KIRMIZI SAÇLI KADIN: BİR BABALAR VE OĞULLAR ROMANI YA DA KADERİNDEN KAÇAMAZSIN
Roman üç bölümden oluşuyor. Birinci ve ikinci bölümlerin anlatıcısı kahraman anlatıcı (ben anlatıcı), üçüncü kısımda ise olayları Kırmızı Saçlı Kadın’ın (Gülcihan Hanım) ağzından dinliyoruz.
Kahraman anlatıcının adının Cem olduğunu 195 sayfalık romanın yarılarında öğreniyoruz. Yani ilk iki kısımda anlatıcı Cem.
Olayların geçtiği yıllar 1980 ile 2015 arasıdır. Cem’ın babası bir eczacıdır ve Cem ona her gün öğle yemeği götürür. Ama aralarında bir mesafe vardır. Babası siyasi görüşlerinden dolayı zamanında tutuklanmış, işkenceler de çekmiştir. Babası ara ara ortalıktan kaybolur; ancak bu kayboluşlardan birinde sanki siyasî değil de başka bir şey vardır. Bunu annesinin tavrından anlayabiliyoruz. Babası, Cem lisedeyken bir daha ortalıktan kaybolur ve bir daha da eve gelmez. Cem, Deniz Kitabevi’nde bir süre çalışır. Daha sonra kendisine kazancı çok olacağı söylenen kuyuculuk işinde çırak olarak çalışmaya başlar.
Hayri Bey bir iş adamıdır ve Öngören’de bir tekstil fabrikası kurmak ister. Bu sebeple öncelikle fabrikayı kurmak istediği arazide su olup olmadığını öğrenmek ister. O dönemlerde sondaj makineleri çıkmadığı için kuyucular 10-20 metrelik kuyu kazarak suyun olup olmadığına bakarlar ve su bulunursa kuyucular büyük kazanç sağlar.
Su arama görevi bu işin ustası Mahmut Usta’ya verilir. Ustanın Ali adında bir çırağı vardır bir de Cem gelir. Mahmut Usta kuyuyu kazarken çıraklar da çıkan toprakları başka arabalara yükler. Bir süre sonra Cem patronunu babasının yerine koyar ve onu çok sever. Kazma işleri bir aya yakın zamandır devam eder; ama su hala çıkmaz.
O sıralarda Cem kırmızı saçlı bir kadınla karşılaşır ve ona aşık olur. Onu her gün görmek için şehre iner ve evlerinin camından bakar. Bir gün tiyatro çadırı görür ve oraya davet edilir. Gördüğü kırmızı saçlı kadının tiyatrocu ve bir de evli olduğunu öğrenir. Kadının kocası Turgut’un olmadığı bir gün Cem ve kadın karşılaşarak kadının evinde birlikte olurlar. O günden sonra Cem artık kadını unutamaz.
Bu arada çırak Ali su çıkmayacağını düşünerek işi bırakır. Cem ve Mahmut Usta işe devam eder. Akşamları birbirlerine hikaye anlatırlar. Cem ve kırmızı saçlı kadın birlikte olduktan birkaç gün sonra garip bir olay olur. Mahmut Usta ve Cem paydos yapacakken yirmi metre yükseklikten bir kova Mahmut Usta’nın üzerine düşer, Cem ustanın ses vermediğini fark ederek öldü düşüncesine kapılır ve kendisinin öldüren kişi görüleceğinden korkarak oradan kaçar.
Yıllar sonra Cem, Ayşe ile evlenir, çok zengin bir müteahhit olur, mutlu bir evlilik sürerler; ancak bir türlü çocukları olmaz. Bir gün eşi Ayşe Cem’e Öngrören’de bir inşaat projesinden bahseder. Öngören’e giden Cem, Enver adında kırmızı saçlı kadınla olan birlikteliğinden bir oğlu olduğunu öğrenir. Enver babasını hiç sevmez. Yıllardır baba olarak tanıdığı Turgay’ı da oldubitti sevememiş, onunla anlaşamamıştır.
Enver babasıyla karşılaştıkları o akşam kendisini başka biri (Serhat) olarak tanıtır ve Cem’i (babasını) eskiden kazdıkları kuyunun yanına götürür. İkisi de çok gerilir. Enver ve Cem kavga etmeye başlarlar. Cem bir anda silahını çıkarır. Enver kendini korumak isterken yanlışlıkla babasını vurup öldürür. Cezaevine gönderilen Enver ise annesinin ısrarıyla bu kitabı yazar.
Roman kahramanları:
Kahraman anlatıcı (Cem) : Romanın başkarakteri olan Cem gençliğinde yaptığı kuyucu çıraklığı romanda önemli yer tutar. Bu sebeple Jeoloji mühendisi olacaktır. Kuyucu çıraklığı yapmadan önce yazar olma hayalleri kuran Cem, Akın isimli solcu bir babanın oğludur. Babasının solcu olması ve genç yaşta ailesini terk etmesi Cem’in kişiliğinde etkilidir. Cem, babasından bıraktığı boşluğu Mahmut Usta ile doldurmaya çalışır. Mahmut Usta’nın öldüğünü sanması ve Kırmızı Saçlı Kadın ile birlikte olması onun hayatında derin izler bırakır. Kral Odipus’un hikayesi ve Rüstem ile Sührab’ın hikayeleri onu çok etkiler. Oğlu Enver ile karşılaşınca kader ona da aynı oyunu oynar.
