29.Basım- Everest Yayınları- 2018
Arka Kapak Yazısı
”Anadolu’nun kalbinde yeryüzünün ilk büyük imparatorluğu: Hititler… Açgözlü kralların toprak hırsı. Kanla yazılan bir tarih. Yeryüzünün ilk büyük savaşı Kadeş. Umarsız bir sevda. Aşkını günah gibi yaşayan genç bir kadın. Tanrıların lanetlediği insanlar. Uğradığı lanetin bedelini savaşla ödeyen bir adam. Acımasız bir dünyada, aşkın derme çatma kalesine sığınmış iki insan… Yıllar öncesinden gelen bir çığlık… Savaşa karşı bir haykırış.”
Yüzyıllar öncesinden gelen yabancı. Ninatta’nın kabuslarını söndüren o sırlı yabancı. Hikaye aslen başlamalıyken fiilen bitiyor. Acının sonsuzluğu da burada başlıyor. Özlem aşka kavuşunca gönüller de bir olmuyor demek ki.
Olay Hatti şehrinde geçiyor. Kralın yardımcısı, eli kolu, her bir şeyi olan Nuvanza; başkahraman. Evli ve bir çocuk babası. Diğer bir kahramanımız ise soylu Ninatta. Ninatta daha küçücük bir kızken Nuvanza’ya aşık oluyor. Uzaktan uzağa onu izliyor. Aşkını belli edemiyor; çünkü Nuvanza evli. Ama aşk bu kanın deli akmasına neredeyse tek sebep. Uzun yıllar sonra cesaretini toplayan Ninatta, Nuvanza’nın karşısına çıkıyor. Aşkını ilan ediyor. Nuvanza da bu ilanı boş çevirmiyor. Bu ikisi o gece beraber oluyorlar. Buraya kadar her şey sakin ilerlerken işte o geceden sonra Tanrılar gazaplarını bir bir Hatti şehrine yolluyor. Savaş, felaketler, açlıklar kol geziyor. Ninatta kavuşamamanın verdiği acıyı yüreğinde eritmeye çalışırken bir yandan da çocukluk arkadaşının ona olan ilgisine maruz kalıyor. Geç olsa da Nuvanza’ ya olan aşkını çocukluk arkadaşına maalesef söylüyor. Bunu duyup sinirlenen genç, Nuvanza’nın karşısına çıkıyor. Maalesef aralarında geçen arbedede genç ölüyor. O vakte kadar Nuvanza ile Ninatta’dan henüz kimsenin haberi olmuyor. Bir can alan Nuvanza, Tanrılar tarafından cezalandırılıyor. Cana karşılık can vermesi gerekiyor. Bu can Nuvanza’nın oğlunun canı oluyor. Oğlunu yok yere kaybeden Nuvanza’nın karısı daha fazla dayanamıyor ve kendini nehre atıyor. Ölüm ölümü peşinden sürüklerken Tanrılar, Nuvanza ile Ninatta’yı cezalandırıyorlar. Birbirlerini görmemeleri ve kavuşmak için söylenenleri yapmaları gerekiyor. Yoksa dirileri buluşamazken ölüleri de buluşamaz. Tanrıların şartı şu: Ninatta on iki bilezik yaptıracak, bu bilezikler dört bir şehre dağıtılacak. Bu bileziklerin her birinde bir sonraki bileziğin yeri yazacak. Kim ki bu on iki bileziği bulup Ninatta’nın yerini bulur işte o zaman Nuvanza ve Ninatta kavuşabilir.
Bilezikler yaptırılıyor, dağıtılıyor on iki şehre. Nuvanza gidiyor savaşa. Uzun çok uzun yıllar sonra bir yabancı elinde on iki bilezikle çıkıp geliyor. Ancak Nuvanza belli ki bilezikler bulunmadan çok zaman önce sonsuzluğa kavuşuyor. Ninatta teşekkürünü huzuruna kavuşturuyor. Nuvanza’nın yolunu gözlemekten asla ve kata vazgeçmiyor.
Her bir tablet eserin sırlarını ortaya döküp dönemin anlayışını bizlerin huzuruna sunuyor. Antik çağa yolculuk yapmanızı sağlayan yazar, yeni bir tür keşfetmemize de önayak olmuş oluyor. İlk baskısı 2006’da yapılan eserin günümüzde popülerliğini korumamış olması sanırım ön yargıdan kaynaklı.
Hiç Ahmet Ümit eseri okumadıysanız bu roman ona dair bilgileri algılamanız için yanlış seçim olabilir. Nitekim yazar da kendi tarzının dışına savrulmuş gibi. İyi mi etmiş bilmem; ancak anlaşılması kolay bir eser yazmadığı aşikar.
Sürükleyici bir roman.
Şiirsel ve destansı bir aşkın hikayesi
Destansı, tarihi roman özelliklerini de barındıran bir aşk romanı.