Dervişin biri elsiz ayaksız bir tilki gördü. “Bu elle, bu ayakla nerden yiyip içiyor? Nasıl yaşayabiliyor?”diye Allah’ın lütuf ve kudretine hayran kaldı. Derviş şaşkın şaşkın etrafına bakmaktayken aslanın biri pençesinde bir çakalla çıkageldi ve çakalı orada yedi. Ondan artakalanla tilki karnını doyurdu. Herkesin rızkını ulaştıran Allah, ertesi gün başka bir tevafukla tilkinin günlük yiyeceğini yine gönderdi. Bu gerçek karşısında adamın gözü açıldı. Hemen bir mescide gidip, Allah’a dua etti. “Aslanlar bile, diyordu, rızklarını zorbalıkla yemiyorlar. İyisi mi, ben bundan sonra karıncalar gibi köşeye çekileyim.”
İşini gücünü bıraktı. Lütufkâr Allah’ın rızk yollayacağını umarak çalışmayı bıraktı. Fakat kendisiyle ne elalem kaygılandı, ne de eş dost. Sopa gibi bir deri bir kemik kaldı. Zayıflıktan sabrı da tükendi, idraki de…
Bu sırada mihrabın duvarından kulağına sesler geldi: “Ey tembel adam, tilki gibi elsiz ayaksız görme kendini. Git de yırtıcı bir aslan kesil. Öyle çalış ki, aslan gibi senden de başkalarına bir şeyler kalsın. Neden tilkiye benzeyip artıklarla doyacaksın? Aslan gibi ensesi kalın bir insan, tilki gibi düşkünleşirse köpekler dahi ondan üstün olurlar. Uğraş, didin ve başkalarıyla ye, iç. Elalemin artığına göz dikme. İmkân bulduğun müddetçe, elinin emeğiyle geçin. Kendi himmetin kendi terazine gider. Sen ercesine zahmet çek de, sayende rahat edilsin. Başkalarının el emeğini, namussuz olan yer.
Ey genç! İhtiyar yoksulun elini tut. Ve kendini ‘”tut elimden!’” diyecek dereceye düşürme. Allah’ın merhameti kendi varlığının gölgesinde halkı dinlendiren kullar içindir. Aklı başında bir insan cömertliği adet edinir. Çünkü himmeti az olanlar, içsiz kabuğa benzerler. Tanrının yarattıklarına iyilik eden kişidir ki, her iki âlemde iyilik görür.’’
Hayata bakış açısı belirliyor davranışlarımızı
çok güzel hikaye hocam “boş oturanı kimse sevmez ” derdi babannem. Allah da sevmez.selamlar