Kırmızı Saçlı Kadın: Gerçek adı Gülcihan’dır. Tiyatro sanatçısıdır. Romanda sürekli olarak Kırmızı Saçlı Kadın olarak bahsedilir. Cem’in ilk aşkı olan Kırmızı Saçlı Kadın romana da ismi verilen kişidir. Gençliğinde Cem’in babası Akın ile bir ilişkisi olsa da Cem’in babasının ailesine geri dönmesinden sonra solcu ekibin liderlerinden Turhan ile evlenir. Turhan’ın ölümünden sonra da Turhan’ın kardeşi Turgay ile evlendirilir. Turgay ile bir tiyatro ekibi kurarlar. Öngören’e geldiğinde Cem ile tanışır. Cem’in, babası Akın’a benzemesi ilgisini çeker. Cem ile Akın’ın baba-oğul olduklarını tiyatro çıkışı Cem ile konuşurken anlar. Cem ile birlikteliğinden hamile kalsa da çocuğun babasının kim olduğu hakkında uzun süre şüphe duyar. Romanın üçüncü kısmında anlatıcı Kırmızı Saçlı Kadın’dır. Oğlu Enver’e babasının kim olduğunu söyler ve onunla tanışması için ısrar eder.
Mahmut Usta: Tecrübeli bir kuyu ustasıdır. Romanda Cem’in üzerindeki etkisi oldukça önemlidir. Çok belli etmese de Cem’i sever. Cem’i birçok yanlıştan korumaya çalışır. Cem için baskıcı, otoriter bir baba kimliğindedir. Cem, Mahmut Usta’yı öldü bilse de sadece yaralanmıştır. Mahmut Usta, Kırmızı Saçlı Kadın tarafından kurtarılır. Cem gittikten sonra suyu bulur ve bu kuyudan sonra işleri gittikçe açılır. Cem Öngören’e gelmeden 5-6 yıl önce vefat eder.
Enver: Cem ve Kırmızı Saçlı Kadın’ın oğludur. Muhasebe okuyan Enver, babası gibi yazar olma hevesindedir. Şiirleri birkaç dergide yayınlanmıştır. Hayatında büyük bir başarı gösteremez. Parasız olmaktan çokça şikayet eder.
Ayşe: Cem’in eşidir. Cem’in eniştesinin akrabası olan Ayşe, Cem ile de üniversitede bu vesile ile tanışır. Eczacılık okur. Cem’e her zaman destek olur.
Turgay: Kırmızı Saçlı Kadın’ın kocasıdır. Cem’in Kırmızı Saçlı Kadın ile tanışmasını kolaylaştırır. Abisinin karısı ile evlendiği için problemleri vardır. Enver ve Kırmızı Saçlı Kadın’a zor zamanlar geçirtir.
DEĞERLENDİRME:
Bu romana Babalar ve Oğullar adı verilseydi bence çok uygun düşerdi. Çünkü Oedipus’un hikayesi, Rüstem ile Sührab’ın hikayesinden yola çıkarak Cem’in babasıyla ilişkisi roman boyunca üzerinde en çok durulan romanın eksenini oluşturan unsurdur bence.
Romanda modern olmakla olmamak, birey olmakla olmamak da sorgulanıyor.
Orhan Pamuk bence tam bir üslup ustası. Diğer romanlarını okuyalı yıllar oldu. O zamanlar üslubunu pek beğenmemiştim- Benim Adım Kırmızı hariç- ama bence bu roman bu açıdan oldukça akıcı.
Orhan Pamuk yazma uğraşında başarılı bir isim. Yazmayı seviyor ve kurguyu iyi biliyor. Baba oğul ilişkisini anlatırken farklı milletlerin metinlerinden faydalanarak bu ilişkiyi başarılı bir şekilde analiz ediyor.
Romanda altını çizerek okumanız gereken yer oldukça çok. Onun için romanı başkasından veya kütüphaneden alarak okumak yerine kitapçıdan edinin. Yıllar sonra romanı tekrar okuduğunuzda altını çizdiğiniz yerler hakkında yeninden düşünün derim.
Kitapta o kadar çok tesadüf -yoksa tevafuk mu demeliyim- var ki nasıl anlatsam bilemiyorum.
Romanda solculuk, Allah’a inanma, modern birey kavramları üzerinde de durulmuş, bu kavramlar üzerinden bazı sorgulamalar yapılmış.
Modern bireyin açmazları, kendini bulamayışı dile getirilmiş.
Bu romanı okuduktan sonra Turgenyev’in Babalar ve Oğullar romanını okumak isteğim arttı.
Mitolojiye, destanlara ve tarihe merakım arttı bu romanı okuduktan sonra.
Acaba Orhan Pamuk’un babasıyla arası nasıldı? Röportajlarında, anılarında bununla ilgili bilgi var mı?