Roman Yorum-Özet

KAFES- JOSH MALERMAN- Kitap Yorumu

Josh Malerman tarafından kaleme alınan bir korku romanıdır.

KAFES- JOSH MALERMAN- KİTAP YORUMU
İthaki Yayınları- 306 Sayfa- 2019
Çeviren: Aslı Dağlı

Gözünüz kapalı kaç dakika rahat hareket edebilirsiniz? Ya da şöyle sorayım gözünüzü kapattığınız andan itibaren hayat kaliteniz ne kadar değişir? Konfor alanınızdan çıkar çıkmaz kendinizi tehlike altında hissetmez misiniz?
İşte bu kitap konfor alanını hiçe sayanların hikayesini anlatıyor. Bir anda şehirden şehre yayılan tehlike ile insanlar akıllarını kaybedip kendilerini öldürecek son hamleyi yapıyorlar. Neredeyse tüm şehirlerde aklını kaybetmemiş insan hiç kalmıyor. Buna neden olanı kimse bilmiyor. Bir cani insan da olabilir canavar da görünmeyen bir güç de olabilir. İnsan zaten görmediğinden daha çok korkar ya, bu roman da o hesap. Görünmeyen bir güç insanların karşısına çıkıyor ve onların zihinleriyle oynayıp intihara meyletmelerini sağlıyor. Bu güçten kaçan bir grup insan bir eve sığınıyor. Bilinmeyen esrarengiz güce karşı koyabilmenin tek yolu gözlerin kapalı olması. Bundan kaçanların hepsi gün ışığının olduğu her yerde gözleri bağlı gezmek zorunda, aksi takdirde ölümcül gücün altına girme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar. Ve elbette ki ölüm kaçınılmaz oluyor.

Romanın baş kahramanı olan Malorie, hamile haliyle girmek istemeyeceği kadar büyük bir tehlikenin içinde yer alıyor. Bilinmeyenlerden kaçan insanlarla sığındığı evde tehlikeden kaçmak için ellerinden geleni yapıyorlar ki günün birinde vicdanlarına yenik düşüp Gary isimli adamı eve kabul ediyorlar. Ve ardından da ölümün kapısı açılıyor. Gary, bilinmeyen güçten etkilenip de hayatta kalabilen kısımdan. Amacı ise geride kalanlara gözlerini açtırıp bilinmeyene baktırmak.

Şanssızlık bu ya Gary’i eve kabul eden hamile kadın ile Malorie aynı anda doğum yapıyorlar. Gary, Malorie ve bebekler ve de Tom hariç herkesin ölümüne sebep oluyor.
( Kitapta Gary’nin kapıları açık bırakıp çekip gittiğine yer verilirken filmde Tom, Gary’i öldürüyor.)

Çocuklar ile baş başa kalan Tom ve Malorie, onları gözleri kapalı şekilde yaşamaya alıştırmaya çalışıyorlar. Nitekim başarılı da oluyorlar. Çocuklar artık gözleri kapalı şekilde etraflarındaki tüm sesleri duyabiliyor, en uzaktaki bir şeyin varlığını dahi hissedebiliyor. Yaşam mücadelesi verirken aynı zamanda da telsizle başkalarıyla iletişime geçmeye çalışıyorlar. Sürekli denemelerinin sonucunda da bir gün nehrin öte yakasından biriyle iletişime geçmeyi başarıyorlar. Telsizin ucundaki adam onları zorlu bir yolculuğun beklediğini ve nehri geçmenin neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. Ama olur da geçerlerse onları tehlikesiz bir hayatın beklediğini, onların yaşayacağı kocaman bir şehir olduğunu anlatıyor. Nehri geçmek zor ama imkansız değil. Tom ve Malorie nehirde geçirecekleri birkaç güne göre tüm hazırlıklarını yapıyorlar. Tam nehre giderlerken saldırıya uğruyorlar ve Tom, Malorie ve çocukları korumak için kendini feda ediyor. Zaten zor olacak olan yolculuk Tom’un yokluğuyla daha da sınırları zorlayıcı geçiyor. Günlerce nehirde gözleri kapalı bir şekilde iki çocukla çetrefilli yolları aşıyor, Malorie. Tabii bunca zorluğa yaralı bedeni dayanamıyor ve kayıkta bayılıyor. İki çocuk onsuz nehirde ilerlemek zorunda kalıyorlar. Malorie, kaç saat uyuduğunu bilmiyor ancak bu uyku ona çok iyi geliyor. Zira kaç gündür bedeni uykusuzluğa direniyordu. ( Filmde bu bölüm geçmiyor.)

Ancak uyuduğu zamanda telsizdeki adamın nehirdeki yolculuklarına dair söylediği adresi kaçırmış olabilirlerdi. O yüzden uyuduğunu varsaydığı saat kadar nehirde geriye gidiyorlar. Neyse ki adreste doğru ilerliyorlar. Can alıcı da olsa nehirdeki yolculukları bitiyor. Gözleri kapalı halde ormana iniyorlar. Yapmaları gereken tek şey kuşların sesini dinlemek. Telsizdeki adam öyle söylemişti onlara. “Kuşların sesini dinleyin, onların sesi yoğunlaşınca bizi bulmuş olacaksınız.” demişti. Ta en başından kuşlar önemliydi. Bir tek onlar gözleri açık olduğu halde bilinmeyenden zarar görmüyordu, aksine onları görür görmez hareketlenip etrafa haber veriyorlardı. Bu yüzden Malorie, nehir yolculuğunda yanına evdeki kuşları da almayı akıl etmişti. Kuşların sesleri sayesinde medeniyete ulaşmayı başarıyorlar. Kendilerine yeni bir dünya kurmuş bir dolu insan vardı burada. Hem de bir sürü çocuk. Ama ufak bir ayrıntı vardı. Bilinmeyenlerden uzakta kurulan bu şehirde çoğu kişi kördü. Ellerinde ne varsa onunla gözlerini kör etmişlerdi. Bunun sebebi bilinmeyenle karşılaştıklarında etkilenmemekti. Bu olay bana kalırsa metafor olarak kullanılmış olabilirdi. Görmeyenlerin neler yaşadığını anlayabilmek için mükemmel bir yol bence yazmak. Yaşanılan zorluklar öylesine derinden anlatılmış ki iyi ki rastlamışım bu romana dedim.

Ancak romanın sinema filmi, kitap kadar akıcı değil. Elbette ki her zaman romanla film bir olmaz. Ama film çok durağan, sanki bir şeyler havada kalmış; kurgu tam oluşturulamamış gibi. Romanda medeniyetin olduğu eve ulaşan Malorie; peşinde hem Gary’nin olduğunu hem de hala bilinmeyenin ne olduğu söylüyor. Film de ise Gary daha ilk başlarda ölüyor. Ve tabi ki ben de her okuyucu gibi bilinmeyenin kime ya da neye ait olduğunu bilmek istedim. İn mi cin mi ne ? Bu yüzdendir ki eğer kitabı okuduysanız filmi izleyin; yoksa film tek başına pek bir anlam ifade etmiyor maalesef.

Yazdır

Yazar hakkında

Aslı Cansız

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni

Yorum yap