MİLLİ EDEBİYAT SANATÇILARI
ÖMER SEYFETTİN (1884-1920):
Milli Edebiyat akımının ve çağdaş Türk öykücülüğünün kurucularındandır. 1911’de Selanik’te Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’le birlikte çıkarmaya başladıkları Genç Kalemler dergisindeki yazılarıyla tanınmıştır. Yeni Lisan adlı makalesinde dil ve edebiyat hakkındaki görüşleriyle ilgi toplamıştır. Bu makale Milli Edebiyat döneminin başlangıç bildirisi olarak nitelendirilmiştir. Edebiyatımızda olay öyküsünün en önemli temsilcilerindendir. Halkın anlayacağı bir dil kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik kazandırmıştır. Öykülerini daha çok çocukluk anılarına, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırmıştır.
Eserleri:
Öykü: İlk Düşen, Ak, Yüksek Ökçeler, Bomba, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler, Pembe İncili Kaftan, Diyet, Kaşağı
Roman: Efruz Bey, Ashab-ı Kehfimiz
ZİYA GÖKALP (1876-1924):
Türkçülük akımını bir sisteme bağlamış ve bu sistemi eserlerinde işlemiştir. Milli Edebiyat akımının düşünce yönüyle temellerini atmıştır. Türk milletinin dil, edebiyat, din ve ahlak yönüyle aynı kültürle yetişmiş kişilerden oluştuğunu belirtmiş, Turancılık idealinin savunuculuğunu üstlenmiştir. Edebiyatı görüşlerini yaymada bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerinde asıl amaç sanat değildir. Eserlerini halkın anlayabileceği şekilde sade, sanatsallıktan uzak bir dille yazmıştır. Şiirlerini hece ölçüsü ve halk şiiri biçimleriyle yazmıştır. Beş Hececiler üzerinde etkili olmuş, aruzu bırakarak hece ölçüsünü kullanmalarını sağlamıştır. Dil konusundaki düşüncelerini başlıklar halinde Lisan adlı şiirinde açıklamıştır. Genç Kalemler topluluğunda yer almış, Türkçe karşılıkları olan Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaların atılması gerektiğini, halk diline yerleşmiş olanların da Türkçeleşmiş olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Eserleri:
Şiir: Kızıl Elma, Yeni Hayat, Altın Işık
Düşünce: Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Malta Mektupları, Türk Medeniyet Tarihi
MEHMET EMİN YURDAKUL (1869-1944):
Şiirleriyle geniş halk kesimlerine ulaşmayı, toplumsal sorunları dile getirmeyi amaçlamıştır. Bu yüzden şiirlerini yalın bir Türkçe ile oluşturmuştur. “Memleketimin gariplerinin, dertlilerinin küçük bir şairi olmak ülkemin hürriyet ve saadetini seslendirmek için yaşamak, işte benim hayatımın ve sanatımın bütün gayesi! ” diyerek yaşam ve sanat felsefesini ortaya koymuştur. Türkçülüğü savunan şiirler yazmış; ulusal duygular, cesaret ve öğreticilik ögelerini ön plana çıkarmıştır. Cenge Giderken şiiri büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Şiirde; dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizeden kurulu şiirler yazmıştır. Hece ölçüsünün uzun kalıplarını kullandığı için şiirleri düz yazıya yaklaşmıştır. İlk kitabı Türkçe Şiirlerde halkçılık ve milliyetçilik düşüncesi egemendir.
Eserleri:
Şiir: Türkçe Şiirler, Tan Sesleri, Turana Doğru, Ey Türk Uyan, Türk Sazı, Ordunun Destanı
MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ (1890-1966):
Tarih ve edebiyat araştırmacısıdır. Sadrazam Mehmet Paşa’nın soyundan gelmektedir. Edebiyat ve tarih alanında araştırmalar yapmak için hukuk öğrenimini yarıda bırakmış, 1909’da Fecr-i Ati topluluğuna katılmıştır. Bu yıllarda Milli Edebiyat ve Yeni Lisan akımlarına karşı bir tutum sergilemiştir. Ziya Gökalp çevresine girikten sonra Milli Edebiyat akımını benimsemiş; Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar inmiş, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını incelemiştir. İlk büyük eseri Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıfların ardından, yine çok önemli bir eseri olan Türkiye Tarihini çıkarmıştır. Ünü giderek yayılmış, birçok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katılmıştır. 1932-1934 yılları arasında Divan Edebiyatı Antolojisini çıkarmış, 1935’te Osmanlı Devletinin Kuruluşu adlı kitabı yayımlanmıştır.
