1960 SONRASI HİKÂYE
♥ 1960’lı yıllarda sosyal ve siyasi gelişmelere bağlı olarak Türk hikâyeciliğinde farklı eğilimler ortaya çıkar, hikâye türünde eser veren yazar sayısı artar, ele alınan temalar çeşitlenir.
♥ Toplumsal sorunların yol açtığı kaygı ve bunalımları geleneksel anlatımın dışına çıkarak psikolojik çözümlemeler yoluyla yansıtmışlardır.
♥ Alışagelmiş tema ve kurgulama yönteminin dışına çıkarak yeni arayışlar içine girme, 1960 sonrası hikâye yazarlarının ortak eğilimidir.
♥ Bireyin bunalımı, toplumla uyuşamama, huzursuzluk, yabancılaşma ve yalnızlık gibi temaların ele alındığı modernist hikâyeler yazılır.
♥ Modernist anlayışın yansıması olarak hikâyelerde bilinç akışı, iç konuşma, geriye dönüş gibi anlatım teknikleri kullanılır.
♥ Modernist hikâyelerde klasik hikâyede esas olan olay, kişi, çevre vb. unsurları önemsizleştirilerek bakış açısı, çağrışım, imge ve ironi ön plana çıkarılır.
♥ Modernist anlayışla kaleme alınan hikâyelerde dün-bugün-yarın şeklinde ilerleyen klasik zaman akışı yerine zamanda geriye dönüşler ve ileriye sıçramalarla zaman zincirinin kırıldığı, parçalı bir zaman akışı tercih edilir.
♥ Türk edebiyatında Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Nezihe Meriç, Ferid Edgü, Haldun Taner, Bilge Karasu, Adalet Ağaoğlu, Füruzan, Vüs’at O. Bener, Latife Tekin, Leyla Erbil, Orhan Duru gibi yazarların eserlerinde modernizmin yansımaları görülür.
1980 SONRASI HİKÂYE
♥ 1980’li yıllar dünyadaki ve Türkiye’deki siyasal değişimlerin yaşandığı dönem olarak tarihe geçmiştir.
♥ 1980 İhtilali edebiyatımızda da yeni bir dönemi başlatmıştır.
♥ 1990’ların başında SSCB’nin dağılması, küreselleşme çabaları gibi birtakım değişimler insanların ve toplumların kaderini tayin etmeye başlamıştır.
♥ Bu dönemde toplumcu edebiyat büyük bir yara alırken sosyalizmin çöküşü gibi dünyadaki önemli gelişmelerle birlikte ideolojilere karşı bakış açısı değişmiş, kimlik bunalımı ve buna bağlı olarak yeni arayışlar başlamıştır.
HALDUN TANER
♥İlk hikâyesi “Töhmet”, “Haldun Yağcıoğlu” takma adıyla Yedigün dergisinde çıktı.
♥ Hikâye ve oyunlarında bugünün toplumsal sorunlarına yönelmeyi hedeflemiştir.
♥ Düşüncelerden olay değil, olaylardan düşünce çıkardı.
♥ Türk edebiyatında epik tiyatro ve kabare tiyatrosunun öncüsü olan Haldun Taner’in canlı, neşeli, nükteli, meddah konuşmalarına kaçan, işlediği tipleri şiveleriyle ele alan bir üslubu vardır.
Başlıca eserleri: Yaşasın Demokrasi, Tuş, Şişhaneye Yağmur Yağıyordu, Ayışığında “Çalışkur”, On İkiye Bir Var, Konçinalar, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (hikâye); Dışarıdakiler, Ve Değirmen Dönerdi, Fazilet Eczanesi, Lütfen Dokunmayın, Günün Adamı, Huzur Çıkmazı, Keşanlı Ali Destanı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Eşeğin Gölgesi, Zilli Zarife, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (oyun); Hak Dostum Diye Başlayım Söze (söyleşi)
FÜRUZAN
♥ Kişileri, olayları; insancıl, abartısız, iyimser bir bakış açısıyla ele alan hikâyeleri edebiyat çevrelerinde ilgi ile karşılandı.
♥ Eserleri ve ele aldığı konuları ele alış biçimiyle Türk edebiyatındaki önemli kadın yazarlardandır.
♥ Füruzan’ın eserlerindeki temalar ve toplumsal eleştiriler yaşadığı çağın yansımalarıdır.
♥ Birey yerine toplumu, daha çok toplumdaki kadınları ve çocukları ele alan yazar, eserlerinde derin sınıf
ayrımlarına ve içi boşaltılmış geleneklere yer verir.
♥ Yazar bir anlamda toplumla hesaplaşır. Bütün bu hesaplaşmalar çarpık düzenin, hızla değişen dünyanın bir parçasıdır.
