ANLATICI VE BAKIŞ AÇISI
1. Anlatıcı
A) Anlatıcının tarihsel serüveni
B) Anlatıcı tipleri
C) Anlatıcının konumu ve işlevi
2.Bakış Açısı
A) Tanrısal Bakış Açısı
B) Gözlemci Bakış Açısı
C) Tekil Bakış Açısı
D) Çoğul Bakış Açısı
ANLATICI
Olay anlatımına dayalı metinlerde olayları, kişileri, mekanı okurlara anlatan kişiye anlatıcı denir. Anlatıcı roman türünün en gerekli ve etkili unsurudur. Romanın olmazsa olmalarındandır.
A)Anlatıcının Tarihsel Serüveni:
Destan ve masallardaki ilahi anlatıcı, romanın çıkışıyla bu türde de bir müddet etkisini gösterir. Dinsel toplumdan seküler topluma gidiş, rasyonalizm, relativizm gibi çeşitli akımların ve bu akımların çeşitli şekillerde edebiyata ve dolayısıyla romana yansımasıyla konum ve işlev değiştirir. Anlatımın metin üzerinde yoğunlaşmasıyla anlatıcıda beşeri özelliğe doğru bir gidiş gözlenir. Ama yine de her anlatıcıda hemen hemen ilahi bir özellik vardır.
Anlatıcının romanda kendini belirgin bir şekilde hissettirmesini,
a)Romanın henüz olgunlaşmamış bir tür oluşuyla
b) Dönemin romana dönük beklentisiyle
c) Romanın acemiliğiyle açıklayabiliriz.
Bu anlatıcı “yazar anlatıcı”dır. Gerçekçilere gelene kadar anlatıcı romanlarda varlığını iyice hissettirir. Gerçekçiler romancının olayları anlatmada objektif kalmasını isterler. Fakat kısmen başarılı olmuşlardır. Modern imkanlarla yazar-anlatıcının etkisi en aza iner, fakat ortadan silinmez, esasen bu mümkün de değildir.
Yer yer anlatıcının kişiliği, yazarın kişiliğini aşabilir, bizim için önemli olan okuyucunun bunu yadırgamamasıdır.
B) Anlatıcı Tipleri:
Romanı anlatırken yazarın ilk görevi anlatıcı tipini belirlemektir. Anlatıcı hikayeyi anlatan, yani anlatı işini gerçekleştiren kişidir.
O anlatıcı: İlahi nitelikli o anlatıcı, destandan romana intikal etmiştir. Modern romanda beşerileştirilmiştir.
Ben anlatıcı: Tamamen beşeridir.
Çoğul ikinci kişi anlatıcı: Romancıya sınırlama getiren marjinal bir anlatıcıdır.
C) Anlatıcının Konumu ve İşlevi:
O anlatıcı, anlatının kaderini yönlendirir. O anlatıcı yönteminde; anlatıcı, olaylar karşısında ilahi, yansız veya kişisel bir tutum takınır. Romanın yapısına göre romancı bu üçünü de kullanabilir.
İlahi konumdaki anlatıcı her şeyi görüp bildiği gibi bu şeyler üzerinde tasarruf hakkına da sahiptir. Bakış açısının sınırsız olması uzun yılları kapsayan romanlarda yazara birçok fayda sağlar. Bu konumda yazar-anlatıcı olaylar, kişiler ve yaşam hakkında kendi düşüncelerini de belirtir.
Tarık Buğra Küçük Ağa’da bu anlatıcıyı donanımlı kılarak başarılı bir şekilde kullanmıştır.
Bu anlatıcı bazen olaylara ve kişilere yönelik eleştirilerde bulunur. Örnek: Felatun Bey’le Rakım Efendi
Bu tür kullanım okuyucunun ilgisini kişilerden, eserden çok yazara çekebilir. Bu ise bir kusurdur.
Günümüzde roman kişileriyle özdeşleşen, onların ağzından kendisi konuşan yazar zayıf yazardır.
On anlatıcının konumunda yazarın dünya görüşü veya ideolojisinin de rolü vardır.
Yansız konumdaki anlatıcı, olaylar ve kişiler karşısında objektif olduğu için onlar karşısında seyircidir ve gördüklerini yansıtmaya çalışır.
Kişisel anlatım konumunda kişi ve çevreyi gören roman kahramanı, görüleni anlatıp aktaran ise anlatıcıdır. Anlatılanlar zihin ve bilinci kullanılan kahramanın sahip olduğu toplumsal ve kültürel düzeye uygun olmalıdır. Bu konumun kullanıldığı romana “kişisel anlatım romanı” da denir. Bu romanın gelişimini ve yükselişini obkektivizm ve bilinçaltı gibi yeni konular sağlamıştır.
Ben anlatıcı, anlatı dünyasının içindedir. Hem anlatılan hem anlatan figürdür. Okuyucu; olayları, çevreyi ve kişileri ben anlatıcının gördüğü kadar görür. Anlatıcının roman kahramanıyla özdeşleşmesi romana gerçeklik özelliği gibi bir avantaj kazandırmış, fakat ilerleyen yıllarda yazarların objektiflik kaygısından dolayı bu anlatım tarzı ikinci plana itilmiştir.
Ben anlatıcının daha az tercih edilmesinin bir nedeni de yazarın kapris ve heyecanını gizleme olanağından yoksun olmasıdır. “O” anlatıcı bu konuda çok büyük bir avantaja sahiptir.
Bazı romancılar ben anlatıcıyı kendi serüvenini anlatmak için değil, olaylara farklı açıdan bakmak için devreye sokmuşlardır.
Ben anlatıcının kullanıldığı romanlarda anlatıcı-anlatılan arasında makul düzeyde tutulması gereken uzaklığı kurmak ve korumak kolay değildir. Bu da romancının ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır.
Birtakım uygulamalarla ben anlatıcıda görülen zaaflar giderilebilir. Bunlar:
a) Ben anlatıcıyı donanımlı kılmak. Görme ve sezme gücü güçlendirilmiş bir anlatıcının çevreyi ve eşyayı anlatırken kendi mizacından birtakım işaretler göstermesi.Örnek: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu.
b) Gözlemci kahramana yer vermek, ben anlatıcının yükünü hafifletebilir. Gözlemci kahraman görevini iki şekilde doğrudan yapar: Anlatıcı hakkında ya doğrudan bilgi verir ya da anlatıcının kendi kendisini tanıtmasına aracı olur.
Her iki halde de onun anlatıcıyı yakından tanıması, onun hakkında geniş bilgiye sahip olması gerekir.
c) Yazar mektup ve anı yönteminden yararlanabilir. Romancılar ben anlatıcı etrafında kurgulanan anlatımın darlığını aşmak için arada mektup ve anı metinlerine yer verirler. Bu yöntemlerle anlatıcının arzu, özlem ve amaçlarını öğrenmiş oluruz.
Bütün bu uygulamalarla yöntemin kusur ve kısıtlılığı nispeten giderilmiş olur.
2.BAKIŞ AÇISI
Bakış açısı; olay, çevre ve kişilere bakılan optik açıdır. Mekan, zaman, şahıs kadrosu gibi unsurların kim tarafından kime nakledilmekte olduğu sorularına cevap verir.
Anlatıcı ile anlatılan arasındaki mesafenin dengeli bir çizgide tutulmasında, romanın dil ve üslubunun biçimlenmesinde, yani romanın sağlıklı yapılanmasında bakış açısının önemi büyüktür. Bunun için bakış açısını belirlemeden diğer unsurlarını devreye sokmak roman için iyi sonuçlar doğurmaz.
Bakış açıları:
A)Tanrısal Bakış Açısı:
Destandan romana intikal etmiş bir yöntem. Bu bakış açısı her şeyi bilme esasına dayanır. O anlatıcı, hem romandaki kahramanları hem de okuyucuyu yönlendirir. Sonsuz tasarruf hakkına sahiptir. Bu bakış açısı hacimli romanlar için de elverişlidir. Örnek: Küçük Ağa, Savaş ve Barış.
B) Gözlemci Figürün Bakış Açısı:
Gözlemci anlatıcının bakış açısı beşeridir. Gözlemci anlatıcı roman kahramanlarındandır. Zaman, olay, mekan ve kişiler onun bakış açısından sunulur. Bu anlatıcı olayların akışını etkilemez, gözlemci olarak bulunur. Anlatılanları onun vasıtasıyla daha iyi anlarız. Birinci tekil kişinin bakış açısından sunulan romanlarda, bu bakış açısının yapısından kaynaklanan mahzurları gidermek için gözlemci figür devreye sokulur. Örnek: Peyami Safa’nın Canan romanındaki Selim karakteri.
C) Tekil Bakış Açısı:
Genellikle otobiyografik romanlarda uygulanır. Bu tür romanlarda anlatıcı ile anlatan aynı kişidir. Bu figüre kahraman-anlatıcı denir. Otobiyografik romanlarda anlatıcı gerçek dünyadaki yazardan uzaktadır. Robenson Crusoe, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu örneklerinde olduğu gibi.
Bu bakış açısından roman yazmak zordur. Çünkü özü gereği dar ve sınırlı imkanlar sunar. Bu sınırlı imkanları gidermek için romancılar bilinç akışı , iç monolog gibi teknikler kullanır. “O” anlatıma kıyasla daha doğal ve sıcak hava taşıması okuyucuyu etkilemek ve onu romanın dünyasına çekmek için bir avantajdır. Olayların içinde bulunması, romanın diğer figürlerine yakın olması, ben anlatıcıyı daha insani, daha inandırıcı kılar.
D) Çoğul Bakış Açısı:
Dıştaki gerçeğin hakkıyla yansıtılması için kullanılmıştır. Bu bakış açısının kullanıldığı romanlarda bakış açısından yararlanılan (yansıtıcı bilinç) birden fazladır. Eşya, olay, zaman bakana göre değişir. Bu ögelere yakın duranın yine bu ögeleri anlatması gerekir. Bakış açılarından yararlanılan kişiler, kendi psiko-sosyal kimliklerine göre konuşurlar. Onların bu tasarrufuyla roman çok sesli, renkli ve derinlikli bir boyut kazanmış olur.
anlatici ve bakis acisi ders notlari indir.