Eserleri:
Araştırma: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Nasreddin Hoca, Türkiye Tarihi,Divan Edebiyatı Antolojisi, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Türk Saz Şairleri
YAKUP KADRİ KARASOMANOĞLU (1889-1974):
Önceleri Yunan-Latin klasiklerine (Nev-Yunanilik) ilgi duymuştur. Bu ilgi Siyah Saçlı Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri başlıklı yazısı ile sınırlı kalmıştır. Mistik bir çizgide oluşturduğu ilk eserlerinde sanat için sanat anlayışını benimsemiştir. Bireysel temaları işlediği öykülerinin yer aldığı eseri Bir Serencam, ilk mensur şiirlerinin yer aldığı Erenlerin Bağından bu dönemin eseridir. Fecr-i Ati topluluğunda bulunduğu süre içinde bireysel sanat anlayışını benimsemiş, topluluğun dağılmasından sonra Milli Edebiyat akımında yer almıştır. Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ülkenin içinde bulunduğu zor şartlar, toplum için sanat anlayışını benimsemesini sağlamıştır. Eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve güçlü bir realizm görülür. Romanlarında Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk toplumundaki değişimleri, bunalımları, problemleri, aydın-halk çatışmasını işlemiştir. İlk romanı olan Kiralık Konak’ta 2. Meşruiyet yıllarında Batılılaşma hareketinin yol açtığı değer kargaşasını, geleneklerden ve eski yaşam biçiminden ayrılışı ve kuşaklar arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda yazar adına konuşan Hakkı Celis, başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, aşık, içli bir şairken sonradan bilinçlenerek değişir, bireyin değil, toplumun önemli olduğunu anlar ve milli ideal denen bir sevdaya tutulur. Bu ideal geleceğin Türkiyesidir. Sonraki romanları Hep O Şarkıda Abdülaziz devrindeki toplumsal yaşamı; Bir Sürgünde, 2.Abdülhamit’e karşı Paris’e kaçan Jön Türkleri; Nur Baba’da, tekkelerin toplumdaki yıkımlarını; Hüküm Gecesinde, 2.Meşrutiyet’ten sonraki parti kavgaları; Sodom ve Gomore’de, İstanbul’un işgali sırasındaki yozlaşmış toplumsal yaşamı; Yaban’da, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu köylüsünün durumu ve aydın-halk çatışmasını; Ankara’da, yeni kurulan Cumhuriyet’in ideallerini ve kuruluş yıllarının coşkusunu; Panorama’da (I-II) inkılaplarla birlikte politika, toplum ve kültür yaşamını anlatmıştır. Okun Ucundan adlı eserinde mensur şiirin en başarılı örneklerini ortaya koymuştur. Anı türündeki eserleriyle dönemiyle sonraki kuşaklar arasında köprü kurmuştur. Anamın Kitabı’nda, çocukluk anılarını; Vatan Yolunda’da, Kurtuluş Savaşı anılarını; Zoraki Diplomat’ta elçilik anılarını; Politikada Kırk Beş Yıl’da, siyaset anılarını dile getirmiştir.