♥ 1971’de “Parasız Yatılı” adlı eseri ile Sait Faik Hikâye Armağanı alan Füruzan, bu ödülü kazanan ilk
kadın yazardır. Kullanılan anlatım teknikleri ve zaman anlayışı bakımından “Parasız Yatılı” modernist
anlayışın izlerini taşımaktadır.
Başlıca eserleri: Parasız Yatılı, Kuşatma, Benim Sinemalarım, Gecenin Öteki Yüzü, Gül Mevsimidir, Su Ustası Miraç, Yedi Öykü, Sevda Dolu Bir Yaz Şiiri: Lo doslar Kenti (hikâye); 47’liler, Berlin’in Nar Çiçeği (roman); Redife’ye Güzelleme, Kış Gelmeden (oyun); Yeni Konuklar (Almanya’daki Türk işçileriyle yaptığı röportajlar), Die Kinder der Türkei (Türkiyeli Çocuklar, Almanca yayımlanmış çocuk kitabı), Balkan Yolcusu (gezi yazısı)
SEVİNÇ ÇOKUM
♥ Millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan hikâyeler yazan Sevinç Çokum, Türk hikâyeciliğinin 1970’ten sonra yetiştirdiği önemli kadın yazarlardandır.
♥ Eserlerinde sosyal, siyasi ve kültürel değişimlerin bireyin iç dünyasındaki izlerini görmek mümkündür.
♥ Sokaktaki insanın yalnızlığına, sıkışmışlığına, çıkış arayışlarına umutlu bir bakış açısı ile dikkat çeker.
♥ Yazar, değişime ayak uyduran insanların karşısına yozlaşmış tipleri getirerek çatışma oluşturur.
♥ Hikâyelerinde yaşadığı zamandan tarihî dönemlere kadar geniş bir yelpazede yazarın eserlerinde, mekân da âdeta canlı bir öykü unsuruna dönüşür.
♥ Onun hikâyeleri, edebî kıymetinin yanında, Türk insanının 1970’ten sonra yaşadığı değişimleri görmek açısından ayrıca bir öneme sahiptir.
Başlıca eserleri: Eğik Ağaçlar, Bölüşmek, Makine, Derin Yara, Onlardan Kalan, Rozalya Ana, Al Çiçeğin Moru, Gece Kuşu Uzun Öter, Beyaz Bir Kıyı, Bir Eski Sokak Sesi (hikâye); Zor, Bizim Diyar, Hilâl Görününce, Ağustos Başağı, Arada Kalmış Tebessüm, Lacivert Taşı, Tren Burdan Geçmiyor, Gece Rüzgârları, Gül Yüzlüm, Deli Zamanlar, Çırpıntılar (roman); Beyaz Sessiz Bir Zambak, Yeniden Doğmak (senaryo); Kayıp İstanbul (Hevenk), Vaktini Bekleyen Tohum, Güzele Bakan Karınca (deneme-anlatı)
MUSTAFA KUTLU
♥ Türk edebiyatında köyden kente göç, kentteki insanın sorunları gibi konularını eserlerine alır.
♥ 1960’ların sonunda yazmaya başlayan Mustafa Kutlu, bu yıllarda dönemin varoluşçuluk, bunaltı gibi
akımlarından uzak durur. Bu akımları “yerlilik” bağlamında uygun görmez.
♥ Hikâyelerinde İstanbul veya Anadolu’nun bulunduğu görülür.
♥ Hikmetli ve sade bir üslupla kimi zaman tasavvufun yoğun olarak işlendiği eserler ortaya koyan Mustafa Kutlu, bu anlamda geçmişle günümüz arasında kültürel bir bağ kurmak istemektedir.
♥ Hikâyelerinde yabancılaşmanın karşısında oldu, her tür gelişmenin tarihimizde ve öz değerlerimizde olduğunu dile getirdi.
♥ Geçmişin birikimlerini bugünün anlayışıyla sentezleyen yazar, hikâyelerin sonunu bir hayat dersine bağlayarak “kıssadan hisse çıkarma” geleneğini sürdürdü.
♥ “Uzun hikâye” tarzıyla edebiyatımızda kendine has bir yer edindi. Hikâye anlayışıyla bir çığır açarak
birçok genç yazara ilham kaynağı oldu.
Mustafa Kutlu’nun hikâyeciliği dört dönem altında incelenebilir:
1. Dönem (1968-1979): Ortadaki Adam ve Gönül adlı eseri bu dönemin ürünleridir. Bu dönemde, yazarın Sait Faik ve Sabahattin Ali’nin etkisinde olduğu gözlemlenir.
2. Dönem (1979-1995): Yazarın geleneksel üsluptan hareket ederek kendi tarzını bulduğu dönemdir. Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir ve Sır bu dönemin ürünleridir. Bu dönem hikâyeleri özellikle kıssa geleneğinden faydalanılarak kurgulanmıştır. Kitaplardaki hikâyelerin her biri müstakil birer hikâye olduğu gibi hikâyeler kitap hâlinde de bir bütünlük oluşturur.
