GİRİŞ ÜNİTESİ/YAZMA: Öğrencilerden toplumsal değişim, teknoloji ve sosyal medyanın dili nasıl etkilediği hakkında bir yazı yazmaları istenir.
1. Teknolojik gelişmelerin dilimiz üzerindeki etkilerini konu alan bir paragraf yazınız. Yazınız söz varlığı, bütünlük; konuya, yazım ve noktalama kurallarına uygunluk ölçütlerine göre değerlendirilecektir.
Kazanım: A.2.4. Metindeki çatışmaları belirler.
2. Aşağıda Nedim Gürsel’in Dönüş adlı hikâyesinden bir parça verilmiştir.
İşte çürüyüp gidiyor her şey. Ben buradayken de soğuk vururdu ağaçlara. Bahçeyi ayrık otları kaplar, sarnıcın suyu çekilirdi. Ama şimdi, ne tuhaf… İlkyaz hiç gelmemiş gibi. Sanki kırkikindiler hiç yağmamış. Toprak kurumuş, cılız yapraklarda belli belirsiz bir ürperme. Rüzgâr yağmur getirmiyor anlaşılan. Dallara su yürümüyor. Ne tuhaf… Ev terk edilmiş gibi. Koltuk örtüleri kaldırılmamış, sedirin üstü bir karış toz… Yanı başından hiç ayırmadığın çalar saat bile durmuş. Kirli duvarlar, odalar, bahçeye inen merdiven, tahtaboşun sessizliği… Her şey, her şey bir eski zaman düşünde. Gözlerine uzak bir yalnızlık inmiş. Yoksun sanki…
Oturduğun, bana baktığın yerde değilsin.
Bu parçada kahramanın yaşadığı temel çatışmayı ve bu çatışmanın kahramanın zaman-mekân algısı üzerindeki etkisini yazınız.
Kazanım: A.2.6. Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
3. Aşağıda Selim İleri’nin Gelinlik Kız adlı hikâyesinden bir parça verilmiştir.
Bir gün olağanüstü bir şeyle karşılaştık İncilâ ablalarda. Nuhbe Hanımlara annemle benden başka misafir gelmezken ilkyaz öğleden sonrasında, genç ve yakışıklı bir adam, taşlıktaki masayı çevreleyen iskemlelerden birine oturmuş, kahve içiyordu… Genç adamın saçlarından bir demet alnına dökülmüştü. İffet Hanım annemi karşıladığında o da ayağa kalktı. (…)
İncilâ abla ibrişimleri, elvan iplikleri topluyordu telaşla. “Kusura bakmayın.” dedi anneme. “Biz yabancı mıyız, İncilâ?
“Cahit” dedi İffet Hanım. “Tanıyacaksın Süheyla, Hasan amcayla Kâmran yengenin oğlu. Annem gülümsüyordu. Hasan amcayla Kâmran yengenin adlarını ilk kez işitiyordum.
“Mühendis çıkmış bu sene Cahit. Binbir güçlükle arayıp bulmuş burasını sağ olsun.”
Ben hemen mühendis olmaya karar veriyordum. Genç adam, hemen benim Cahit abim oluyordu ve ben, büyüyünce tıpkı ona benziyorum. Geniş omuzlu, uzun boylu, insanın elini sıkarken güvenç veren. Cahit abi saygıyla annemin elini sıktı. Benim de… Galiba hayatımda alaysız elimi sıkan birinci insandı o.
Bu parçanın anlatıcısı olan kahramanın kişilik özelliklerine dair bir çıkarımınızı yazınız.
Kazanım: A.2.10. Metnin üslup özelliklerini belirler.
4. Aşağıda Rasim Özdenören’in Balkondaki Fısıltı adlı hikâyesinden bir parça verilmiştir.
Ne zaman ona doğru elimi uzatsam elim boşlukta kalıyor. Her günüm Cuma oluyor. Her Cuma ona selamımı gönderiyorum. Yılmadan, yılgınlığa düşmeden. Boşluğa bırakılmış bir selam gene de muhatabını bulur mu diye kaygılandığım olmuyor değil. Ancak ben, bana düşeni yapıyorum. Bana düşen ona selamımı göndermek.
Bu sabah karşılaştım onunla.
Arkamdan, duyulmayacak kadar uzak fısıltı… Bu fısıltıyı ancak bir kedi işitebilir, bir de kulak zarı onun sesine ayarlanmış olarak duran âşığın kulağı…
— Merhaba…
Bu parçanın üslubuna yönelik iki özelliği ve bu özelliklerin parçanın anlatımına katkısını yazınız.
Kazanım: A.2.13. Metni yorumlar.
5. Aşağıda Sevinç Çokum’un Rozalya Ana adlı hikâyesinden bir parça verilmiştir.
Hele Rozalya için zaman neydi ki… Yetişeceği bir şey değildi artık zaman… Gençliği ötede kalmıştı. Bir trenden el ediyordu; arkadan sıkma başörtüsü, duru yüzü, çekme gözleri, hüzünle bükülü dudaklarıyla… Tren sarsılarak pamuk tarlalarının arasından geçiyordu… Ve sarı toprağın ötesinde bir yerde kara bir nokta olarak kayboluyordu. Gençliği buydu ne zaman hatırlasa…
Bu parçada sözü edilen kişinin “zaman” algısını bir örnek üzerinden yorumlayınız.
Kazanım: A.2.16. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
6. Aşağıda Mustafa Kutlu’nun Bir Saatlik Telâki adlı hikâyesinden bir parça verilmiştir.
Serin karanlıkta uzun zaman nefesimi tuttum, bekledim. Sessizlik vardı, derin koyu bir sessizlik… Yalnız arada iki üç yağmur damlası düşüyordu, o kadar. Saçaklardan birinin altında dizlerim karnıma çekili, pardösüme gömülmüş duruyordum… Raylar sakin, çelik şeritlerini uzatmış, yağmurdan cilalı pırıl pırıldılar. Işıklar elektrik direklerinin ucunda titrek kımıltılarla uzaklara kadar gidiyorlar.
a) Bu parçadaki altı çizili sözcüğün parçadaki anlamını yazınız.
b) Bu sözcüğü “içten gelen” anlamına gelecek biçimde bir cümlede kullanınız.