Eserleri:
Roman: Kiralık Konak, Nur Baba, Hep O Şarkı, Bir Sürgün, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Panorama
Hikaye: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri
Oyun: Nirvana, Veda
Mensur Şiir: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
Anı: Vatan Yolunda, Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Politikada Kırk Beş Yıl
Monografi: Atatürk, Ahmet Haşim
HALİDE EDİP ADIVAR (1884-1964):
Edebi hayatı Halide Salih takma adıyla Tanin gazetesinde yayımladığı yazılarla başlamıştır. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışmalar yapmıştır. İzmir’in Yunan Ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırmıştır. Hakkında soruşturma açılınca, Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katılmış, değişik cepheleri dolaşmış, askerlere moral ve destek vermiştir. İngiliz edebiyatının etkisinde yazdığı ilk romanlarında aşkı işlemiş, kadın psikolojisi üzerinde durmuştur. İlk romanları Seviye Talip ve Handan; ilk öykü kitabı Harap Mabetler, edebiyat çevrelerinde büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Bu romanlarının kahramanları, genellikle Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardır. Halide Edip sonraları Türkçülük akımını benimsemiş, Milli Edebiyat akımının tanınmış romancısı olmuştur. Türk Ocağı’nda çalışmaya başladığı yıllarda kaleme aldığı Yeni Turan adlı romanında yurt sorunlarına eğilmiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında ise ulusal duyguları öne çıkaran roman ve öyküler yazmıştır. Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye bu dönemin eserleridir. Bu romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da tanık olduğu olayları anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. En tanınmış romanı Sinekli Bakkal’da; halk, aydınlar ve saray çevresi gibi 2.Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimlerini resmeder. Bu romanıyla Doğu’nun değerlerini, Batı’nın karşısına koyma amacındadır.
Eserleri
Roman: Sinekli Bakkal, Tatarcık, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Handan, Seviye Talip, Kalp Ağrısı, Yeni Turan, Mevud Hüküm, Yolpalas Cinayeti, Akile Hanım Sokağı, Çaresaz, Döner Ayna
Öykü: Harap Mabetler, Dağa Çıkan Kurt
Tiyatro: Kenan Çobanları, Maske ve Ruh
Hatıra: Türkün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
İnceleme: İngiliz Edebiyatı Tarihi
REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889-1956):
Edebi yaşamı 1918’de, Cemil Nimet takma adıyla yazdığı Harabelerin Çiçeği isimli romanıyla başlamıştır. Asıl ününü Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır. Bu romanının merkezine Anadolu’da yaşamayı seçen idealist, aydın Türk kadınını yerleştirir. Çalıkuşu’nda iyi bir eğitim görmüş ve bir aşk sebebiyle hüsran yaşamış İstanbullu genç öğretmen Feride’nin tanıklığıyla Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı’ndaki hali yansıtılır. Farklı yaşam biçimleri, farklı gelenekler, toplumsal çatışmalar Feride’nin günlük yaşamı ve duygu dünyasıyla iç içe verilir. İlk dönem romanlarında yeni kurulmakta olan devletin toplumsal sorunlarını gerçekçi biçimde gözlemlemekten geri kalmamış, ikinci dönem romanlarında bütünüyle bozulan insani ilişkileri ve ahlak yapısını ele almıştır. Romanlarında güçlü bir gözlemciliğe dayanan realizm ve canlı bir üslup vardır. Kahramanları genellikle tek boyutludur. Ruh tahlillerinde başarılıdır. Yapıtlarına konuşma dili egemendir. Romanlarında sayısız insan tipi ortaya koymuş, çoğunlukla erkek olan kahramanlarını, dış görünümlerinden çok psikolojik özellikleriyle yansıtmıştır. Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık, fedakarlık, dostluk, ihanet gibi temaları işlemiştir. Uzun yıllar Anadolu’nun sosyal ve kültürel yaşamıyla ilgili gözlemler yapmış, bu gözlemlerini Anadolu Notları isimli eserinde toplamıştır.
