BATI EDEBİYATINDAN ALINAN NAZIM ŞEKİLLERİ:
1.SONE:
İki dört dizeli ve iki üç dizeli bentlerden oluşan 14 dizelik nazım biçimi.
Kafiye örgüsü şöyledir: Kafiye örgüsü, “abab, abba, ccd, eed” biçimindedir.
Sone nazım şeklini Türk edebiyatında ilk olarak Servet-i Fünun şairleri kullanmıştır.
Örnek:
Dağılır yele karşı altın saçları
Uçuşurdu bin bir büklüm içinde.
Bir hoş ışık vardı gözlerinde
Pırıl pırıl, sönmüş o zamandan beri.
Bir iyilik sarardı yüzünü bazen
Bilmem, belki bana öyle gelirdi.
Ben,o sevdadan can atan deli
Nasıl yanıp tutuşmazdım o zaman.
Yürüdü mü yerden kurtulurdu sanki
Melekler öyle yürüse gerek, sözleri
Bir başka türlüydü insan sözlerinden.
Gökte bir ruhtu o,bir canlı güneşti.
Öyle gördüm ben; öyle değilmiş şimdi.
Yay gevşemiş, ne çıkar, yara gitmez gönülden.
Francesco PETRARCA
BU VAKİTSİZ GİDEN YAZ
Bu vakitsiz giden yaz, erken inen akşamla,
Kapanmış pancurlara dayıyarak başını,
Dinle solgun bahçenin kalbe anlattığını,
Ağacın yaprak yaprak, havuzun damla damla.
Kuşlar sanki yaralı, benzin sararmış gamla,
Duymak güneşin, rengin bizi bıraktığını,
Günler günü vefasız leyleklerin akını.
-Ah uzak palmiyeler… Kaçmak, seninle, yazla.
Çardak altları bitti, bitti üzümün tadı,
Artık ihtiyar çamlar, selviler saltanatı,
İşte bir kere daha haraboldu bahçeler.
Ürperen vücudunu yavaşça koluma ver.
Gözlerinde okunan bütün hüznü eylülün,
Karanlıktan, geceden, ölümden korkan gönlün.
Ziya Osman Saba
2.TERZA-RİMA:
Üçer mısralık bentlerle kurulur.
Bent sayısı sınırsızdır.
Tek bir mısra ile sona erer.
Kafiye örgüsü, “aba, bcb, cdc, d” biçimindedir.
Dante, “İlahi Komedya”sını bu nazım şekliyle yazmıştır.
Servet-i Fünunculardan Tevfik Fikret’in “Şehrayin” adlı şiiri edebiyatımızdaki ilk terzarima örneğidir.
Örnek:
KELEBEK
Mavi bir gölge uçtu pencereden,
Baktım : âvâre bir küçük kelebek;
Yaramaz geldi kim bilir nereden
Belli yorgundu; bir veremli çiçek
Gibi serpildi lâmbanın yanma;
Bir duman uçtu, gitti titreyerek
Anladım kıydı yavrucuk canına.
Söyle ey mavi gölge, söyle eğer
Bir ölümden de çok fenaysa bana,
Şu karanlık, şu kimsesiz geceler.
Ali Canip YÖNTEM
ŞEHRAYİN
Yine bir simsiyah… Bütün Bosfor
Heyecanlar, ziyalar, alkışlar,
Neş’eler, naralarla çalkanıyor.
Her Ağustos bu infilâk-ı meşâr;
Sanki yıllarca kayd içinde iken
Zincirinden kaçan ve, mest-i firar,
O çalınmış ferâğ-ı anîden
Her safâsıyla istifâde için
Türlü yollar, vesileler düşünen
Bir esirin, esîr-i pür-ye’sin
Mütehevvir nesât-ı sersârı…
İşte bir dümbelek, düdük, ve demin
Kıyıdan sallanıp geçen hasarı
Serserinin içinde hopladığı
Kayık; al, mor, turuncu, mâi, sarı,
Bütün elvan bu muhteşem kayığı
Kuzehî bir ziyâya garketmiş.
İşte bir muş, basında bir çalgı;
Bir yığın sandal, orta yerde geniş
Süslü bir tekne; hepsi nûr-â-nûr.
O ne rindâne, âşıkaane geçiş…
Reh-güzârında mevceler meşhûr,
Mütelâsi bir ihtizâz-ı sürür,
Sanır insân ki bir hakikî sûr.
Her taraf neş’e, her taraf heyecan;
Yalılar, dağlar, asumana kadar
Bütün esbâh-ı seb celi, tâbân
Bir setaret içinde; yıldızlar
Gökten i’lân-ı ibtihâc ediyor;
Hele meh-tâb, onun da bayramı var
Zannedersin; hep imtizaç ediyor,
Yer gök izhâr-ı sâd-kâmîde,
Sanki yer gökle izdivaç ediyor.
Şu büyük cünbüş-i umûmîde
Yine biz yaşlı, bizde bir şeb-i târ:
Ne sönük bir hayâl-i ümmîde
Benzeyen gizli bir tenevvür var,
Ne küçük bir pırıltı, bir seb-tâb;
Koca ev sanki bir gunûde mezar.
Hayır, ıssız değil bu dâr-ı harâb;
Yaşayan var, ziyâ da var, ancak
Pek seçilmez yerinde, pek nâ-yâb.
Bir küçük şahs, önünde bir bayrak,
Bir vatan bayrağıyla yanmak için
Bir yığın al fener; o müstağrak
Bunların karsısında, kalben emîn
Ki bu şeylerle bir zaman yapacak
Bir mukaddes cülusa şehrâyin.
