Ders Notları

12.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1.Dönem 2.Sınav Ders Notu

12. SINIFLAR 1.DÖNEM 2. SINAV DERS NOTU 1.
Cumhuriyet dönemi şiir Anlayışları
SAF ŞİİR –ÖZ ŞİİR
Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanan toplumsal değişimler diğer edebî türler gibi şiiri de etkilemiştir. Bu dönem Türk şiirinde birbirini izleyen, birbirine tepki olarak doğan ve gelişen farklı şiir akımları görülür. Ahmet Haşim’in, “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı yazısında kurallarını belirlediği “saf şiir”anlayışı, Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın çalışmalarıyla 1940-1960 yılları arasında önemli bir şiir geleneği oluşturmuştur Saf şiir anlayışıyla yazılan şiirlerde, ahenkli ve etkili söylemle dilde sadeleşip rahat bir söyleyişe ulaşma hedeflenir. Masal, rüya, mit, zamanın sonsuzluğu, aşk, ölüm, ayrılık, yalnızlık gibi temalar işlenir. Saf şiir anlayışıyla yazılan şiirlerde, ölçü ve uyaktan yararlanılabilir ama şiire güç veren, hayal gücünün oluşturduğu imgeler ve kelimelerin bir araya gelerek sağladığı ses ve ahenk zenginliğidir. Saf şiir anlayışıyla şiir yazan sanatçılar XIX. yüzyılın ortalarında Fransa’da ortaya çıkan sembolizm akımından etkilenmişlerdir. Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Sedat Umran ve Yedi Meşaleciler bu akımdan etkilenen sanatçılarımızdan bazılarıdır.

Necip Fazıl KISAKÜREK (1905-1983)
İlk dönem şiirlerinde yalnızlık, ölüm gibi bireysel temaları işlemiş olan sanatçı, ikinci dönem şiirlerinde mistik bir anlayışla madde ve ruh problemlerini, insanın evrendeki yerini, bunalımlarını, tasavvuf konularını ele almış; yer yer ideolojik söylemlere başvurmuş, sağlam güçlü bir şiir tekniği oluşturmuştur. Sanatçı, “Ağaç” ve “Büyük Doğu” dergilerini çıkardı. Tiyatro alanında da eserler verdi.Kaldırımlar Şairi olarak bilinir.
Şiir Kitapları: “Örümcek Ağı”, “Kaldırımlar”, “Ben ve Ötesi”, “Sonsuzluk Kervanı”, “Çile”, “Şiirlerim”, “Esselâm”.

Yedi Meşaleciler
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının ilk edebî topluluğudur. 1928 yılında Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok, Kenan Hulusi Koray ve Muammer Lütfi Bahşi’nin şiirlerini “Yedi Meşale” adını verdikleri bir kitapta toplamalarıyla başlayan bir harekettir. Beş Heceliler’e tepki olarak ortaya çıkan bu şairler, sanat için sanat anlayışıyla “İçtenlik, canlılık ve daima yenilik” ilkesi doğrultusunda hareket edeceklerini duyurmuşlardır. Kendilerinden önceki edebî hareketleri yetersiz olarak değerlendiren Yedi Meşaleciler saf şiir anlayışıyla şiirler yazmışlardır.

Ziya Osman SABA (1910-1957)
. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk şiir topluluğu olan “Yedi Meşale”nin kurucularındandır. Şiir yazmanın kendisi için bir ihtiyaç olduğunu belirten sanatçı, şiirlerinde çocukluğa özlem, insancıllık, yaşamı olduğu gibi kabullenme, hüzün… konularını işledi. Şiirlerini 1940’a kadar hece ölçüsüyle sonra da serbest ölçüyle yazdı. Küçük hikâye de yazan sanatçı, genellikle uzun cümleler ve şiirsel ifadelerle çocukluğun saf, arı özlemlerini hikâyelerine taşımıştır.
Şiir Kitapları: “Sebil ve Güvercinler”, “Geçen Zaman”, “Nefes Almak”

Toplumcu Gerçekçi Şiir Anlayışı
1930’larda görülmeye başlanan bu şiir anlayışı “Türk Köylüsü” adlı şiirde de görüldüğü gibi bir düşünceye, bir ideolojiye bağlı kalarak halkın sorunlarını edebiyata taşıyan, bu sorunlara zaman zaman çözüm yolları gösteren, insanlara umut aşılamaya çalışan bir anlayıştır. Toplumcu gerçekçiler edebiyatın sadece güzel değil aynı zamanda faydalı da olması gerektiğini savunmuşlar ve bu anlayışla eserler vermişlerdir. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında toplumcu gerçekçi şairlerin ilk temsilcileri, “Nâzım Hikmet kuşağı” olarak adlandırılmıştır. Bu sanatçıların eserlerinde Nâzım Hikmet şiirlerinin içerik ve biçimdeki etkileri açıkça görülmektedir. Bu sanatçılardan birkaçı: İlhami Bekir Tez, Ercüment Behzat Lav, Hasan İzzettin Dinamo.

Nâzım Hikmet RAN (1902-1963)
Şiir yazmaya 1914 yılında başlayan Nâzım Hikmet Moskova’da öğrenciyken tanıştığı Rus fütüristlerinden çok etkilendi. Klasik şiir kalıplarından sıyrılmış, özgür, yeni bir şiir dili ve biçimi geliştirdi. Zamanla tam anlamıyla klasik de denemeyecek ama biçimsel bakımdan daha az deneysel sayılabilecek bir şiir dili geliştirdi. Halk şiirini de Doğu şiirini de çağdaş şiir anlayışından ödün vermeden kullandı. Şiirlerinde hikâye, destan, tarih, sinema, tiyatro gibi türlerin imkânlarından yararlandı. Şiirlerinin birçoğu bestelendi. Şiirlerinin yanında roman ve tiyatro türlerinde de eserler verdi. Çeşitli gazetelere yazılar yazdı, çeviriler yaptı. Edebiyatın yanı sıra tiyatro ve sinema alanlarında da ürünler verdi; senaryolar yazdı, pek çok filmin çekimlerine katkıda bulundu. Doğumunun yüzüncü yılı olan 2002, UNESCO tarafından Nâzım Hikmet yılı ilan edilmiştir.
Şiir: “835 Satır”, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?”, “Taranta-Babu’ya Mektuplar”, “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı”, “Kurtuluş Savaşı Destanı”, “Memleketimden İnsan Manzaraları

Fütürizm (Gelecekçilik)
XX. yüzyılın başlarında İtalya’da ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Akımın öncüsü İtalyan şair Marinetti’dir. Bu akımın beslendiği ana kaynak modern hayattır. Bu akımı benimseyen sanatçılar sanatta sürekliliği, değişkenliği ve hareketliliği savunmuşlardır. Şiirde geleneksel kurallar terk edilmiş, ölçü ve uyaktan 2.
vazgeçilmiştir. Bu akımın Rus edebiyatında en önemli temsilcisi Mayakovski’dir. Türk edebiyatında bu akımın temsilcisi Nâzım Hikmet’tir. 1940’lı yıllarda toplumcu gerçekçi şiir anlayışı devam etmiştir. Bu dönemde Attilâ İlhan, Ahmet Arif, Enver Gökçe, A. Kadir, Rıfat Ilgaz, Ceyhun Atuf Kansu, Ömer Faruk Toprak gibi sanatçılar bu çizgide şiirler yazmışlardır.

