GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU (HALK TİYATROSU)
Geleneksel Türk tiyatrosunun ortak özellikleri:
* Doğaçlamadır, yazılı bir metni yoktur.
* Güldürmeye dayanır.
* Şarkı, dans, taklit ve söz oyunları bu tiyatronun önemli bir ögesidir.
* Sözlü gelenek ürünüdür.
* Oyunların sonunda genellikle anlatılan olaydan alınması gereken ders vurgulanır.
1.KARAGÖZ:
Gölge ve hayal oyunudur. Esas kişiler Karagöz ve Hacıvat’tır. Şive taklitlerine ve Arapça, Farsça kelimelerin telaffuzlarına yakın kelimeler söylenip güldürücü anlamlar meydana getirilmesine dayalı bir türdür.
Cinas ve tevriye sanatlarına sıkça yer verilir. Türk zekasının mizah ve hicivdeki en güzel örnekleridir.
Metinleri halkın ortak malıdır.
Önceden hazırlanmış bir metni yoktur.
Doğaçlamaya dayanır.
Mukaddime (giriş), muhavere(söyleşme), fasıl (oyun), bitiş adı verilen dört bölümden oluşur.
Karagöz; sözünü esirgemez, öğrenim görmemiş halk tipini temsil eder. Hacivat ise aydın kişileri temsil eder.
Oyunda her meslek ve sınıftan insana yer verilir.
Güldürü, şive taklitleri ve yanlış anlamalarla sağlanır.
2.MEDDAH:
Methedici (övücü), taklitler yapıp hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçıya meddah denir.
Türk halk zekâsının ve halkın, olayları karikatürize etme gücünün büyük sanatlarından biri olan meddahlık, yüzyıllar boyu yaşamış, Türk halkı arasında çok ilgi görmüştür.
Meddahlık tek adamlı tiyatrodur. Meddah, tiyatronun bütün kişilerini varlığında birleştiren bir aktördür. Yüksekçe bir yerde oturarak bir öyküyü başından sonuna kadar, canlandırdığı kişileri ağız özelliklerine göre konuşturarak anlatır. Perdesi, sahnesi, elbiseleri, dekoru, kişileri bulunmayan bu tiyatronun her şeyi meddahın zekâsına, bilgisine, söz söylemedeki başarısına bağlıdır.
Meddahlar klasikleşmiş beyitlerle öykülerine başlarlar.
Meddah kişilerin ağız özelliklerini taklit ettiği gibi hayvanların, doğanın ve cansız nesnelerin seslerini de taklit eder.
Meddahın iki aracı vardır; biri boynuna doladığı mendili, öteki de elinde tuttuğu sopasıdır. Mendille çeşitli başlıklar yapar, terini siler. Sopayı da oyunu başlatmak, seyirciyi suskunluğa çağırmak, kapıyı vurmak için ya da saz, süpürge, tüfek, at yerine kullanır.
Bitişte özür diler, oyundan çıkan sonucu (kıssa) bildirir. Daha sonra anlatacağı öykünün adını ve öyküyü nerede anlatacağını söyler.
3.ORTA OYUNU:
Orta oyunu, çevresi izleyicilerle çevrili bir alan içinde oynanan, yazılı metne dayanmayan, içinde müzik, raks ve şarkı da bulunan doğaçlama bir oyundur. Orta oyunu eski kaynaklarda (19.yüzyıldan önce) kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, zuhurî gibi adlarla anılmıştır.
Orta oyunu, han ya da kahvehane gibi kapalı yerlerde de oynanmakla birlikte, genel olarak açık yerlerde ortada oynanan bir oyundur. Oyunun oynandığı yuvarlak ya da oval alana palanga denir. Oyunun dekoru; yeni dünya denilen bezsiz bir paravandan ve dükkân denilen iki katlı bir kafesten oluşur. Yeni dünya ev olarak, dükkân da iş yeri olarak kullanılır. Dükkânda bir tezgâh, birkaç hasır iskemle bulunur.
