Ders Notları

Modernizm Akımı ve Tutunamayanlar

       XIX. yüzyılda Batı’da Aydınlanma Dönemi’yle gelişen, pozitivizme dayanan bilim anlayışı, insana her alanda sürekli ilerlediği ve geliştiği inancını vermiştir. Bu durum insanoğlunun hayata ilişkin iyimser bir bakış geliştirmesini sağlamıştır. Geleneksel-gerçekçi roman da bu temel üzerinde şekillenmiş, en yetkin ürünlerini XIX. yüzyılda vermiştir. Ancak bilim alanındaki bazı gelişmeler sonucu roman anlayışı değişmeye başlamıştır. XX. yüzyılda ortaya çıkan kuantum fiziğinin getirdiği bulgular, Heisenberg’in (Hayzınberg) Belirsizlik Kuramı ve Einstein’ın (Aynştayn) Görecelik Kuramı, insanoğlunun gerçek algısının parçalanması ve belirsizleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu yeni duruma göre gerçek; göreceli, parçalı bir olasılıktan başka bir şey değildir. Bilimsel alanda meydana gelen bu değişimin yanı sıra insanın kavrayamadığı karmaşıklıkta yeni teknolojik ürünlerin ortaya çıkması, insanoğlunun kendi ürettiği bu ürünler karşısında yabancılaşmasına, kendisini zayıf ve değersiz hissetmesine neden olmuştur. Bütün bu olgulardan başka I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ve felaketler insanın hayata karşı iyimserliğini, inancını temelden sarsmıştır.

       Modernist roman; bu yeni olgu ve gelişmelere koşut olarak parçalanmış gerçeklik karşısında kuşkucu ve tedirgin olan, iç dünyasına çekilen, yabancılaşan, toplumla çatışan, karamsar, bunalımlı, zayıf bireyi konu edinmiştir. Bu roman anlayışında kronolojik zamanda geriye dönüşler yapılmış, geleneksel anlatım ve yapıdan uzaklaşılmış, olay örgüsü ve mekân önemini kaybetmiştir. Modernist romancılar daha çok şiirsel söyleyişten, çağrışımlardan, mitlerden, alegorik anlatımdan yararlanmışlar; iç çözümleme, iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş gibi anlatım tekniklerine başvurmuşlardır.

       Modernist romanın Batı edebiyatındaki temsilcileri; James Joyce (Ceymis Coys), Franz Kafka (Franz Kafka), Virginia Woolf (Vircinya Volf), Marcel Proust (Marsel Prost), Robert Musil (Robert Muziil), William Faulkner (Vilyım Folknır) gibi yazarlardır. Türk edebiyatında ise Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Mehmet Eroğlu gibi yazarlar modernizmin etkilerini yansıtan eserler vermişlerdir.

       Tutunamayanlar adlı roman modernizm akımının etkilerini yansıtmaktadır. Romanda kronolojik zaman akışında görülen kırılmalar; olay örgüsü, mekân gibi unsurlardan çok bireylerin iç dünyalarının, bunalım ve huzursuzluklarının, toplumla çatışmalarının öne çıkarılması; şiirsel söyleyişe, çağrışımlara yer verilmesi gibi özellikler bu romanın yapısını şekillendiren, modernist özelliklerdir. Yazar romanda bu özelliklerin yanı sıra modern romana özgü iç çözümleme, iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş gibi teknikleri de kullanmıştır.

       Tutunamayanlar adlı romanında yazar; yaşadığı toplumla uyuşamayan, onun yapay dünyasıyla çelişen ve bu yüzden hayata tutunamayan insanları konu edinmiştir. İç konuşma ve bilinç akışı gibi modern romana özgü anlatım tekniklerini kullanmıştır:

      “… Şimdi, Ankara’da bulunuyorsunuz, zannedersem.” Demek, Burhan buydu. Selim’in onlara tanıştırmaktan kaçındığı ‘esaslı’ arkadaşlarından biri. Selim, farklı çevrelerdeki arkadaşlarını birbirine tanıştırmayı sevmezdi. “Hoşlanmazsın,” diye kestirip atardı. ‘Yüksek’ arkadaş çevrelerinde üniversite arkadaşlarından utanırdı Selim. “Seni elevermemizden korkuyorsun,” diye saldırırlardı Selim’e kantinde. Hepimiz, tanımadan, sevimsizliklerine inanırdık bu adamların. Bu yüksek arkadaşların da bizi tanımadan sevimsiz bulduklarını bilmeseydi, tanıştırmaktan kaçınır mıydı? Ben bile zorlukla barınabiliyorum aralarında; sizi hemen yutarlar, demek isterdi kantindeki arkadaşlarına.

       Oğuz Atay, 1970’li yıllarda yazdığı eserleriyle Türk edebiyatında modern roman ve hikâyenin öncülerinden oldu. Roman ve hikâyeden başka tiyatro ve günlük türünde de eser verdi. Daha çok, toplumcu gerçekçiliğin hâkim olduğu bir dönemde bu çizginin dışına çıkarak modernist çizgide farklı biçim, teknik ve içerikte eserler yazdı. Kendisi de akademisyen bir aydın olan yazar, eserlerinde yaşadığı toplumun ve düzenin yerleşik kurallarına uyum sağlayamayan, bunlarla çelişen ve sonuçta tutunamayıp yenilen aydın kişileri konu edindi. Oğuz Atay; bu kişilerin iç dünyalarını, iç çatışmalarını derinlemesine yansıttığı eserlerinde ironiyi güçlü bir eleştiri aracı olarak kullandı.

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap