BİR SALKIM ÜZÜM
Kanuni Sultan Süleyman Han, ordusuyla sefere çıkmış. Ordu yavaş yavaş ilerlerken dar bir yol çıkmış karşılarına. Askerler bağların içinden geçmek zorunda kalmışlar. Hava çok sıcakmış ve herkes çok susamış. Askerin biri dayanamayıp bağdan bir salkım üzüm koparmış ve susuzluğunu gidermiş. Sonra da yediği üzümün ücretini fazlasıyla karşılayacak miktarda para çıkarmış cebinden, bir keseye koymuş parayı ve asma dallarından birine bağlamış. Ardından da yoluna devam etmiş.
Çok geçmeden mola verilmiş. Bir köylü koşarak ordunun konakladığı yere gelmiş ve ısrarla padişahı görmek istediğini söylemiş. Köylüyü Kanuni’nin huzuruna çıkarmışlar. Kanuni sormuş:
– Nedir bu hâlin? Kan ter içinde kalmışsın. Yoksa askerlerimden birinin sana bir zararı mı dokundu?
– Ben şikâyet için değil memnuniyetimi bildirmek için geldim, diye cevap vermiş adam.
– Askerlerim sizi memnun edecek ne yaptılar?
– Askerleriniz bağımdan geçtikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gördüm. İçinde para vardı. Bir anlam veremedim. Etraftaki çiftçilerden biri, bir askerin bir salkım üzümü koparıp yediğini, sonra da keseyi dala astığını söyledi. O zaman kesedeki paranın koparılan üzümün ücreti olduğunu anladım. Sizde böyle güzel ahlaklı asker olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez.
Köylüyü dikkatle dinleyen Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretmiş. Köylü, “Hükümdar bu askere çok büyük bir ödül verecek herhalde.” diye düşünerek merakla beklemeye başlamış. Nihayet asker bulunup padişahın huzuruna getirilmiş. Kanuni:
– “Parası verilmiş olsa bile, sahibinden habersiz mal almanın yanlış olduğunu bilmiyor musun?” diye askeri azarlamış. Sonra da:
– Bu asker derhal ordudan uzaklaştırılsın, diye emir vermiş.
Köylü heyecanla:
– Ben bu askerin ödüllendirilmesi için gelmiştim, sizse onu cezalandırdınız, demiş.
Kanuni’yse:
– Kursağında haram lokma bulunan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun için ordudan attım onu. Eğer aldığı üzümün parasını bırakmamış olsaydı işte o zaman cezası çok daha ağır olurdu, demiş.