Eserleri:
Roman: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Gizli El, Acımak, Eski Hastalık, Yaprak Dökümü, Akşam Güneşi, Damga, Miskinler Tekkesi, Bir Kadın Düşmanı, Yeşil Gece
Öykü: Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Eski Ahbap, Boyunduruk
Tiyatro: Balıkesir Muhasebecisi, Hançer, Eski Borç, Taş Parçası, İstiklal
Gezi Yazısı: Anadolu Notları
REFİK HALİT KARAY (1889-1965):
İlk yazılarında günlük hayatı dile getirmiş, hayatın gülünç yanlarını karikatürize ederek anlatmıştır. Bazı dergilerde de Kirpi takma adıyla siyasal mizah yazıları yayımlamış, bunları Kirpinin Dedikleri adı altında toplamıştır. Bu yazılarından dolayı yaşamının büyük bir bölümünü sürgünde geçirmiştir. Bir süre Fecr-i Ati topluluğunda bulunmuş, topluluk dağıldıktan sonra da Milli Edebiyat akımı içinde yer almıştır. Memleket Hikayeleri ve Gurbet Hikayeleri isimli eserlerinde Anadolu’nun sesini ve ruhunu yansıtmış, bu yönüyle bir çığır açmış, edebiyatımızda ulusal değerlere yönelişin öncüsü olmuştur. Akıcı ve sürükleyici bir anlatıma sahip olan bu hikayelerde, tatlı bir lirizmle memleket gerçeklerini dile getirmiştir. Bu hikayeleriyle Türk hikayeciliğinin sınırlarını İstanbul dışına taşımıştır. Romanlarında ise özellikle İstanbul’un İç Yüzü, Sürgün, Anahtar ve Bu Bizim Hayatımız’da; tanığı olduğu dönemin siyasi, sosyal ve kültürel olaylarını ve bu dönemin olumlu veya olumsuz kişilerini yansıtmıştır. Bugünün Saraylısı bunun en güzel örneğidir. Bu romanda, İstanbul’da yaşayan orta gelirli bir aileye, sonradan görme zengin bir akrabanın çocuğu olarak gelen genç bir kızın, bu ailenin değer yargılarını nasıl altüst ettiğinin gözler önüne sermiştir. Yaşadıklarını, çektiği sıkıntıları ele alırken Anadolu insanının geçmiş yaşamıyla yeni yaşamını karşılaştırmıştır. Bu bakımdan sözü edilen romanlar birer belge niteliği de taşımaktadır. Sosyal hayattaki çarpıklıkları zeki ve nükteli bir şekilde anlatmıştır. Öykü ve romanlarında insanların kurnazlık ve çıkarcılık yönlerini ortaya koymuştur. Öykücülüğümüze taze bir soluk getirmek ve önemli romanlar yazmakla kalmamış, mizah ve hiciv yazıları ile fıkralarındaki çekicilik bu türlere olan ilgiyi de artırmıştır. Yapıtlarında; akıcı, berrak, sade ve güzel bir Türkçe kullanmıştır.
Eserleri:
Öykü: Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri
Roman: Sürgün, Nilgün, Çete, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, İstanbul’un İç Yüzü, Anahtar, Bu Bizim Hayatımız, Yezid’in Kızı
Hiciv ve mizah: Kirpinin Dedikleri, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Guguklu Saat
Anı: Bir Ömür Boyunca, Minelbap İlelmihrap
Fıkra: Bir İçim Su, Bir Avuç Saçma, İlk Adım
ALİ CANİP YÖNTEM (1867-1967):
Aruzla yazdığı lirik şiirleri, Fecr-i Aticilerce takdirle karşılanmıştır. Ancak 1911’de Selanik’te Ömer Seyfettin’le birlikte Genç Kalemler dergisini çıkararak Milli Edebiyat akımını başlatmış, heceyle ve sade bir dille şiirler yazmıştır. Tek şiir kitabı Geçtiğim Yol’dur. 1913’ten sonra oldukça az sayıda yeni şiir yayımlamış, yaşı ilerledikçe ilmi çalışmalara yönelmiş ve zamanla şiiri bırakmıştır. Lise edebiyat programlarının düzenlenmesinde çalışmış ve ders kitapları hazırlamıştır. Yeni Lisan hareketini savunmuş, bu yüzden Cenap Şehabettin’le ciddi bir tartışmaya girişmiştir.
