Genel

Yolculuk-Nurullah Ataç

nurullah atacin günceleri

Günlük örneği:

YOLCULUK

Pazar, 11 Nisan1954

Adana’ya gidiyorum bugün. Ne zaman gitsem Adana’ya, bir sevinç duyarım içimde. Çok sevdiklerim vardır orada, şehri de severim, bütün Çukurova’yı severim. Biliyorum, şehir güzel değildir, ne İstanbulʼa, İzmitʼe benzer ne de Ankaraʼya. Gene de ben Adana’yı, İstanbulʼdan da, İzmirʼden de yeğlerim. Ankara başka. Ah! Bu Ankaraʼnın yüksekliği olmasa! Damarlarım gergin, dokunuyor bana buranın yüksekliği. İngin yerlere gittim mi, daha bir iyilik, daha bir ferahlık duyuyorum kendimde. Adanaʼya gideceğime biraz da onun için seviniyorum. Sonra yolculuğun keyfi var. Bir türlü fırsat olmadı, büyük yolculuklara çıkamadım. Oysaki Avrupa ülkelerini, Amerikaʼyı, bütün dünyayı görmek isterdim. Bazı yokluyorum da kendimi, içimde serüvenler isteyen bir adam buluyorum. Biliyorum serüvenci olmadığımı, bir yere bağlanıp oturan kişilerdenim. Gerçekten serüvenci olsaydım ne yapar yapar dolaşırdım yeryüzünü. Gerçekten serüvenci olanlar fırsat mı bekler, başlarını alıp yollara düzülmek için? Kendileri yaratırlar fırsatı. Ama insanoğlu tek parça değil ki! Bencileyin bir yerde oturanlarda bile bir serüvenci var, serüvencilik eğilimleri var, ara sıra gösteriyor kendini. Birkaç kitap alıyorum yanıma, saymadım ya, onu, on ikiyi aşkın. Bırakamıyorum, tam çantamı kapatırken şu da kalmasın diyorum. Biliyorum ki okuyamayacağım, çantamı götürdüğüm gibi getireceğim, açmadan. Yolculukta okuyabileceklerini sananlar yanılırlar. Gördüğü yerler ilgilendirir kişiyi, kitap okumağa vakit kalmaz. Hem okuyacak olduktan sonra neden yolculuğa çıkmalı? Evimiz, odamız o işe daha elverişli değil mi? Ama olmuyor işte, yanımda kitap bulunmadı mı bir eksiklik duyuyorum. Okumayayım ama yanımda dursun… Bu son günlerde Monsieur Paul Léautaudʼnun Passe Tempsʼını okuyorum, yeni değildir o kitap,ama şimdiye kadar getirtememiştim. Çabucak tükenirdi o adamın kitapları, yeniden de bastırtmak istemezdi. Radyo konuşmalarıyle ün kazandıktan sonra biraz daha yumuşadı, yakında belki Le Petit Amiʼyi de yeniden bastırtır. Onu okumuştum ama otuz yıldan çok oluyor hem de kitap hâlinde değil, (…) dergisinde okudum. Şimdi iyice hatırlamıyorum yalnız çok güzel bir şey olduğunu biliyorum, Monsieur Léautaudʼnun yazdığı her yazı gibi. Şimdi okuduğum kitap da öyle. Şüphesiz büyük bir şey söylemiyor, öyle derin bir düşünür değil ama süsten, edebiyattan uzak, sade bir söyleyişi var, her sayfasına vuruluyor insan. Benim André Gideʼe benzemek istediğimi sanırlar, doğrusu ben de bir zaman öyle sandım, yanlış, şimdi iyice anlıyorum ki ben bütün ömrümce yalnız Monsieur Léautaudʼya benzemek, onun gibi yazmak istemişim. Başarabildim mi? Ummuyorum. Bir kere bende onun cesareti yok, aklından her geçeni söylüyor, kimseyi üzmekten, kırmaktan çekinmiyor. Tam özgür bir adam. Özgürlüğü aradığı için özgür olmamış, yaradılışından öyle. Onu hapse, dört duvarın arasına kapatsanız, gene yitirmez özgürlüğünü.

Nurullah Ataç, Günce

Metindeki bazı sözcükleri anlamları:

derin: (mecaz) Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan.
serüven: Bir kimsenin başından geçen veya içine atılmış olduğu heyecanlı olay, macera, sergüzeşt.

yolculuk-nurullah atac

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap