Roman Yorum-Özet

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat – Şemseddin Sami– Kitap Yorumu

                                              Kum Saati Yayınları- 2011- 147 sayfa

              “Gönül bir müftüdür ki istemediği şey için pek kolay fetva vermez.”

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemseddin Sami’nin en nadide eseridir (1875). Osmanlıca harflerle yazılmış ilk Türkçe roman olma özelliğini taşıyor. Görücü usulü ile evlenme, kızların belli bir yaştan sonra okuldan alınıp evde dikiş nakışla uğraştırılması, sadece bir bakışla yaşanan aşklar ve gizlice yazılmış mektuplar…

Roman, Saliha Hanım ile kocasının ne zor şartlarda evlenebildiklerinin anlatılmasıyla başlıyor. Kendisinin erken evlenmesine rağmen oğlu Talat’ın ise henüz evlenme yaşının gelmediğine inanıyor. Talat ise tesadüfen uğradığı Tütüncü Hacı Baba’nın dükkanının üstündeki camda gördüğü kıza aşık oluyor. Tek bir bakış yetiyor ona. O andan sonra deli divane oluyor. Her gün aynı saatte o sokaktan geçiyor. Bakıyor ki kız orada. Birkaç gün bu davranışı tekrar ediyor.

Ve evet emin oluyor kızın da gönlünün olduğundan. Ama tabii artık tek bir bakış yetmiyor, söz istiyor, kesinlik istiyor. Bir çare aramaya başlıyor sevdiği kızla görüşebilmek için. Bulduğu yol pek akıl kârı olmasa da başka çaresi olmadığından hemen harekete geçmeyi yeğliyor. Siyah örtülere bürünüp kadın kılığında sevdiğinin sık sık görüştüğü (bunu takip ederek biliyor) nakış ustasına gidiyor. Ona daha yakın olabilmek için nakış öğrenmeye başlıyor. Gel zaman git zaman sevdiği kızı yakından görmek istiyor. Bir plan daha yapıyor ve planı çok geçmeden tutuyor. Sevdiği kızın evine davet ediliyor hem de onunla ahbaplık edip ona okuma öğretecek, güya o da ( Talat) nakış öğrenecek. Ertesi günü iple çekiyor ikisi de. Ve nihayet sevdiği kızla yan yana oluyor farklı koşullar da olsa da. Fitnat hiçbir şey anlamıyor, sadece bir benzerlik olduğunu düşünüyor tabii o benzetme de aşkın tesiri diye düşünüyor.

Talat yerine Ragıbe Hanım eşlik ediyor Fitnat’a. Fitnat hemen onun sıcacık muhabbetine katılarak sevdiği adamı anlatıyor. Ragıbe Hanım da o kişinin (Talat’ın) abisi olduğunu söylüyor. O andan sonra dünyalar Fitnat’ın oluyor. Gün geçmeden mektuplaşmaları başlıyor.

            “Mektuplaşma yarı yarıya kavuşmadır.”

    Aşkları doludizgin devam ediyor. Ama Fitnat hala eve gelen Ragıbe Hanımın sevdiği adam olduğunu anlamıyor. Bir gün hiçbir şeyden habersiz komşu gezmesine diye evden çıkartılıyor. Biraz kendine bakım yapılmasına şaşırsa da hiç dışarıya çıkartılmadığı için çok da bu konunun üzerinde durmuyor. Bilmediği tanımadığı insanlarla bir vapura binmesi onun şaşkınlığını giderek arttırıyor. Hele ki yabancı bir eve getirilip “Burası senin evin.”  dendiğindeyse dünyası başına yıkılıyor. Meğer Fitnat çoktan evlendirilmiş bile hem de gıyabında. Sonrasında ne mi oluyor dersiniz? Gözyaşı sel olup akıyor. Fitnat’ın canından can kopuyor. Normalde okuduğum romanların incelemesini yaparken sonunu da söyleme âdetim vardır. Ancak bu eser edebiyatımızda mihenk taşı olduğu için sonunu söylemiyor, okumanızı tavsiye ediyorum. Şöyle bir ipucu verebilirim sadece, sizi Türk filmi tadında bir son bekliyor hazır olun, okurken mendillerinizi yanınıza almayı unutmayın.

 

SON *

Yazdır

Yazar hakkında

Aslı Cansız

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni

Yorum yap