Eserleri:
Şiir: Geçtiğim Yol
Makale: Milli Edebiyat Meselesi ve Cenap Bey’le Münakaşalarım
İnceleme-araştırma-derleme: Epope, Türk Edebiyatı Antolojisi, Ömer Seyfettin-Hayatı ve Eserleri, Edebi Nevilerle Mesleklere Dair Malumat
AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU (1870-1927):
Servet-i Fünun döneminde İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde yazdığı öykü ve düzyazılarını 1901 yılında Haristan ve Gülistan adlı eserinde toplamıştır. Milli Edebiyat akımına bağlı olarak yazdığı öykülerini Çağlayanlar adlı eserinde bir araya getirmiştir. Asıl ününü Gönül Hanım adlı tarihi romanıyla kazanmıştır.
Eserleri:
Öykü: Çağlayanlar, Haristan ve Gülistan
Roman: Gönül Hanım
RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI (1869-1949):
Batı felsefesinin Türkiye’de tanınmasında çalışmaları olduğu ve Darülfünun’da felsefe dersleri verdiği için Feylesof Rıza diye anılmıştır. Halk şiiri tarzında yazdığı manzumeleri ile tanınmış, Aşık ve Tekke şiirinin kaynağından beslenmiştir. Şiirlerini Serab-ı Ömrüm adlı eserinde toplamıştır.
ŞÜKUFE NİHAL BAŞAR (1896-1973):
Önceleri Tevfik Fikret’in etkisinde aruz ölçüsüyle, zaman içinde Milli Edebiyat akımının ilkelerine uygun olarak hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Şiirleri lirik nitelik taşır. Milli uyanış hareketi içinde de yer almış, Fatih Mitingi’nde etkileyici bir konuşma yapmıştır.
Eserleri:
Şiir: Yıldızlar ve Gölgeler, Hazan Rüzgarları, Gayya, Su, Sıla Yolları, Sabah Kuşları, Yerden Göğe
Roman: Renksiz Istırap, Çöl Güneşi, Yakut Kayalar, Yalnız Dönüyorum, Domaniç Dağlarının Yolcusu, Çölde Sabah Oluyor
Öykü: Tevekkülün Cezası
Gezi yazısı: Finlandiya
HALİDE NUSRET ZORLUTUNA (1901-1984):
Şiir yazmaya Mütareke yıllarında başlamış, Kurtuluş Savaşı’nın etkisi ve heyecanıyla Milli Edebiyat akımına katılmıştır. Bu akım içinde değerlendirilen şiirlerinde geleneksel ölçü ve anlayışa bağlı kalmıştır. Kadın duyarlılığını işlediği şiirleriyle tanınmıştır.
Eserleri:
Şiir: Geceden Taşan Dertler, Yayla Türküsü, Yurdumun Dört Bucağı, Ellerim Bomboş
Roman: Küller, Sisli Geceler
Öykü: Beyaz Selvi, Büyük Anne, Aydınlık Kapı
HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER (1885-1966):
1911’de Fecr-i Ati’den ayrılarak Genç Kalemler dergisi çevresinde Milli Edebiyat akımına bağlandı. İstanbul’da işgalci güçlere karşı düzenlenen toplantılarda daha sonra Kurtuluş Savaşı sırasında halkı aydınlatmak için gönderildiği yerlerde hitabetin etkili örnekleri olan konuşmalar yaptı.