Orta oyununun kişileri ve fasılları Karagöz oyunuyla büyük oranda benzerlik gösterir. Oyunun en önemli iki kişisi Kavuklu ile Pişekâr‘dır. Kavuklu, Karagöz oyunundaki Karagöz’ün karşılığı, Pişekâr da Hacivat’ın karşılığıdır. Orta oyununda da gülmece öğesi, Karagöz oyunundaki gibi, yanlış anlamalara, nüktelere ve gülünç hareketlere dayanır. Oyunda çeşitli mesleklerden, yörelerden, uluslardan insanların meslekî ve yöresel özellikleri, ağızları taklit edilir. Bunlar arasında Arap, Acem, Kastamonulu, Kayserili, Kürt, Frenk, Laz, Yahudi, Ermeni vb. sayılabilir. Orta oyununda kadın rolünü oynayan kadın kılığına girmiş erkeğe Zenne denir.
Mizahi anlayış öne çıkar.
Karşılıklı konuşmalara dayanır.
Anonim olma özelliğine sahiptir.
Doğaçlamalara dayanır.
Müzik ögesi önemli bir yer tutar.
Dekor yok denecek kadar azdır.
Orta Oyununun Bölümleri:
- Mukaddime (Giriş):Zurnacı, Pişekâr havası çalar. Pişekâr çıkar ve izleyiciyi selâmladıktan sonra zurnacıyla konuşur. Bu konuşmada, oynanacak oyunun adı bildirilir. Daha sonra zurnacı Kavuklu havasını çalar. Kavuklu ile Kavuklu arkası oyun alanına girer. Kavuklu ile Kavuklu arkası arasında kısa bir konuşma geçer. Sonra bu kişiler birden Pişekâr’ı görüp korkarlar ve korkudan birbirlerinin üstüne düşerler. Bazı oyunlarda zenne takımı ve Çelebi’nin daha önce çıkıp Pişekâr’la konuştukları bir sahne de vardır.
- Muhavere (Söyleşme):
Bu bölüm Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirleriyle tanıdık çıktıkları tanışma konuşmasıyla başlar. Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirinin sözlerini ters anlamaları bir gülmece oluşturur ki buna arzbâr denir. Arzbârdan sonra tekerleme başlar. Tekerlemede Kavuklu, başından geçen olağan dışı bir olayı Pişekâr’a anlatır. Pişekâr da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun düş olduğu anlaşılır. - Fasıl (Oyun): Oyunun asıl bölümü, belli bir olayın canlandırıldığı fasıl bölümüdür. Orta oyunu fasılları genellikle iki paralel olay dizisinde gelişir. Dükkân dekorunda gelişen olaylarda genellikle Kavuklu bir iş arar. Pişekâr’ın ona iş bulmasıyla olaylar gelişir. Dükkâna gelip giden çeşitli müşterilerle ilgili oyunlar da vardır. İkinci olaylar dizisi yeni dünya denilen ev dekorunda geçer. Zenne takımının, Pişekâr aracılığıyla ev araması ve bir eve yerleşmesi biçiminde olaylar gelişir.
Bitiş:
Oyunun son bölümüdür. Pişekâr, izleyicilerden özür dileyerek gelecek oyunun adını ve yerini bildirir. Oyunu kapatır.
4.KÖY SEYİRLİK OYUNLARI:
Köylerde yılın belli günlerinde, düğünlerde, bayramlarda, kutlamalarda oynanan oyunlardır. Bu oyunlarda da ana öge taklittir ve yazılı bir metin bulunmaz. Oyuncular halktan kişilerdir. Oyun belli bir olay seçilerek hiç hazırlık yapılmadan sergilenir. Köy oyunlarının Karagöz ve orta oyunundan farklı yönü, oynandıkları yörelerin özelliklerini taşımasıdır.