Millî Edebiyat Zevk ve Anlayışını Yansıtan Şiir
Cumhuriyet’ten önce ortaya çıkan Millî Edebiyat anlayışı Cumhuriyet’ten sonra da devam etmiş, Cumhuriyet Dönemi’nde “Millî Edebiyat zevk ve anlayışını yansıtan şiir” olarak adlandırılan bu şiir geleneği, halk kültürü ve milliyetçilik kaynaklarından beslenmiştir.
Bu dönemde başta Beş Hececiler (Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç) olmak üzere Ahmet Kutsi Tecer “Şiirler”, Behçet Kemal Çağlar “Benden İçeri”, Ömer Bedrettin Uşaklı “Yayla Dumanı”, Zeki Ömer Defne “Denizden Çalınmış Ülke”, İbrahim Alaeddin Gövsa “Çanakkale İzleri”, Orhan Şaik Gökyay “Destursuz Bağa Girenler”, Necmettin Halil Onan “Çakıl Taşları” adlı eserleri ile dilin sadeleşmesinde ve hece ölçüsünün yaygın olarak kullanılmasında etkili olmuşlardır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında birçok şair Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle millî duyguları dile getiren şiirler yazmıştır. Bu şiirlerin ana teması, vatan sevgisidir. Millî Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren sanatçılarda yüksek bir dil bilinci ve yurt sevgisi egemendir. Bu zevk ve anlayışa uygun şiirler yazan sanatçılar, Millî Mücadele’den sonraki Anadolu’yu; insanı, kültürü, yaşama biçimi ile yeniden ele alarak millî duyarlılıkları dile getirmişlerdir.

Ahmet Kutsi TECER (1901-1967)
1922’de Halkalı Yüksek Ziraat Okulundan mezun oldu. Daha sonra Yüksek Öğretmen Okuluna girdi. Paris’e gitti. İstanbul’a döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. Ankara ve Sivas’ta edebiyat öğretmenliği, Avrupa’da öğrenci müfettişliği yaptı. Daha sonra MEB Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, Adana ve Urfa milletvekilliği, Paris Kültür Ateşeliği ve İstanbul’da edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulundu. 1921 yılında “Dergah” dergisinde çıkan şiirleriyle edebiyat dünyasına girdi. Sanatını tek başına kuran Tecer, samimi memleket şiirleriyle tanındı. Şair “koşma” nazım biçimini yenileştirdi, hece ölçüsüne yeni imkânlar sağladı.Halk bilimi ve halk edebiyatı konularında önemli araştırmaları bulunan Tecer, Sivas’ta çalıştığı sırada ülkemizde ilk kez “âşıklar bayramı” düzenlenmesine öncülük etti. Bu şenliklerde birçok halk şairi kendini tanıtma fırsatı buldu. Bunlardan biri de Âşık Veysel’dirŞiir: “Şiirler”

Garip Akımı
1940 lı yıllarda ortaya çıkan ve “Garip” ya da “Birinci Yeni” olarak bilinen bu şiir hareketinin temsilcileri Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday’dır. Bu sanatçılar 1941 yılında çıkardıkları “Garip” adlı şiir kitabının ön sözünde şiir anlayışlarını açıklamışlardır:
Geleneksel şiir kurallarını, şairaneliği, basmakalıp sözleri ve aşırı duygusallığı reddetmek. Şairaneliğe, ölçü ve kafiyeye, söz sanatlarına karşı çıkan bu üç şair yalın bir dil ve mizahi unsurlar kullanarak sıradan insanların sıradan hayatlarını, duygu ve düşüncelerini şiire aktarırken Türk şiirini yıpranmış kalıplardan, klişe sözlerden kurtararak sokağı şiire taşıma isteklerini dile getirmişlerdir. Bu hareketin etkileri günümüze kadar sürmüştür.

