Rousseau’ya yazdığı bir mektupta Voltaire, “Sizin bu kitabınızda savunduğunuz düşünceler, benim tuttuğum, beğendiğim düşünceler değildir. Karşıtım ben onlara. Gene de sizin bunları söyleyip savunabilmeniz için canımı da vermeye hazırım.” demiş. Gerçek özgürlük, budur işte.
Neden böyle söylüyor Voltaire? Kendisi de düşünen bir kişi de onun için. Düşünen kişi hep özgürlükten yanadır. Bilir, anlar kendisinden başkalarının da düşündüklerini söylemek ihtiyacında olduğunu. Herhangi bir kimse, karşısındakini birtakım yasaklarla susturmaya kalkarsa bilin ki o kimse gerçekten düşünmüyordur, birtakım kanılara, inanlara saplanmıştır, çıkarını sağlayan, rahatını sağlayan birtakım kanılar, inanlar, onların doğruluğunu gösteremeyeceğini de sezer, göremez kendinde o gücü, bunun için de tartışmaya girişmez, o kanılara, inanlara bağlı olmayanları yasaklarla susturmaya kalkar.
Düşünen kişi özgürlüksüz edemez. Voltaire gibi, özgürlük uğrunda, yalnız kendi özgürlüğü değil, başkalarının da özgürlüğü uğrunda canını da vermeye hazırdır. Bir kimse komşusunun ağzının tıkandığını görüp de “Bana ne? Bana dokunmuyorlar ya!” derse bilin ki o kimse özgürlüğü kendi için de istemiyordur, kendisine de “Sus!” denilince susuverecek, tısıverecektir, özgürlük sevgisini, ihtiyacını duymamıştır içinde.