DOLAYIMLI SERBEST ÜSLÛP
Flaubert kahramanlarının düşüncelerine ve onların ruhsal dünyalarına, romandaki anlatıcı sesi çok yaklaşabilmesi için özel bir teknik geliştirmiştir. Önce Fransa’da, daha sonra bütün dünyada taklit edilen, yayılan ve okurlarından çok Flaubert uzmanlarının takdir ettiği bu sese, bu anlatımı tekniğine dolayımlı serbest üslup denir. Flaubert’in keşfetmekten çok geliştirdiği bu anlatı üslubu, kahramanların düşünceleriyle, tanık oldukları çevre ve olaylar arasında bir fark gözetmez. Anlatının dili, zaman zaman kahramanın ruhuna, dertlerine, o kişinin sözlerini, argosunu kullanarak yaklaşır, ama anlatıcı ses bizi “diye düşündü” , “diye aklından geçirdi” diye uyarmaz. Manzara ve çevre tasvirleri de, bir romanda olması gerektiği gibi, kahramanın ruh durumunu ayrıntılarıyla hem de seçilen kelimelerle temsil eder. Böylece biz okurlar, dünyayı, tasvir edilen olayları ve manzarayı kahramanların gözüyle ve onların duygu, dert ve kelimelerinin içinden yakın bir şekilde görürüz. Jane Austen ve Goethe’den sonra, Flaubert’in geniş bir şekilde ama dikkatle (Çünkü okur, Madame Bovary’nin duygularını, Flaubert’in düşünceleri sanabilir.) geliştirip kullandığı “dolaylı serbest üslup”, Türkiye gibi roman sanatının ve modern hikâye etme dilinin Flaubert’den sonra geliştiği pek çok Batı dışı ülkede çok etkili oldu ve sevilerek kullanıldı. Bu üslup yalnız roman sanatının oluşumunda değil, gecikmiş milli devletlerde, edebiyatın ve tabii ki en çok da romanın yardımıyla milli dilin ortaya çıkışında da ve benimsenip yerleşmesinde de belirleyici olmuştur. Benim sevdiğim, hayranlık duyduğum, özdeşleşmek istediğim Flaubert, işte bu yazardır. Kahramanlarının ruh hâline, bir romanın geniş manzarası, panoraması içerisinde, bir anda birkaç kelime ile girebilmenin yolunu keşfeden büyük yazar! Kahramanlarına roman sanatının talep ettiği derin şefkat ve anlayışla yaklaşabilen, bu yüzden “Madame Bovary benim.” diyebilen yazar!
PAMUK, Orhan, Manzaradan Parçalar, İletişim Yayınları, 1.Baskı, İstanbul, 2010, s. 241-242