Orhan Veli KANIK (1914-1950)
“Yaprak” dergisini çıkardı. 1936 yılında yayımlamaya başladığı şiirleri, sanat çevrelerince büyük ilgi gördü. Genellikle hece ölçüsüyle yazdığı bu şiirlerden sonra yeni şiir denemelerine girişti. 1941’de Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte “Garip” adlı şiir kitabını çıkardı. Şiiri, birtakım kalıp ve klişelerden kurtarıp daha basit bir biçime kavuşturmak, yalın bir halk diliyle günlük yaşantıları şiirleştirmek istedi. Bunu yaparken espri ve yerginin imkânlarından yararlandı. Orhan Veli’nin Türk şiirinde gerçekleştirmek istediği; açıklık, içtenlik, yalınlık ve gerçeğe uygunluktur.
Yeni Türk şiiri, Orhan Veli ile farklı bir oluşuma yöneldi. Bu yönelim daha sonra “Garip Akımı” ya da “Birinci Yeni” olarak adlandırılmıştır.
Şiir: “Garip”, “Vazgeçemediğim”, “Destan Gibi”, “Yenisi”, “Karşı”, “Bütün Şiirleri

İkinci Yeni Şiiri
İkinci Yeni şiiri 1955-1965 yılları arasında etkili olmuştur. Şiirde anlaşılırlık yerine kapalılıktan, somut yerine soyuttan yana olunmuştur. Çağrışım yönü zenginleştirilen şiir, halktan ve konuşma dilinden uzaklaşmış, dille gerçeklik arasındaki bağlantı kopmuştur. Kelimeler temel anlamlarından uzak bir anlam örgüsü içinde ve çok anlamlı bir biçimde kullanılmıştır.Etkileri günümüzde de hissedilen “İkinci Yeni” şiir hareketi, bazı şairlerin 1956’dan itibaren şiirlerini bazı dergilerde yayımlamaya başlamasıyla belirginleşir. Bu dönemde şiire farklı zamanlarda başlayan bazı şairlerin şiirlerinde birtakım ortak özellikler görülür: soyut ve kapalı bir şiire yönelme, bireycilik, biçimcilik, bilinçaltının imkânlarından yararlanıp akıl dışına çıkma, geleneğe, özellikle de Garip akımına karşı çıkma gibi.
Bu şiir akımının temsilcilerinden ve eserlerinden bazıları: Edip Cansever “Yerçekimli Karanfil”, Cemal Süreya “Üvercinka”, İlhan Berk “Galile Denizi”, Turgut Uyar “Dünyanın En Güzel Arabistanı”,Sezai Karakoç “Körfez”, Kemal Özer “Gül Yordamı”, Ülkü Tamer “Soğuk Otların Altında”, Ece Ayhan “Kınar Hanımın Denizleri”, Oktay Rifat “Perçemli Sokak”. 3.
İkinci Yeni olarak adlandırılan bu akımın şairleri, insanı toplum içinde bir birim olarak almamış, kentleşmenin ve makineleşmenin getirdiği bunalımı yaşayan bu nedenle de çoğunlukla yalnız ve çaresiz olan bireyi ön plana çıkarmıştır. İkinci Yeni’nin ortaya çıkmasında gerçeküstücülük (sürrealizm) ve Dadaizm etkili olsa da Edip Cansever varoluşçuluktan (egzistansiyalizm) da etkilenmiştir. “Sevda Bir Ateş Buldu Sende…” şiirinde de görüldüğü gibi Cansever’in şiir kişileri mutsuzdur. Bu mutsuzluğun nedeni de etkilendiği edebî akım yani varoluşçuluktur.

Edip CANSEVER (1928-1986)
1976’dan sonra sadece şiirle ilgilendi. İlk şiirlerinde Garipçilerin etkileri görülür. “Yerçekimli Karanfil” ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. Cemal Süreya ve Turgut Uyar’la İkinci Yeni şiirinin öncülerinden oldu. Bu akımın özgün örneklerini verdi. Döneminin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Zamanla “Şiirde dize işlevini yitirdi.” düşüncesiyle şiirde yeni arayışlara yöneldi. İkinci Yeni’nin bazı şairleri gibi şiirde anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Şiirlerinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan kaçınmadı. Yalnızlık, ölüm, acı gibi temalar etrafında; mutluluk-mutsuzluk, hayat-ölüm tezatlarını işledi.
Şiir: “İkindi Üstü”, “Dirlik Düzenlik”, “Yerçekimli Karanfil”, “Umutsuzluk Parkı”, “Petrol”, “Nerde Antigone (Antigon)”, “Tragedyalar”, “Çağrılmayan Yakup”, “Kirli Ağustos”, “Sonrası Kalır”, “Ben Ruhi Bey Nasılım”, “Sevda ile Sevgi”, “İlkyaz Şikâyetçileri”, “Oteller Kenti”

