlı oyunları dinin sömürülüşünü yansıtan oyunlar arasındadır.
Fikret Otyam’ın Mayın; Yaşar Kemal’in Teneke adlı oyunları da değişik yönden köylüdeki değer yargılarının değişmesini verir.
Bu yılların politik eğilimli yazarları, genellikle toplumdaki bozuklukların toplumun bilinçsiz oluşundan ve bireyin sorumsuzluğundan ileri geldiği düşüncesindedirler. Bu yazarların bir bölümü toplumsal düzensizlikleri, dünya siyaseti ve içine düşülen bunalımların nedenlerine eğilirken bir bölümü de insanlık sorunlarına genel bir yöneliş gösterirler. Güngör Dilmen, Ayak Parmakları, Canlı Maymun Lokantası; Adalet Ağaoğlu Evcilik Oyunu, Çatıdaki Çatlak, Tombala, Bir Sessiz Adam; Başar Sabuncu, Şerefiye, Çark, Zenberek; Vasıf Öngören, Asiye Nasıl Kurtuluş adlı oyunlarında bu konulara değinmişlerdir.
Konusunu tarih ve efsanelerden alan oyunlar:
Bazı yazarlar efsane ve tarihe dayanarak çağın eleştirisini yapmışlardır. Midas’ın Kulakları, Midas’ın Altınları, Akad’ın Yayı, İttihat ve Terakki oyunlarıyla Güngör Dilmen başta gelir. Turan Oflazoğlu’nun Deli İbrahim, Dördüncü Murat, Sokrates Savunuyor adlı oyunları önemlidir.
70’li yıllarda da konusunu tarihten alan oyunlar yazılır. Bu yıllarda Turan Oflazoğlu’nun 4.Murat, Kösem Sultan, Genç Osman; Orhan Asena’nın Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe oyunları, tarihsel konulu oyunlar olarak önem taşır.
Cumhuriyet döneminde Türk tiyatrosu epik tiyatro ve absürt tiyatro olmak üzere iki koldan gelişmiştir.
Absürt (uyumsuz, saçma) Tiyatro
Geleneksel tiyatronun kurallarını hiçe sayan, bir olayı canlandırmaktan çok bir ses ve hareket düzeni olan, az olay ve çok mesaj vermeyi amaçlayan çağdaş tiyatro türüdür.
Absürt tiyatro, 2.Dünya Savaşı’nı yaşayan insanlığın içine düştüğü saçmalıkların, boşuna çabaların, boşuna bekleyişlerin acısından kaynaklanan bir umutsuzluk havası içinde oluşmuştur.
Türk tiyatrosunda Güngör Dilmen’in Canlı Maymun Lokantası, Melih Cevdet Anday’ın Dikkat Köpek Var ve Sabahattin Kudret Aksa’ın Bay Hiç oyunları bu türün örnekleri arasında sayılabilir.
Epik (destansı) Tiyatro
Geleneksel tiyatro ile modern tiyatronun özelliklerini harmanlayan, manzum ve mensur anlatımın bir arada bulunduğu, ders vermeyi amaçlayan ve bu sebeple izleyicinin kendini oyuna kaptırmasını istemeyen, toplumcu gerçekçilik akımı etkisinde gelişen, izlenenlerin gerçek değil, oyun olduğunun hatırlatıldığı çağdaş tiyatro türüdür.
Epik tiyatro kavramı Berthold Brecht tarafından ilke kez 1927 yılında kullanılır. Marksizmin felsefi, siyasal ve ekonomik tahlillerinin tiyatro sahnesine yansıtılmasıdır. Siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir. Seyirci kitlesini emekçi sınıf olarak belirlemiş bir kuramdır. Kapitalizm ve sınıflı toplum eleştirisi yapar. Oyunlar var olan sistemin olumsuzlanması yoluyla seyircisini başka alternatifler üzerine düşünmeye çağırma iddiasındadır.
Türk tiyatrosunda Haldun Taner’in yazdığı Keşanlı Ali Destanı adlı eser bu türün ilk örneklerindendir. Vasıf Öngören’in Zengin Mutfağı, Asiye Nasıl Kurtulur?; Oktay Arayıcı’nın Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi; Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası adlı eseri de epik tiyatro türündedir.
Cumhuriyet Dönemi tiyatro eserlerinin genel özellikleri:
*Batılı anlamda tiyatro eserleri yazılmıştır.
*Zengin insan kadrosu dikkati çeker.
*Yazarlar toplumun aydın kesimini oluşturur.
*Orta sınıfın beğenisi önemsenir.
*Ulusçuluk öne çıkar.
*Yakın geçmiş eleştirilir.
*Osmanlı tarihine özgü önemli şahsiyet ve olaylar yorumlanır.
*Köy gerçekliğini konu alan eserler sahnelenir.
*Ekonomik adaletsizlik ele alınır.
*Değişen yaşam tarzının beraberinde getirdiği aile dramları konu edilir.
*Âdet, gelenek ve göreneklerden yararlanılır.
*Dil ve anlatım zenginleştirilir.
*Halkın anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dil kullanılır.
*Bu dönemde daha çok absürt tiyatro yazılmıştır.