Tevfik Fikret
Haluk’un Defteri adlı şiir kitabından alınmıştır. 31 Ağustos 1899 yılında yazılmıştır.
Günümüz Türkçesiyle
Yine bir kapkara… Boğaziçi tümüyle
Çalkanıyor coşkular, ışıklar,
Alkışlar, bağırışlar, sevinçlerle.
Her Ağustos bu sevinç patlaması;
Sanki yıllarca bağlı kalmışken
Zincirinden kaçıp da sarhoş olması,
O çalınmış bir anlık esenlikten
Her şenliğiyle yararlanmak için
Türlü yollar, bahaneler düşünen
Bir tutsağın, üzgün kulun
Kızarak taşkınca eğlenmesi…
İşte bu dümbelek, düdük ve demin
Kıyıdan sallanıp geçen hasarı
Serserinin içinde sıçradığı
Kayık; al, mor, turuncu, mavi, sarı,
Bütün renkler bu görkemli kayığı
Gökkuşağı gibi ışıkla sarmış.
İşte bir çatana, basında bir çalgı;
Bir yığın sandal, orta yerde geniş
Süslü bir tekne; hepsi aydınlık.
O ne rintçe, âşıkça geçiş…
Yolu üstünde büyülenmiş dalgalar,
Telâşlı bir sevinç titreyişi,
İnsan gerçek bir düğün sanıyor.
Her yanda sevinç, her yanda coşkunluk;
Yalılar, dağlar, gökyüzüne kadar
Tüm varlığıyla gece parlak, açık
Bir şenklik içinde; yıldızlar
Gökten bildiriyor sevinçlerini;
Hele ayışığı, onun da bayramı var
Sanırsın; hepsi uyum içinde,
Yer gök mutluluğunu belirtiyor,
Sanki gök evleniyor yerle.
Şu büyük, yaygın eğlencede
Yine biziz yaşlı, bizde gece karanlığı;
Ne sönük umudun hayaline
Benzeyen gizli bir ısıma var,
Ne küçük bir pırıltı, ne bir ateşböceği;
Koca ev sanki uyuyan bir mezar.
Hayır ıssız değil bu yıkık ocak;
Yaşayan var, ışık da var ama,
Pek seçilmiyor yerinde, gözden uzak.
Bir küçük adam, önünde bir bayrak,
Bir yurt bayrağıyla yanmak için
Bir yığın al fener; o dalarak
Bunlara; güven içinde yüreği,
Gün gelecek bu şeylerle yapacak
Bir kutsal tahta çıkışın şenliğini.
3.TRİYOLE:
On mısralı bir nazım şeklidir.
Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda, yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Dört mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir.
Kafiye şeması, “ab, aaaa, bbbb” biçimindedir.
GÜLÜN ÖZLEMİ
Yıllar var ki hasretim senin melek simana,
Yüzün bana yasaklı her şeyin farkındayım!
Bin dereden su gelse halimden belli mânâ:
Yıldırımlar yağıyor sığındığım limana!
Dilimde tüy biterken sen gelmedin imana;
Yıllar var ki hasretim senin melek simana!
Hüzünlü notalarda, yakıcı şarkındayım;
Akan ömür nehrinin insafsız arkındayım,
Rüyalarımda bile, feleğin çarkındayım;
Yüzün bana yasaklı her şeyin farkındayım!
İrfan Yılmaz
4.BALAT:
Üç uzun bir kısa bentten oluşan nazım biçimidir.
Uzun bentlerin mısra sayısı 6 ile 10 dize arasında değişir. Kısa bentler ise 4 ile 5 dize arasındadır.
Balatlarda her bendin sonundaki mısra nakarat bendidir.
Balatların kesin bir şekilde oluşturulmuş bir kafiye şeması yoktur.
Masal ve efsane özelliğindeki konuları işleyen kısa şiirlerdir.
Örnek:
ASILMIŞLARIN BALADI
Olmayın bu kadar katı yürekli
Ey dünyada kalan insan kardeşler;
Allah da sizden razı olur belki
Sizler acırsanız bizlere eğer;
Şurada asılmışız üçer beşer;
Kuş sütüyle beslenen şu bedene
Bir bakın, dağılmada günden güne;
Bakın kül olan kemiklerimize,
Gülmeyin, dostlar, bu hale düşene;
Tanrı’dan mağfiret dileyin bize.
Kanun namına öldürüldük diye
Hor görmeyin bizleri, kardeş bilin;
Dünyada herkes akıllı olmaz ya,
Madem alnımıza yazılmış ölüm,
İsa Peygambere dua edinde
Yanmaktan cehennem ateşlerinde
Esirgesin bizi, acısın bize.
Etmeyin, işte ölmüşüz bir kere;
Tanrı’dan mağfiyet dileyin bize.
Görmedik bir gün olsun rahat yüzü;
Yağmur sularında yıkandık yunduk;
Kurda, kuşa yedirdik kaşı, gözü;
Gün ışıklarında karardık, yandık;
Kuş gagalarıyla kalbura döndük;
Durmadan kah şu yana, kah bu yana
Esen rüzgâra sallana sallana…
Kargalar geldi kondu üstümüze.
Sakın siz katılmayın bu kervana.
Tanrı’dan mağfiret dileyin bize.
BATI EDEBİYATINDAN ALINAN NAZIM ŞEKİLLERİ‘ni indir.