Hikaye Örnekleri

Aklım Arkada Kalacak (Necati Cumalı)

AKLIM ARKADA KALACAK

Evimiz sokağın alt başında. Yatıp kalktığım odanın penceresinden bakınca, bir baştan bir başa bütün sokağı görüyorum. Bir saat sonra yola çıkacağım. Odamda öteberi eşyamı bavuluma yerleştirmiş doğruluyorum ki, sokaktan gelen bir çocuk ağlaması beni pencerenin önüne çekti.

Çocukların ağlamasına dayanamam. Bir fena olurum duydum mu. Çocuklar boş yere ağlamaz. Şu dünyada çocukların ağlaması ne kadar azalırsa, bilin ki kötülükler o kadar azalmıştır. Ağlayan bir çocuk sesi duyar da ilgilenirseniz, bilin ki şu bozuk düzenin sizi üzecek bir olayıyla karşılaşırsınız.

Pencerenin önüne baktım; karşı komşumuz Boşnak Nuri’nin büyük oğlu, yalın ayak, donsuz, kapılarının önüne yüzükoyun düşmüş ağlıyor.

Demedim mi çocuklar boş yere ağlamaz diye? Çocukcağız üç yaşında var yok. Anası hoppa mı hoppa, fıkır fıkır bir kadındı benim bildiğim. Nuri’den çok gençti. Nuri rençber. Gününü kırda tarlada geçirir. Perçemi kaşı üstüne düşen, ceketi omuzunda bir Hakkı vardı. Nuri evden çıktı mı Hakkı eve damlardı. Hakkı için kadının dostu diye laf çıkarmışlardı konu komşu (…) Sonra iki yıl kadar önce kadın, üç çocuğunu da Nuri’yi de, Hakkı’yı da bırakıp kaçtı. Türlü laflar uyduk arkasından. Şimdi çocuklara, sözüm ona Nuri’nin büyük kızı bakar. Konu komşu çocuklara eskilerini verirler, arada birer kap yemek gönderirler, şöyle böyle yardımda bulunurlar ama, analık edemezler. (…)

Ne tuhaf! İnsan kapı komşusu hakkında bile bazan bir şey bilmiyor. Nuri’yi desen, onu da ancak o kadar tanıyorum. Sabah, omuzunda kazma, arkasında keçisi evden çıkar; akşam omuzunda kazma, koltuğunun altında bir demet ot, arkasında keçisi eve dönerdi. Arada bir karşılaşırsak “Ne var, ne yok bey?” derdi. “Ne yazıyor gazete?” eline hiç gazete almamış, okuma yazma bilmeyen biri size gazetede ne yazı yor diye sorarsa ne anlatırsınız önce ona? Bulup seçemezdim söyleyeceğimi, “şundan bundan” derdim kısaca. Gayet ciddi başını iki yana sallardı. “Acayip?..” derdi o Boşnak şivesiyle. “Muharebe var mı” “Muharebe yok” derdim. “Yeni bir muharebe yok. Habeşistan’da vardı. Bitti.” Hayreti büsbütün büyürdü. Alt dudağı uzar, başını iki yana sallardı gene. “Acayip?” diye tekrarlardı. “Vardır muharebe. Dünyada olmaz muharebesiz.” (…)

Nuri’den de bütün hatırladığım bu işte!

Sadece Nuri ile karısı mı böyle yarım yamalak hatırladığım? Sahi. Kimler gelip geçti bizim şu sokaktan… Hiç unutmam, ben beş altı yaşında çocuktum. Sokağın başındaki iki katlı yapıda elektrik fabrikasının makinisti Halit otururdu. Yapının alt katı Makinist Halit’in atölyesiydi. Üst kat evi. (…)

Halit Usta ilk zamanlar bekârdı. Yalnızdı. Sonra günün birinde evinin penceresinde esmer bir kadın başı göründü. Mahallenin kadınlarının, oturma odasında toplandığı uzun kış geceleri, hatırlarım, kadınlar, önlerinde kuru yemiş tabakları, fincan oynar, çığlıklar, kahkahalar atarlardı. (…)

Kasabanın elektrikleri saat on ikide sönerdi. Saat on ikiye doğru elektrikler arkası arkasına üç defa çabuk çabuk yanıp sönerdi. Bütün kadınlar atarlardı kahkahayı. “Mualla Hanım, Halit Bey seni çağırıyor!” Hafif omuz silkelerdi o, “ Beklesin biraz. Kaçmadım ya!” (…)

Daha aşağıda, pancurları açık maviye boyalı, o beyaz badanalı evde Melahat Ablalar otururdu. Yaşlı anasının babasının biricik kızı Melahat Abla. (…) Bizim tenha sokağın öteki komşularından da buna benzer kısa karşılaşmalar kalmış hatırımda. Ne fena! Aşağı yukarı bizim sokağın insanlarından benim bütün bildiğim bu kadar. Hikâye mi arıyorsun dünyada? Al, işte! Burnunun dibinde. Şu sokağın içinden gözüne ilk ilişen evi seç. Yeter ki, gönlünde o evin insanlarını tanımak isteyecek merakın olsun! Ne işin var uzaklarda? (…)

Bir saat sonra yola çıkacağım. Neredeyse aşağıdan bizimkiler seslenecekler. Bu gelişimde baba evimde bir ay ancak kalabildim. O da nasıl geçti. Yeni makinisti, Melahat ablaların evini satın alanları, Hatice Nine’nin oğlu ile gelinini, öteki komşuları mızı, hiç değilse dört beş ay daha kalabilseydim, biraz olsun tanıyabilecektim. Bizim sokak durgun, sıkıcı gibi görünür tanımayana. Eminim, benim canım hiç sıkılmazdı. Hem o vakit böyle yola çıkarken, hiç olmazsa aklım arkada kalmazdı!…

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap