Genel

İki Güvercin Hikayesi

iki güvercin hikayesi

İKİ GÜVERCİN HİKAYESİ

      Vaktin birinde bir ülkede iki güvercin vardı.Yuvalarında güven içinde yaşıyorlardı. Birinin adı Bazende, diğerininki Nevazende’ydi.

     Yuvaları o kadar güvenliydi ki,doğrusu oradan ayrılmayı düşünmek düpedüz aptallık olurdu.Buna rağmen Bazende ‘nin içine bir gün gezme arzusu düştü.Nevazende ‘ye bu isteğini açtı:

     – Sevgili arkadaşım, daha ne zamana kadar yuvamızda oturup duracağız.Ben uzak ülkeleri, masmavi denizleri çok merak ediyorum.Gezip tozmak istiyorum.Bilgimi, görgümü, artırmak niyetindeyim.Ne dersin?

    Nevazende, onun bu düşüncesini kaygıyla karşıladı:

    – Güzel, dedi,gezmek, değişik yerler görmek çok güzel.Fakat tehlikelerden emin olamazsın.Bir fırtına , bir rüzgar, yırtıcı bir hayvan… Bütün bunlar olmasa…

     Bazende, söze girdi hemen,

    – Doğru, haklısın, ben de o tehlikeleri hesaba katmıyor değilim.Fakat sıkıntı çekmeden rahata kavuşulmaz.Yolda çekeceğim çilelere karşı bilgimi, görgümü artıracağım.

     Nevazende, arkadaşının kararının kesin olduğunu gördü:

    – Yine de gel şu düşünceden vazgeç dostum, dedi.Yanında yakınların olsa ya neyse.Böyle yalnız başına tehlikelere nasıl göğüs gerebilirsin?Boşver! Vazgeç bu sevdadan.Yuvamızda mutluyuz.Bunu bozmayalım.

     Nevazende’nin öğütleri Bazende’yi bir türlü etkilemedi.O, kararlıydı.Her türlü tehlikeye rağmen gezme düşüncesinden vazgeçemiyordu.Kararını kesin vermişti.Uçacaktı.

     Uzak ülkelere gidecekti.

     Sonunda hazırlığını yaptı, Bazende.

     Arkdaşıyla vedalaştı.

     Yuvadan havalandı.Yükseklere doğru kanat çırptı.

     Ufukta kayboldu.

     Nice denizler aştı.Nice dağlar dolaştı.

     Günlerce yol aldı.

     Havada süzülürken ayaklar altında kayan güzelliği zevkle seyrediyordu.

     Günlerce kanat çırptı.

     Fakat keyfi o kadar yerindeydi ki, yorgun oluşu aklının ucundan geçmiyordu.

     Günler günleri kovaladı.

     Bazende, arada bir dinlenerek sürekli uçtu.Sürekli yol aldı.

     Bir gün yüce mi yüce bir dağın doruğuna ulaştı.Cennet gibi bir yerdi burası.Zümrüt gibi yemyeşildi.Ağaçlar, çiçekler, aşağıda akarsular, dereler…Mis gibi bir koku vardı.Şırıl şırıl sular akıyordu.

     Bir süre dinlenmek istedi.Hem bu cennet güzelliği de seyredecekti.

     Fakat birden büyü bozuldu.

     Sessizliğin ortasına bir fırtına düştü.

     Kuvvetli bir rüzgar sanki sessizliği yırtar gibi esiyordu.Gökyüzünü yağmur bulutları doldurdu bir anda.Ortalık kararıverdi.Şimşekler çakmaya, yıldırımlar düşmeye başladı.

     Bazende neye uğradığını şaşırmıştı.

     Fırtına sağnak bir yağmurla sürdü gitti.

    Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında zavallı Bazende sığınacak doğru dürüst yer bulamadı.

     Hele şimşek ve yıldırım gürültüsü! En çok onu korkutan buydu.

     Bazende yağmur altında sırılsıklam olmuştu.Üşüyordu.Fırtınaya karşı uçmaya çalıştı, çok yorgun düşmüştü.Kanatlarını kaldıramaz bir haldeydi.

     Fırtına biraz biraz yavaşladığında kalın gövdeli bir ağacın kovuğuna sığındı.Bir an sevgili arkadaşı Nevazende ve yuvası aklına geldi.Sessizce iç geçirdi.”Ah!” diye inledi,”İnsanın kendi yuvası gibi var mı?” Şimdi yuvasında olsaydı! Kendisini güvende hissedecekti.

     Bazende, gurbete çıkmanın ilk pişmanlığını duyuyordu.

     Neden sonra fırtına dindi.