Dini Değerleri, Geleneğe Duyarlığı ve Metafizik Anlayışı Öne Çıkaran Şiir
Din duygusunu taze bir imanla yeniden yorumlayan sanatçı, birçok genç şairi etkilemiş ve bu etki şiirimizde “dini değerleri, geleneğe duyarlığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şiir”in doğmasını sağlamıştır. Erdem Bayazıt, dinî değerlere, geleneğe duyarlılığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şair Sezai Karakoç’un şiir çizgisini sürdüren sanatçılardan biri olmuştur.
Dinî değerleri, geleneğe duyarlığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şiir anlayışının temsilcileri ve eserlerinden bazıları: Asaf Hâlet Çelebi “Bütün Şiirleri”, İsmet Özel “Bir Yusuf Masalı”, Erdem Bayazıt “Şiirler”, Cahit Zarifoğlu “Korku ve Yakarış”, Nuri Pakdil “Sükût Sûretinde”.
Mistik şiir
Cumhuriyet Dönemi Türk şiirindeki önemli yönelimlerden olan mistik şiir, metafizik düşünceyi şiirin merkezine yerleştirerek akıl yoluyla elde edilemeyen bilgilere kalp ve sezgi yoluyla ulaşmaya çalışır. Bu şiirin amacı, mutlak hakikati güzellik yoluyla aramaktır.
Sezgicilik
Mutlak hakikate sezgi yoluyla ulaşılabileceğini savunan bu felsefi düşünce, insanın sezgi gücünü hayallerinin ve duygularının belirlediğini savunmaktadır. Bu akım, Cumhuriyet Dönemi’nde mistik şiirin önünü açmıştır.

Sezai KARAKOÇ (1933-2021)
İkinci Yeni şairleriyle aynı dönemde eser vermesi ve anlatımının kapalılığı nedeniyle bu akımın mensupları arasında sayıldı. Mehmet Âkif Ersoy’un öncüsü olduğu, Necip Fazıl Kısakürek’in geliştirdiği İslami gelenek, önce dağınık hayallerinde, sonra destansı şiir anlayışında görüldü. O da bu geleneği sürdürdü. Şiirlerinin en önemli noktasını “özü” olarak gören Sezai Karakoç, şiirlerinde bir ülke düşler; o ülkede “gül”, kurtarıcı bir imgedir. Şiirlerinde kutsal kitaplardaki kıssaları çağdaş bir anlatımla sunar, modern Fransız şiirinden ve dinî kaynaklardan ustaca yararlanır. Bunlar da onun büyük bilgi birikiminin göstergesidir.
Şiir: “Körfez”, “Şahdamar”, “Hızırla Kırk Saat”, “Taha’nın Kitabı”, “Gül Muştusu”, “Leyla ile Mecnun”, “Alınyazısı Saati”, “Monna Rosa”, “Gün Doğmadan”, “Zamana Adanmış Sözler”