Eserleri:
Hitabet: Dağ Yolu
Düzyazı: Günebakan
DÖNEMİN BAĞIMSIZ SANATÇILARI
MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936):
İlk dönemde yazdığı ahlak, din, bilgelik temalarını işleyen didaktik şiirlerini temel yapıtı Safahata almamıştır. İstiklal Marşını yazmıştır. Dini lirizm ve realizm şiirinin en önemli özelliğidir. Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri bunun en güzel örneğidir. Şiirlerinde aruz ölçüsünü Türkçeye büyük bir ustalıkla uygulamış ve Türk aruzu haline getirmiştir. Manzum öyküler yazarak şiiri düzyazıya yaklaştırmıştır. Şiirlerinde sadece dini konuları işlemekle kalmamış, savaş sonrası toplumsal yaşamın çöküntülerini ve acılarını da dile getirmiştir. Toplumun kurtuluşunun dine sarılmakla olacağını ileri sürmüş; bu düşünce doğrultusunda ahlaki, didaktik şiirler yazmıştır. Temel eseri Safahat yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm olan Safahat’ta, Osmanlı toplumunun Meşrutiyet yıllarındaki durumu anlatılır. Süleymaniye Kürsüsünde adlı bölümde Osmanlı aydınlarının halkla ilişkisi dile getirilir. Hakkın Sesleri adlı bölümde eski dini-didaktik Türk eserlerinde olduğu gibi her şiirin başında bir ayet yer alır. Bu ayetler günün siyasal ve toplumsal olaylarının yorumuna ışık tutar. Fatih Kürsüsünde adlı bölümde yeni kuşaklara çalışma ve mücadele ruhu kazandırmak isteyen düşünceler yer alır. Hatıralar adlı bölümde Birinci Dünya Savaşı sırasında yazılmış şiirler bulunur. Her birinin başına bir hadis konulan bu şiirlerde İslam Birliği ülküsü vurgulanır. Asım adlı bölümde Birinci Dünya Savaşı günlerinden tablolar çizilir. Gölgelerde ise dini şiirler ve dörtlükler yer alır. Birçok dergide din ve edebiyat üzerine makaleler yazmıştır. Bunlarda İslam dünyasındaki durağanlığı eleştirmiş, Müslümanların ilim teknikte Batı’dan geri kalmış olması ve farklı yollar tutup parçalanması karşısında duyduğu acıyı dile getirmiştir.
Eserleri:
Şiir: Safahat, Hakkın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Gölgeler, Asım
Manzum hikaye: Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır, Mahalle Kahvesi
YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958):
Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen şiirler yazmıştır. Sonraki yıllarda şiir anlayışını kökten değiştirmesine yol açacak Latin ve Yunan şiirini tanımıştır. Onda Nev-Yunanilik konusuna ilgi Paris’e gidişinden sonra başlamış, ancak bu ilgi Sicilya Kızları ve Biblos Kadınları adlı şiirleri ile sınırlı kalmıştır. Divan şiirimizi Batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla ele almıştır. Batı şiirine öykünmeyen yerli bir şiire yönelmiştir. Parnasizmin edebiyatımızda en önemli temsilcisidir. Şiirde biçimi önde tutmuş, esinlenmeye bağlı, dil işçiliğine önem vermiştir. Hayattayken kitap yayımlamaması dil işçiliğine bağlanmış, esersiz şair olarak nitelendirilmiştir. Yapıtları, ölümünden sonra, sağlığında kendisinin tasarladığı başlıklar altında yayımlanmıştır. Eski Şiirin Rüzgarıyladaki şiirlerinde daha çok Divan şiirinden, özellikle de Nedim’den yola çıktığı ve bir tür resim sanatına yöneldiği görülür. Kendi Gök Kubbemizdeki şiirlerinde ise temelde bir aşk ve İstanbul şairi olarak okuyucunun karşısına çıkar. Bir yandan da tarih tutkunluğuyla milliyetçi bir görünüm kazanır. Aruz ölçüsünü, Türk aruzu haline getiren sanatçılarımızdandır. Aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Ok şiiri hariç bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Parnasizmin edebiyatımızdaki önemli temsilcilerindendir. Şiirlerinde duygu, düşünce ve hayali ustalıkla kaynaştıran sanatçı pek çoğuna öykü karakteri verdiği lirik-epik şiirlerinin konularını aşk, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluktan almıştır. Osmanlıya , Boğaziçi’ne, Türk musikisine, Türk tarihine hayrandır. İstanbul’u şiirlerinde en çok işleyen şairlerimizden biridir. Tevfik Fikret’in İstanbul’a ağır bir hakaret içeren Sis adlı şiirine karşılık, Siste Söyleniş adlı şiiri yazarak aydın çevresine ve halka umut vermiştir.
Eserleri:
Şiir:Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş
Deneme, makale, söyleşi: Edebiyata Dair, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Tarih Musahabeleri
Biyografi: Siyasi ve Edebi Portreler
Anı: Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım
Milli Edebiyat Sanatçıları‘nı indir.
Milli Edebiyat Sanatçıları iki sayfa