Müptela Yayınları- 2018- 239 sayfa
‘’En dibe vurduğun zamanlar, çıkışa en yakın olduğun zamanlardır aslında.’’
Kitaba tek kelimeyle bayıldım, gerçeklerle yüzleşince bir kez daha ayıldım. Sarsılmadım aslında kalktım defalarca defalarca sınadım; kendimi, zamanımı, zihnimi. Bir kez daha ve bir kez daha motivasyonun en büyük güç kaynağı olduğunu anladım. Başarmak için sadece inanmanın yeterli olduğunu sayesinde tekrar hatırladım.
“Şu beynimde çırpınan hayallerimi bir türlü zapt edemiyorum.”
Özlem Açar’ı instagramda tanıdım. Herkesten farklı bir tavrı vardı. Dağınık evi, hiç dinmeyen müzik sesi, insana bakınca dinginlik veren akvaryumu vardı, hatırlıyorum. Gün geçtikçe aurası beni sayfasına bağımlı hale getirdi. Belki de biz annelerin aradığı destek kapısıydı. Bilmiyorum. Tek bildiğim o paylaşım yaptıkça kendimden bir parça buluyordum. Daha sonra ilk kitabı olan ‘’Annemi Yetiştiriyorum’’u okudum ve bingo! İşte tam olarak gerçek hayatın içine dalıp çıkmış biri resmiyet kazanmıştı gözümde. Kızının ağzından anlattığı anne-çocuk serüveni yazara olan sempatimi katbekat arttırmıştı.
Ardından yazılarını yazdığı mutfak masasında boyalar görmeye başladım. Evet evet yanlış okumadınız, bildiğiniz mutfak masasını tezgahını boyalarla bezemiş. Çoluk çocuk mutfakta, bir yandan tezgahta yemek malzemeleri; ama o da ne! Kesme tahtasının yanında fırçalar kağıtlar var. Üstüne bir de kendi hayatına dokunmanın yanı sıra onu takip edenleri de mutfakta hayallerini gerçekleştirmeye teşvik etti. Akıma talep çok oldu. Zira akıma kapılmamak mümkün değildi. Mümkün olan yemek yaparken kitap da okuyabilmekti. Sonra sonra çizimleri giderek ilgi çeker hale geldi ve bunları başka bir sayfada sergilemeye başladı. Derken ardından “Annemi Yetiştiriyorum 2 ” kitabını çıkardı. Çoluk çocuk hâlâ mutfaktaydı. Çizimler giderek profesyonelleşti. Hatta hatırı sayılır dergilerde illüstrasyonları yazılara can verdi.
Yazmaya, çizmeye, üretmeye her geçen gün yenisini ekleyerek hayallerine yön verdi. Geçmişinde çokça yanılmış, birkaç iş batırmış, hayallerini taşırmış. Sonra karşısına eşi Haluk çıkmış. Cenneti önüne sermiş, üstüne üstlük hayallerine de can vermiş. Radikal bir kararla –ki eş desteği olmasa kararlar bu kadar kati olmaz sanıyorum- işini bırakmış ardından iki çocuğu olmuş. Onları büyütmüş bunun yanında kendini yetiştirmiş, hayallerini de geliştirmiş.
Son kitabı “Elimde Hamur Kafamda Dünyalar Var” ile yazı hayatının sanırım nirvanasını yaşıyordur. Kitap tamamen gerçek olup birebir tasdiklenmiştir okuyucu tarafından. Otobiyografi tarzındaki bu eser “son”ların değil bilhassa başlangıçların eseridir. Okurken gerçek bir anne hikayesine tanıklık etmiş oluyorsunuz. Hayallerinin peşinden nasıl koşulur ya da hayaller yaka paça nasıl yakalanır? İki çocukla sadece anne, eş olunmayacağının; başarmanın sadece filmlerde olmayacağını kafanıza vura vura öğreten, dilinin samimiyeti ile içinizi ısıtan otobiyografik bir romandır bu.
Romanın mottosu şudur aslında: Bir şeylerin bitmesini, şartların uygun hale gelmesini bekleyip zamanı yitirme. Silkin, kendine gel. Sen eğer kendin olabiliyorsan mutlusundur, o zaman mutlu edebilirsin çevreni.
Yazar kitabının daha başında ciddi ciddi kadınlara yalvarıyor. “Anne olunca bırakma hayallerinin peşini, hatta daha sıkı tutun onlara! Öylesine geçip gitme bu dünyadan, bir iz bırak! Üret, bir şeyler yap! Üreten kadın, mutlu kadındır ve mutlu anneler mutlu çocuk yetiştirir. Başka bir dünya hayallerinizin tam ucunda.”
Aslı Hanım yaptığınız kitap yorumunu çok beğendim ve sizin bu siteye attığınız eser özetlerini çok beğeniyorum yazılar için teşekkürler.
Aslı hanımın anlatım biçimini çok beğeniyorum. Böyle yazı türlerini seviyorum. Devamını arzuluyorum.
Çok teşekkür ederim.