Güzel sanatlar akademilerine bir uğrayınız. Heykel şubesi bomboş. Mimari şubesi hıncahınçtır çünkü Türkiye’de patenti yabancı şöhretlerin elinde bulunan heykeltraşlık Türk sanatkarına para getirmez.
Fakat mimar hem başkalarına hem de kendisine apartmanlar yapan bahtiyar kişidir. Üniversitelerin Dil-Tarih-Fakültesi tenha, tıp fakülteleri tıklım tıklımdır çünkü lisan veya tarih alimi için bütün ömründe üç odalı bir ev yaptırmak şansı pek az , doktor için apartmanlar yaptırmak şansı pek çoktur..!
Birkaç idealist müstesna, yüksek tahsilin eşiğinde istikbale nişan alan her Türk gencinin gönlünde bir apartman yatıyor…..! APARTMAN! Genç ve yaşlı, mimar ve doktor, esnaf ve avukat, tüccar ve bol maaşlı memur, komisyoncu ve müteahhit, her şuurun altı ve üstü, boydan boya, silme apartman kesilmiştir. APARTMAN..! Cimri parayı bunun için biriktiriyor, iş adamı bunun için taban tepiyor, avukat bunun için mahkemede coşuyor, doktor bunun için gözünü profesörlüğe dikmiş ,vekilin treni gelmeden üç vapur evvel Haydarpaşa’ya damlıyor. APARTMAN..!
Sabahleyin yatakta mahmur gözler açılınca ,uykunun rehaveti içinde erimiş vücudu kamçılayan ve obüs gibi sokağa fırlatan ideal: APARTMAN..! Bir tek varlık sebebi ,yaşamanın hikmeti ,bahtiyarlığın amili, insanlığın gayesi, memleketin selameti, kainatın sırrı APARTMAN!
Çimento yok, fakat apartman yapılıyor; demir kalmamış, fakat apartman yapılıyor. Şu herif çok akıllı çünkü apartmanı var, şu herif iyi gazeteci, iyi doktor, iyi avukat, çünkü apartmanı var. Apartman dirayet muvaffakiyet ölçüsü; apartman ihtisas vesikası; apartman terakkinin son kertesi, apartman milli refah, apartman milli ideal..!
Kimse farkında değil ki apartman milli servetin mezarıdır, çünkü iç piyasalarımızda tedavül ettikçe üreyecek olan sermayeleri, damarda donmuş kan gibi hareketsiz ve kısır bırakır, apartman böyle bir salgın halinde milli refaha değil, memleketin sefaletine yol açar, apartman milli değil, millet zararına ferdi idealdir, bundan “Apartman yapılmasın.” manasını çıkaracak…………………………konuşacak değilim..! Apartmanı bir refah vasıtası olmaktan bir milleti gayesi olmaya yükselten, gayri milli, gayri beşeri gayri medeni, hayvanca kazanç iştahına vuruyorum…
Midemizi ve bağırsaklarımızı apartmanla dolduran bu iştah bize iki yerden gelmiştir; biri kendimizden, öteki dünyamızdan ..
Kendimizden gelen tarafında mazuruz, kafesli karanlık, rutubetli, cumbası çarpılmış, taşlığı küf ve mutfağı lağım kokan tahta evlerimiz ailelerimize tabut olmuştur…bu evlerden her biri, gözümüzde koskoca imparatorluğun çöküşünü ve onun harabeleri üstünde mutlak ve mücerret ölümü temsil ediyor. Farkında olarak olmayarak milli hassasiyetimizi şöyle bir sembolik tasavvurun ağır telkini altına koymuşuz: Apartman beşiktir, tahta ev ölüm, apartman hayattır…
Bu apartman iştahının bize dışarı dünyamızdan gelen tarafında hiç mazur değiliz. Bu kazanç; hırsız, ammenin menfaatini alaşağı edip yerine ferdin ve kâr gruplarının menfaatini koyan bu doymaz lüks ve mal düşkünlüğü bize, yıkılmak üzere olan Avrupa ve Amerika merkantilizminin yâdigârıdır. Oralardan kovulan altın tanrısı, para tanrısı, elmas tanrısı, lüks tanrısı her iflas eden fikrin, her devrilen putun son vatanı burasıymış gibi, sürü sürü Türkiye’ye göç ediyor.
Garp medeniyetini, içtimai müesseselerin köklerini ve bunların tekamül tarihlerini anlamakla değil, yalnız gözbebekleriyle seven geri milletlerin bina, lüks ve süs hasreti içinde emekliyoruz. Ensesinde gümüşlü tilkinin gıdıklayışını hissetmeyen Türk kadını bedbaht nişan yüzüğünde pırlanta kırıntılarının sıralanmadığını gören Türk kızı bedbaht, kübik divanı olmayan ev bedbahttır fakat odasında kütüphane, duvarında resim rafında kitap olmayan ev bedbaht değildir. Zengin ailelerimizde Avrupa medeniyetini poker ve viski temsil ediyor, bugün Avrupa’yı yıkan sefahat tanrıları Türkiye’yi yapmaya gelmişler…
Eski Türkler “Paranın haramı ya zinaya gider, ya binaya. ” dedikleri zaman, bu dünyada pek çok insanın pek geç anladığı bir hakikatin tam şuuruna sahiptir. “Bir lokma, bir hırka” telakkisiyle soysuzlaşan bu anlayışın bir tereddi kutbu da “her işin başı da para “kanaatidir..