Namık Kemal aydın bir çevreye bir şeyler söyleyebilen ilk roman yazarlarımızdandır. İki romanı vardır: İntibah (1876), Cezmi (1881).
Namık Kemal’e göre eski öykülerimiz artık bize tat verecek ölçüde değildir. Bu öyküler gerçek dışı ögelerle doludur ve aydın bir okuyucuyu doyuracak içerikten yoksundur. Hayal ögesi ile gerçeği dengeli bir şekilde vermek gerektiği düşüncesindedir. Onun romanlarında gerçek bir iskelet görevi yapmış, geri kalan kısım hayal dünyası ile dolmuştur. Ona göre olgusunun bu niteliğiyle roman ahlaka hizmet etmelidir.
Namık Kemal’e göre roman toplumsal fayda ve eğlenceyi bir arada vermelidir.
Namık Kemal, romanlarında insanın önce toplumsal yönünü ve yaşamını ele almakla beraber onun bireysel ya da psikolojik yönünü de bir yana bırakmamış, bu yönüne girebilmek için aşkı araç olarak kullanmıştır.
Namık Kemal, Celalettin Harzemşah adlı oyununun ön sözünde romanla ilgili fikirlerini belirtmiştir. Romanın ne olduğunu anlatırken bizdeki hikayelerin tılsım ile define bulmak, külünk ile dağları yarmak gibi gerçek dışı olayların olduğundan bahseder.
Romancı ilk romanı İntibah’ı bu eksikliklerden uzak tutarak yazmaya çalışmıştır. Babasının parasına güvenerek içki ve kadın yüzünden sonu ölüme kadar giden bir gencin yaşamını veren romanda, gençlere yalnızca birtakım bilgiler vermenin yeterli olmadığı belli bir eğitimden geçmeleri gerektiğine değiniliyor. Romanın başkişisi Ali Bey toplumdan seçilmiş bir mirasyedi tipidir.
Romanda konusu gereği psikolojik çözümlemelere yer vermesi gerekirken çözümlemeden çok betimlemeye yer vermiştir. Olayın akışını kesecek ölçüde uzun betimlemeler arasında özellikle doğayla ilgi olanlarda Divan edebiyatından alınarak genişletilmiş imgelere rastlanır. Romanın başındaki bahar betimlemesi (lalenin kadehe benzetilmesi) bunu göstermektedir.
Kişi ve yer betimlemelerinde ise nesneldir. Ali Bey’i baştan çıkaran Mehpeyker’i, Divan edebiyatının güzelleri için kullanılan kalıplaşmış mazmunları kullanmadan okuyucunun gözü önünde canlandırıyor.
Tanzimat döneminde romanımıza giren oda betimlemelerini Namık Kemal de kullanır.
Romandaki kişiler de canlandırdıkları tipler bakımından gerçeğe uygun olmakla birlikte Ali’nin Mehpeyker tipinde bir kadının saflığına inanarak ona bağlanması ve onu bir gece yalıda bulamayınca uğradığı düş kırıklığı biraz abartılmış gibi görünüyor. Oldukça kültürlü, yaşına göre olgun bir genç olarak tanıtılan Ali Bey’in böyle bir kadına bağlanacağı yerde, onunla yalnızca gönül eğlendirmesi ve ancak o tip kadınlara yakışacak hareketlerini doğal karşılaması gerçeğe daha uygun olurdu. Ancak burada yazarın, çocukları yetiştirirken yalnızca birtakım bilgiler vermenin yeterli olmadığına, onları yaşama hazırlayan bir eğitim de vermek gerektiğine değinmek istediği akla gelebilir.
Romanın sonucu o dönemdeki roman sonuçlarına uygundur. Suçlunun cezalanması, genç bir kadının sevdiği erkek uğruna kendini bile bile ölüme atması, genç erkeği yaptıklarından ötürü pişmanlık duyması ve bu pişmanlığın onu ölüme götürmesi.
İntibah romanı konusu bakımından gerçekçi, konunun işlenişinde ise romantizmin etkileri vardır.
Cezmi ise tarihi bir romandır. Konusunu Osmanlı tarihinden, 15.yüzyıldaki Osmanlı-İran savaşlarından alıyor. Roman Cezmi’nin yaşadığı hicri 10.yüzyılın anlatılması ile başlar. Roman Cezmi adını taşımakla birlikte Kırım Şehzadesi Adil Giray’ın İran sarayında, şahın kız kardeşi Perihan ve karısı Şehriyar’la arasında geçen aşk maceraları anlatılır.
Namık Kemal bu romanında da çözümlemeye az yer vermiştir. Gerek roman kahramanlarının karakter çözümlemeleri gerekse psikolojik çözümlemeler doyurucu değildir. Romanın dört beş yerinde rastlanan doğa betimlemeleri de aşırı benzetmelerle yapılmış hayal gücüne dayalı betimlemelerdir.
Aşk olayı karşısında bu romandaki kişilerle İntibah’takiler aynı durumdadır. Adil Giray, Ali Bey; Şehriyar, Mehpeyker; Perihan da Dilaşup durumundadır. Roman kahramanlarının üçü ölür. Sonuç aynıdır.
İntibah ve Cezmi arasında dil bakımından ayrılıklar göze çarpıyor. Namık Kemal, başlangıçta dil ve anlatımda Şinasi’nin açtığı, dili halkın anlayabileceği bir duruma getirme yolunda ilerlemiş ve Şinasi’den daha başarılı olmuştur. Uzun cümle kurmayı bırakıp amacın daha kolay anlaşılmasını sağlayan kısa cümleler kullanmış ve bir sanat sayılan seciyi kaldırmıştır. Fakat aradan zaman geçtikçe sanat kaygısıyla dil ve anlatımda sanatlı bir yol tutmayı yeğlemiştir.
İntibah’ın dili sade sayılmakla birlikte yer yer bir kararsızlık görülür. Çok yerde cümleler kısadır. Kimi yabancı kelime ve tamlamalar göz önüne alınmazsa temiz bir Türkçe egemendir, diyebiliriz. Konuşmalarda dilin daha yalın, çok zaman doğal konuşma dili olmasına karşın betimlemelerde dil biraz ağırlaşır, yabancı kelime ve tamlamalar çoğalır.
Cezmi romanında dil ağırlaşmış, yabancı kelime ve tamlamalar bollaşıp cümlelerin özellikle tarihsel olayları anlatırken fazla uzamıştır.
Anlatım her iki romanda da roman anlatımından çok masal anlatımına benzer, romancı genellikle kişileri karşılıklı konuşturmak yerine, konuşmalarını özetleyerek verir.
Namık Kemal’in romanlarında aydın çevreyi tatmin eden en önemli öge dil ve anlatımdır. Dil ve anlatımında romanını yazarken bir yarar sağlamasını düşündüğü ölçüde edebiyat değeri taşımasına da dikkat etmiştir.
Namık Kemal toplumcu bir amaç taşıyarak edebiyatı toplumun hizmetinde kabul eder. Edebiyat amaç değil, amaca ulaşmak için bir araçtır. Edebiyat türleri içinde özellikle roman düşünceleri anlatabilmek için en uygun olanıdır. Geniş bir kitleye bilgi, görgü ve ahlak dersi verir. Yeni bir uygarlığa girmeye hazırlandığımız sırada, bu uygarlıktan nasıl yararlanılacağını belirtmek gerekir. Bunun için de Namık Kemal romandan da yararlanmıştır.