3. Dönem (1995-2000): Yazarın hikâyecilik serüveninde bir çeşit ara dönem olarak nitelendirilebilir. Bu
dönem eserleri Hüzün ve Tesadüf ile Arka Kapak Yazıları’dır. Yazarın bu iki eserinde, çoğu hikâye olmakla birlikte denemeye yakın yazılardır.
4. Dönem (2000-2007): Bu dönem çocukluk, aşk, çevre, köy-kasaba-varoş hayatı gibi konuların daha çok işlendiği dönemdir. Hikâyelerini genel olarak uzun hikâye formunda kaleme almıştır. Uzun Hikâye, Beyhude Ömrüm, Tufandan Önce, Mavi Kuş, Rüzgârlı Pazar, Chef, Menekşeli Mektup, Kapıları Açmak bu dönemin ürünleridir.
Başlıca eserleri: Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Uzun Hikâye, Bu Böyledir, Sır, Arka Kapak Yazıları, Menekşeli Mektup, Hüzün ve Tesadüf, Beyhude Ömrüm, Mavi Kuş, Tufandan Önce, Rüzgârlı Pazar, Chef, Kapıları Açmak, Huzursuz Bacak, Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı, Zafer yahut Hiç, Hayat Güzeldir (hikâye); Şehir Mektupları, Akasya ve Mandolin (deneme); Sait Faik’in Hikâye Dünyası, Sabahattin Ali (inceleme)
KÜÇÜREK ÖYKÜ
♦ Dünya edebiyatında “flash fiction”, “short-short story”, “anlık kurmaca” olarak tanımlanan küçürek öykü; Türk edebiyatında minimal öykü, çok kısa öykü, öykücük, kısa kısa öykü, kıpkısa öykü, sımsıkı öykü, kısa kurmaca, minik öykü, mini öykü, küçük ölçekli kurmaca, mesel gibi isimlerle adlandırılır.
♣ Küçürek öyküde genellikle beş yüz kelimeyi geçmeyecek bir anlatım örgüsü oluşturulur.
♣ Küçürek öykü, nasihatte bulunmaz; karakter geliştirmez ve okuyucuyu yönlendirmez.
♣ Bu türün en büyük özelliği okuyucuda şok etkisi yapmasıdır.
♣ Küçürek öyküde yazar, pek çok şeyi uzun uzun anlatmak zorunda değildir.
♣ Okuyucunun bildiği şeyleri ima ederek geçer ve pek çok ayrıntıyı anlatmaz.
♣ Öyküde eksik bırakılan noktaları okurun tamamlamasını bekler.
♣ Küçürek öykülerde yazar, şiirde olduğu gibi çoğu zaman imgeler kurar ve onların gücünden faydalanarak hikâyesini anlatır.
♣ Yazarlar küçürek öyküleri oluştururken özetleme tekniğine bolca başvururlar.
♣ Türk edebiyatında 1960’lı yıllardan sonra yer bulan küçürek öyküleri birçok yazar kaleme almıştır:
Ferit Edgü, Haydar Ergülen, Mehmet Harmancı, Hulki Aktunç, Tezer Özlü, Sadık Yalsızuçanlar gibi
sanatçılar yer alır.
♣ Ferid Edgü “Leş” adlı kitabında bu tarz küçürek öykülerini toplar. Haydar Ergülen “Fazlalıklar” adlı eserinde yer alan “Kıssadan Hikâye” adlı küçürek öyküsünde bir anlamda küçürek öykünün tanımını yaparak türün özelliklerini sıralar. Mehmet Harmancı ise “Muhtemel Menkıbeler” adlı eserinde küçürek öyküler yazmıştır.
FERİT EDGÜ
Eserlerinde ele aldığı kişilerin değişik toplum ve çevre baskıları karşısında durumlarını, ruhsal
çözümlemelerle işlemeye çalıştı.
Başlıca eserleri: Kaçkınlar, Bozgun, Av, Bir Gemide, Çığlık, Binbir Hece, Doğu Öyküleri, İşte Deniz, Maria, Do Sesi, Avara Kasnak, Nijinski Öyküleri (hikâye); Kimse, O (Hakkâri’de Bir Mevsim adıyla sinemaya uyarlandı.) (roman); Ah Min-el Aşk, Dağ Şiirleri (şiir)
Hazırlayan: Yeliz Özge Toyman
Yazının PDF’sine ulaşmak istediğinizi yorum kısmında belirtirseniz e-posta adresinize göndeririz.
ÇOK BEĞENDİM .12.SINIFLAR İÇİN HARİKA BİR ÖZET.
Teşekkür ederiz.