Roman Yorum-Özet

GÖLÜN DİBİNDEKİ EV- JOSH MALERMAN

 

Arka Kapak Yazısı:

İkisi de on yedi yaşındaydı.

İkisi de korkuyordu. İkisi de evet diyordu.

Mükemmel bir ilk randevuydu:

Üzerinde kanoyla kürek çekilen göller…

Ama Amelia ve James aniden suyun altında yaşamlarını sonsuza dek değiştiren bir şey keşfettiler.

İki katlı.

Bahçesi var.

Ve ön kapısı da açık.

Gölün dibinde bir ev.

Amelia ve James için tek bir kural var:

Evle ilgili soru sormak yok. Peki böylesine muhteşem bir yerin, bir bedelinin olmaması mümkün mü? İkili dalgaların altındaki evde vakit geçirirken gerçekler de ortaya çıkmaya başlıyor:

Bir evin boş olması, orada kimse olmadığı anlamına mı geliyor?

 

Gerilim…

Baştan sona ‘’acaba’’ yı sorgulatan amma velakin cevaplarını kendi içinde saklayan bir roman. Yazarını ‘’Kafes’’ kitabından tanıyoruz. Yazar, bir bakıma 2015 yılına damga vurmuş, neredeyse 15 ülkede ‘’ Kafes’’ kitabı yayınlanmış. Ona yerli Stephen King adı bile takılmış. Ki bence kitaplarını okuduğunuzda siz de bu lakaba yakıştığını göreceksiniz.

Ana karakterlerimiz Amelia ve James. On yedi yaşında olan bu iki genç, sevgili oluyorlar. Yeni sevgililer henüz ilişkilerinin ilk gününde herkesten farklı bir buluşma yaşamak istiyorlar. Nitekim ufak bir kanoya binip göle açılıyorlar. Gölde ilerlerken çalıların ardındaki ufak ayrıntıyı Amelia’nın fark etmesiyle oraya yöneliyorlar. Derken çalıların ardında ufacık dar bir geçit yolu olduğunu fark ediyorlar. Göldeki o dar geçitten kanoları sığar mı sığmaz mı kendi aralarında tartışırlarken ilk buluşmalarının heyecanını arttırmak adına geçitten geçiyorlar. Ancak herkesin iki göl olarak bildiği yerde James ve Amelia üçüncü gölü keşfediyorlar. El değmemiş bu göldeki sessizlik onlardaki gerilimi arttırsa da ikisi de keşfe devam etmeyi seçiyorlar.

Tam artık döneceklerken gölün dibinde iki katlı bir ev olduğunu görüyorlar. Bunun nasıl olacağına anlam veremezlerken yine de içlerindeki merakı da göz ardı edemiyorlar. Göldeki eve dalmadan önce birbirlerine orada ne görürlerse görsünler ‘’Nasıl?’’ sorusunu sormayacaklarına dair söz veriyorlar. İşte verilen bu söz gerilimi daha da arttırırken ev ile ilgili merakı da iyiden iyiye pekiştiriyor. Gölün altındaki eve ilk dalan James oluyor. Aslında çok cesur olduğundan ilk dalmayı seçmiyor, sadece Amelia oraya dalmadan önce tehlikenin ne boyutta olduğunu tespit etmek istiyor. Kitabın arka kapağındaki ‘’Bir evin boş olması, orada kimse olmadığı anlamına mı geliyor?’’ cümlesi zihnimde epeyce yer etmiş olduğundan mıdır bilinmez okurken sürekli bir yerlerden bir şey çıkacak diye ödüm koptu.

James eve dalıyor ve keşfe başlıyor. Ancak evin içine girecek kadar nefesi kalmayınca yüzeye çıkmak zorunda kalıyor. Ardından Amelia gölün dibindeki eve dalıyor. James’ e göre nefesini daha kontrollü kullanıyor ve kapkaranlık evin içine giriyor. Öyle ki bu ev sanki yeryüzündeymiş hissi veriyor Amelia’ ya. Şaşırtan şu ki evde hiçbir şey yüzmüyor. Gölün dibinde; ancak her şey yerli yerinde. Derken Amelia’ da yüzeye çıkıyor ve gördüklerini hemen James’ e anlatıyor. İkisi de ilk buluşmalarında bu gölün onlara bir şeyler anlatmak istediğine inanmak istiyor.

Şehre dönüp dalış ekipmanları alıp üçüncü göle tekrar gidiyorlar. Bu sefer birlikte aşağı iniyorlar. Her bir odayı ayrı ayrı keşfedip hiçbir şeyin yerinden oynamaması akıllarına onlarca soru getirse de birbirlerine verdikleri soru sormama sözü yüzünden ağızlarını bile açamıyorlar. Göldeki garip olaylar onların takip ediliyor hissini daha da kuvvetlendiriyor. Evlerine döndüklerinde ise James kabuslarında gölün dibindeki evi görüyor. Gölden döndükten sonra Amelia ile görüşmemiş olması da kabuslarına tuz biber ekiyor. Kabuslarından kurtulmak, Amelia ile evin sırrına son kez dokunmak için göle tekrar gidiyorlar ve bum evdeki bir şeye dokunur dokunmaz ev ortadan kayboluyor.

İşte asıl soru burada soruluyor: ‘’ O ev aslında yok muydu?’’

Gerilim dolu, aklınızın soru dehlizlerine düştüğü, romanın sonunun sizin hayal gücünüze bırakıldığı nitelikli bir eser.

Yazdır

Yazar hakkında

Aslı Cansız

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni

Yorum yap