Rivayet edenlerden işittim: Hz. îsa zamanında, ömrünü cehalet ve azgınlık içinde geçirip sapkınlıkla tüketen bir adam vardı. Taş kalpli, merhametsiz, korkusuz bir günahkârdı. Öyle ki şeytan bile, ne zaman görse, ondan çekinirdi. Günlerini boşuna geçirmiş, dünyada bir tek gönlün rahat etmesine imkan vermemişti. Kibri çok, aklı yoktu ve haram lokmalardan şişkin bir karna sahipti. Kısası; yamuk yürüdüğünden eteği kirlenmiş, günahtan yüzü kapkara kesilmişti. Ne irfan sahipleri gibi doğru yürüyen bir ayağa, ne de adam gibi öğüt dinleyen bir kulağa sahipti. Görenler, uğursuz yılan görmüşçesine nefretle ondan kaçarlar; insanlar hilal görmüş gibi kendisini ona uzaktan gösterirlerdi. Fena arzular harmanını kül etmiş, bu yüzden -bir arpacık olsun- iyi bir ad kazanmamıştı. Bu adam o kadar günahkâr yaşadı ki nihayet defterinde gûnahlarını yazacak yer kalmadı. Fasık, kimseyi dinlemez, şehvetine düşkün, gafil, gece-gündüz sarhoştu.
Hz. İsa, bir gün çölden gelirken yolu üzerinde bir âbidin çadırına uğradı. İnsanlardan ırak, kendi halinde ömrünü Allah’a ibadet ederek geçiren bu âbit, Hz. İsa’yı görür görmez, zikrini bırakıp başını yere koyarak ayaklarına kapandı. Bedbaht günahkâr, uzaktan onları görüp seyre koyulmuştu. Görseniz; ışığa hayran pervane kesilmişti. Zenginin eline utanarak bakan yoksul gibiydi adeta. Utancından yana yakıla ah etti, gaflet içinde geçirdiği gecesiyle gündüzlerine hayıflandı. Buluttan boşanırcasına ızdırap yaşlar dökülüyordu gözlerinden. “Yazıklar olsun bana, hayatım cahillik içinde geçti, hiçbir şey kazanmadan değerli Ömrümü boşa harcamışım meğer. Ölümü, yaşamından daha hayırlı olanlar, benim gibi yapmasınlar. Çocukken ölenler, ihtiyarlıkta utanca düşmezler.” deyip şöyle dua etti; “Ey kainatın yaratıcısı Yüce
Rabbim! Günahlarımı affet, beni bağışla, aksi takdirde vay halime! Ey çaresizlerin elinden tutan Allah’ım! Bana acı, feryadımı işit, bağışla!”
Günahkâr adam, pişmanlık gözyaşları dökerek böyle inleyedursun; âbit, mağrur gözlerle o kötü adamı uzaktan görünce kaşlarını çattı ve; “Bu bedbaht adamın bizim aramızda işi ne! Bu talihsiz cahil, bize layık değil. Boğazına kadar ateşe girmiş, ömrünü yele vermiş. Murdar nefesinden ne hayır gelecek ki Mesih’le, benimle dostluk etmek ister! Defolup gitsin buradan. Günahlarının ardı sıra cehennemi boylasın. Çirkin suratını görmek istemiyorum. Aman, ateşi üstüme sıçramasın da. Ey Rabbim! Mahşer günü herkesi huzuruna topladığında beni bu adamla birlikte aynı yerde diriltme!” diye dua etti.
Âbit, duasını bitirir bitirmez, Yüce Allah’tan, şerefli elçisine vahiy geldi; “Biri, âbit; diğeri, günahkâr iki kulumun da duasını kabul ettim. Günlerini boşa geçiren şu bedbaht, huzurumda öyle bir tövbeyle inledi ki onu kerem eşiğimden kovmayacağım, fena işlerini affedeceğim, böylece onu ihsanımla cennetime alacağım. Yanındaki âbit, cennette bu günahkârla arkadaş olmaktan hicap duyuyorsa söyle, onun da duasını kabuk ettim. Mahşerde ondan yana kaygılanmasın. Çünkü o günahkâr, cennete; kendisiyse, kibrinden ötürü cehenneme girecek. Günahkâr kulum, tövbesiyle kapkara kalbini apak parlatırken; sözde âbit, riyakar ibadetine güvendi de, çaresizliğin dergahımda kibir ve benlikten daha yüce olduğunu idrak etmedi.’’
Dostum! Üstü başı temiz ve fakat ahlakı kirli olan kimseye cehennem anahtarı ne hacet! Hakk katında düşkünlük ve çaresizlik, gösterişle yapılan ibadet ve kibirden daha iyidir. Mertsen, bundan bahsetme. Her oyuncu, topu çizgiden çelip çıkaramaz. Kendini iyilerden görüyorsan, kötüsün demektir. Zira Allah katında benlik olmaz. İçini fıstık zannedenlerin çoğunun dışı soğan gibi hep kabuktur. Kibir ve benlikle yapılan ibadetler de böyledir. Bu nedenle hiçbir şeye yaramaz. Sen önce git, ibadette ettiğin kusurlar için Rabbinden özür dile. Hakk’a karşı iyi ama halka karşı kötü olan akılsızlar, ibadetlerinin meyvesini yiyemezler. Allah katında bedbaht ayyaş ile gösteriş için ibadet eden, aynıdır. Biri, işlediği günahlar yüzünden; öbürü, ibadetinde riyakâr davrandığı için zarar görecektir.
Dostum! Allah’ı hakkıyla zikretmeye, layıkıyla anmaya çalış ve son peygamberini örnek al, onu geçecek kadar ibadete dalma. Siyahlık kadar, haddin-den fazla beyazlık da iyi değildir. Akıllı kişilerden bize armağan kalan bilgece söylenmiş sözleridir. Sadî’nin şu tek sözünü çıkarma aklından; “Allah’tan korkan günahkâr, riyakâr âbitten çok daha hayırlıdır.”
Mümin’in niyeti amelinden hayırlıdır.