Anlatıcı: Yazar anlattığı olayları okura aktarmak üzere bir anlatıcı seçer. Olayı kim anlatıyor sorusu bizi anlatıcıya götürür. Anlatıcı, olayları anlatması için yazar tarafından seçilmiş, oluşturulmuş kurmaca bir kişidir. Anlatıcının kimliği ve olayla ilişkisi anlatılan olayları belirler.
Bakış açısı: Olaya dayalı edebi metinlerde anlatılanların kimin bakış açısından anlatıldığı da çok önemlidir. “Kim görüyor? Kimin gözünde” soruları bakış açısını bulabiliriz.
Üç tip anlatıcı ve bakış açısı vardır.
İlahi/Tanrısal/egemen bakış açısı: Olaylar her şeyi gören, bilen bir üçüncü kişi tarafından anlatılır. İlahi bakış açısında anlatıcı her şeyi bilir. Olayların içerisinde yer almamasına karşın, bütün olayları, okuyucu/dinleyici onun dikkati ve bilgisi ile öğrenir. Anlatıcı, kişilerin zihinlerinden geçenleri, geçmişte yaşadıkları bütün olayları ayrıntısıyla bilir; mekanın, dönemin en ince ayrıntılarını görür.
Onun fikirlerinde ve duygularında hiçbir şey değişmemiştir. Bu gidişten o da memnun değil, ne bu yaşayış tarzını, ne evlerine girip çıkan insanları, o da beğenmiyor; fakat ne çare ki iş çığrından çıkmış, karısına olan zaafı yüzünden yahut daha başka sebeplerden kendini bir kere bu korkunç akıntıya kaptırmıştır; bu müdafaalar bu zaafa bir mazeret göstermekten başka bir şey için değildir.
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü
Yaprak Dökümü adlı romanda farklı bakış açıları kullanılmakla birlikte ağırlıklı olarak hâkim bakış açısı görülmektedir.
Kahraman anlatıcının bakış açısı: Eserin baş kişisi olayları ben diyerek anlatır. Anlattığı olaylarla ilgili bilgileri, gördükleriyle ve duyduklarıyla sınırlıdır. Kahraman anlatıcı bakış açısı, anlatmaya bağlı edebi metnin asıl kişilerinden birinin aynı zamanda romanın anlatıcısı olma durumudur. Anlatılanlar bu kişinin bildikleri, gördükleri ve duydukları çevresinde gelişir. Görmediği, bilmediği ve duymadıklarını anlatma hakkına sahip değildir.
Ve baktım: Minderde üstüste konmuş iki yastık. (Demek annem biraz rahatsızlanmış ve buraya uzanmış.) Masanın yanında rafın önüne çekilmiş bir sandalye. (Demek annem en üst raftan bir ilâç şişesi almış). Ha… İşte masanın üstünde bir şişe: Kordiyal. (Demek annem bir fenalık geçirmiş.) Minderin üstünde ıslak, buruşuk bir mendil. (Demek annem ağlamış.)
Benim de bu şişeye, iki yastığa ve bir mendile ihtiyacım var, ben de Kordiyal alacağım, uzanacağım ve ağlayacağım.
Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Gözlemci anlatıcının bakış açısı: Anlatıcı olup biteni naklederken olayların merkezindeki kişi değildir. Bir kamera tarafsızlığıyla olanları anlatır. Olayları uzaktan gözlemleyen konumdadır. Anlatıcı gözlemlerinin dışında yorumları, duydukları yardımıyla da bir başka kişinin yaşadıklarını anlatabilir.
Birkaç evlik bir yerden geçiyorlardı. Yıkık bir duvarın dibinde yırtık elbiseli, tıraşları uzamış, yüzü kırış kırış, yılgın bir ihtiyar oturuyordu. Başında kirli, beyaz bir papak vardı. Ağzı açıktı; üst damağında tek kalmış, kazma gibi uzamış dişi görülüyordu. Murat selâm verdi; ihtiyar oturduğu yerden eliyle selâmını aldı.
Mehmed Niyazi, Ölüm Daha Güzeldi
Bir metinde birden çok anlatıcı ve bakış açısıyla yazılmış parçalar bulunabilir.