Cumhuriyet Dönemi Halk Şiiri
Kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan halk şiirimizin devamı niteliğinde olan Cumhuriyet Dönemi halk şiiri, gelenekle bağını hiç koparmadan sürdürmüştür. Cumhuriyet’le birlikte halk kültürüne büyük önem verilmiş, halk edebiyatı araştırmaları bilimsel bir zemine kaydırılmıştır. Bu da halk şiirinin bu dönemde güçlenerek gelişmesini sağlamıştır. Kitle iletişim araçlarının artması, halk şiirimizin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamış, bu da halk şiirimizi olumlu yönde etkilemiştir. Halk edebiyatı sanatçıları bu dönemde de çoğunlukla saz eşliğinde şiir söyleme geleneğini sürdürmüş, usta-çırak ilişkisiyle yetişmiştir. Bu dönemde geleneğe uymayıp sadece şiir yazan sanatçılar da vardır.
Cumhuriyet Dönemi’nde halk edebiyatı sanatçıları hece ve dörtlük nazım birimini, koşma, semai ve destan nazım biçimlerini kullanmayı sürdürmüşlerdir. Bu dönemde şiirlere başlık verildiği, geleneksel konuların yanında güncel konuların da işlendiği görülmektedir.
Cumhuriyet sonrası halk şiirinin temsilcilerinden bazıları Ali İzzet Özkan, Davut Sulari, Abdürrahim Karakoç, Âşık Daimi, Sefil Selimi, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu, Feymani olarak sayılabilir. Bu dönemde bazı sanatçılar da Millî Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren çalışmalar yapmış, bu çalışmalarda halk edebiyatının özelliklerinden yararlanmışlardır. Modern şiiri, geleneksel şiirle bütünleştirmeye çalışan bu şairler, bu araştırmalardan yararlanarak Anadolu’yu ve Anadolu’nun güzelliklerini halk şiirine özgü yöntemlerle işlemişlerdir.

Âşık Veysel ŞATIROĞLU (1894-1973)
Cumhuriyet Dönemi saz şairlerindendir. Yedi yaşında iken yakalandığı çiçek hastalığı nedeniyle gözlerini kaybetti. Babasının oyalanması için eline verdiği sazla âşıkları dinleyerek kendisini yetiştirdi. Şair ve araştırmacı yazar Ahmet Kutsi Tecer, Âşık Veysel’in tanınmasında etkili oldu.Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamalarına katılabilmek için bir arkadaşıyla üç ay yürüyerek Ankara’ya ulaştı. İlk şiirlerini 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde okudu. Köy enstitülerinde saz öğretmenliği yaptı. Köy ve kır yaşamı, hayat, ölüm, aşk, ayrılık, toplumla ilgili sorunlar, güncel sorunlar ele aldığı konulardır. Konularını usta bir anlatımla ve etkileyici bir biçimde dile getirdi. Şiirleri Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından derlenip “Dostlar Beni Hatırlasın” adıyla yayımlandı.Şiir: “Dostlar Beni Hatırlasın 4.

12. sınıf Türk dili ve edebiyatı dersi 1. dönem 2. ortak yazılı konu soru dağılım tablosu aşağıda belirtilmiştir.

1. soru: Yazma / Öğrencilerden toplumsal değişim, teknoloji ve sosyal medyanın dili nasıl etkilediği hakkında bir yazı yazmaları istenir.( 10p)

2. soru: ( 2.Sınavda verdiğimiz ders notunda bilgiler var.)Cumhuriyet Dönemi saf şiir anlayışı, 1923-1960 toplumcu eğilimleri yansıyan şiir, milli edebiyat anlayışını yansıtan şiir, Garip Akımı, Dini değerleri, geleneğe duyarlılığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran modern şiir in özelliklerini belirler (20 puan)

3.soru: Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar. (imla ve noktalama çalışmaları- kelimede anlamla ilgili çalışmalar ses bilgisi sözcük türleri vb) ( 30 p )

4. soru: Şiirlerin temalarını belirler. ( 5p)

5.soru: Şiirlerin kafiye redif nazım birimi belirler(10p)

6.soru: Şiirlerdeki milli, manevi ve evrensel değerler ile sosyal siyasi tarihi ve mitolojik ögeleri belirler.( 5 p)

7. soru: Şiiri yorumlar.(10 p)

8.Sanatçıları ve anlayışları belirler ( 10 puan)

12.sinif turk dili ve edebiyati 1.donem 2.yaziliya hazirlik ders notu İNDİR

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap

What do you like about this page?

0 / 400