Köylünün biri bir gün tarlasına giderken bir kuyu görür ve yanına gider, eğilip bakar. Derin, dipsiz bir kuyudur. Tam o esnada kuyudan büyük bir yılan çıkar ve haliyle köylü korkup geriler. Yılan köylüye korkmamasını, kendisine zarar vermeyeceğini söyler ve ağzından bir altın bırakıverir kuyunun başına. Böylece yılanla köylü arasında bir dostluk kurulmuş olur. Köylü her gün yılanın bulunduğu kuyunun başına gelir, yılan da onun geldiğini görür ve kuyudan çıkarak bir altın verir. Günler bu şekilde geçmektedir…
Derken yaşlı adam bir gün oldukça rahatsızlanır, yatağa düşer. Yataktan çıkamadığı için de yılana gidip altın alamaz artık. Birkaç gün sonra oğlunu yanına çağırır ve durumu anlatır. Kuyunun başına gidip yılana durumu anlatmasını ister.
Oğlu denileni yapar, kuyuyu bulur ve biraz bekledikten sonra yılan çıkar. Oğul durumu anlatır ve yılan her zamanki gibi bir altını çıkarıp köylünün oğluna verir. Oğul ise şaşkınlık içinde altını alır ve eve döner.
Köylünün oğlu eve geldiğinde şaşkınlığını üzerinden atar atmaz hinlik düşünmeye başlar. “Her gün o yılanın yanına gidip bir tane altın vermesini bekleyeceğime onu öldürür, kuyudaki altınların hepsini alırım!” diye aklından geçirir. Ertesi gün planını gerçekleştirmek üzere kuyunun başına gider ve yılan olacaklardan habersiz bir şekilde kuyudan çıkar. Çıkar çıkmasına ama bizim açgözlü oğlan arkasındaki baltayı indirir yılanın üzerine ve kuyruğunu kopartır! Yılan da can havliyle oğlanı sokar ve kuyuya girer. Köylünün açgözlü, hin fikirli oğlu zehirlenip oracıkta ölmüştür.
Köylü, oğlunun gelmediğini görünce yataktan kalkıp aramaya çıkar. Kuyunun başına vardığında oğlunun cesedini görür ve yanına koşup ağlamaya başlar. Yılan da kuyudan çıkıp olanları anlatır. Köylü o üzüntüyle ve evlat acısıyla yılana hiçbir şey söylemeden evine döner. Günlerce yas tutar, üzülür.
Bir süre sonra daha farklı düşünmeye başlar. Oğlunun hırsının buna sebep olduğunu ve bu yüzden hem oğlunu, hem de dostluğunu kaybetmiş olduğunu düşünerek kuyunun başına gider ve yılana seslenir. Köylü, “Olanları unutalım, yine eski güzel günlerimize dönelim.” der yılana.
Yılanın bir an duraklar ve cevabını verir; “Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı varken biz artık seninle dost olamayız.”
Çivi çıkar izi kalır. Demişler.