     Sabaha doğru artık hava normale döndü.Güneş açtı.Tekrar zümrüt güzellik ortaya çıktı.Çiçekler gülüşmeğe, böcekler ötüşmeğe başladı.Kelebekler kesik, zarif danslarıyla zümrüt güzelliği süsleiler.Kuşlar şarkılar söylemeye başladılar.

     Bazende sığındığı kovuktan çıktı.

     Kendisini müthiş yorgun hissediyordu.

     Çaresiz, uçmalıydı.

     Tekrar havalandı.

     Öğleye dek uçtu Bazende. Yine halsizleşmişti.Güneşte iyice yükselmişti.

     Bir de ne görsün.Aman Allah’ım! Koskocaman bir şahin! Büyük bir iştahla üzerine doğru gelmiyor mu?Şahinin heybetinden çok korktu Bazende. Neydi bu başına gelen.Korkudan gözleri karardı.Başı dönmeğe başladı.Kulakları uğulduyordu.Kanatlarında artık güç kalmamıştı.

     Ölümün yaklaştığını hissetti.Şahin hızla üzerine geliyordu.Bazende’nin gözünün önüne yuvası ve arkadaşı geldi.Bu tehlikeyi de atlatırsa hemen yuvasına dönecekti.

     Şaşılacak bir şey oldu bu sıra.Kocaman bir tavşancıl kuşu ortaya çıktı.O da şahin gibi Bazende ‘yi gözüne kestirmişti.Üzerine doğru geliyordu.

     Şahin’le tavşancıl avı paylaşmaya yanaşmadılar anlaşılan ve birbirlerine düştüler.Aralarında amansız bir dövüş başladı.Bazende kavgadan yararlanarak oradan uzaklaştı.

     Kuytu bir yere sığındı.Korkudan tir tir titriyordu zavallı güvercin.Kalbi duracakmış gibiydi.

     Sabaha dek orada sessizce bekledi Bazende.

     Sabahın diri ışıklarıyla çıktı gizlendiği yerden.Tabiat cıvıl cıvıldı.Herşey tatlı bir güzellik içindeydi.

     “Oh! Çok şükür” diye mırıldandı,”yaşamak ne güzel şey”

     Dünkü kararını unutmuştu.

     Hiçbir şey olmamış gibi yine havalandı.Yorgun kanatlarını boşluğa bıraktı. Süzülmeye başladı.

     Uzak diyarlara doğru yol almağa durdu.

     Uçtu. uçtu; günlerce uçtu.

     Yoruldu, dinlendi, tekrar havalandı.

    Bir hayli acıkmıştı, yorulmuştu.

     Süzüldüğü yerde aşağı doğru baktı.Yemyeşil bir bahçe gördü.

     Aşağıda güzel bir çimlik vardı.O da ne! Kendisi gibi bir güvercin çimende tatlı tatlı yem yiyordu.

     Yanına doğru süzüldü onun.

     Çimliğe kondu.Konar konmaz taneleri yemeğe başladı.Sağına soluna bakmadan yemeğe koyulduğu çimenlikte bir tuzak vardı.Bazende bundan habersizdi.Sonunda “şak” diye kurulan tızağa düşmesin mi!

     “Eyvah! bir tuzak galiba” diye bağırdı.

     Çaresiz çırpınmaya başladı.Yerdeki yemin oraya mahsustan konulduğunu anladı.O güvercinde av çekmek için duruyordu orada.Anladı ama, iş işten geçmişti.Yapılacak bir şey yoktu.

     Güvercin yanına yaklaştı.Bazende, sitemli bir biçimde konuştu:

    – Güvercin kardeş, sen de benim cinsimdensin.Burada bir tuzak olduğunu insan söylemez mi?

     Güldü diğer güvercin:

     – Yapılacak hiç bir şey yok, dedi.Bizde bu hırs olduktan sonra.Bırak bizim gibi zavallı kuşları, insanları bile tuzağa düşürür bu duygu.İnsanların ilk atası Hazretî Adem ‘in de Cennet’ten çıkarılması hep bu hırs yüzünden değil mi?

     Bazende, güvercinin sözlerine hak verdi.Fakat yapılacak bir şey yoktu.Kendisine ancak o yardım edebilirdi.

     – Haklısın, dedi Güvercin ‘e. Fakat bu tuzaktan kurtulmam gerek, bana yardım edebilir misin?Eğer bunu yaparsan ömrüm boyunca sana minnettar kalırım.

     Çağırtkan Güvercin de çaresizdi:

     – Ayağıma baksana, dedi.

     Bazende, baktı ayağı bağlıydı.

     – Görüyorsun, dedi Çağırtkan Güvercin, ben de bağlıyım.

     Kendi isteğimle burada durmuyorum.Gücüm olsaydı, önce kendim kurtulurdum.

                                                      Kelile ve Dimne’den

Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

Yorum yap