CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ŞİİR
♥ Cumhuriyetin ilanı toplumumuzda hemen her şeyi etkilemiştir.
♥ 1923-1940 arası, 1960 sonrası ve 1980 sonrası gibi dönemlere ayırmışlardır.
Şiir Anlayışı | Şiirler |
Saf (öz) şiir | Necip Fazıl Kısakürek, Ziya Osman Saba, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Asaf Halet Çelebi, Behçet Necatigil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sedat Umran |
1923-1960 arası toplumcu şiir | Nâzım Hikmet, Rıfat Ilgaz, Ercüment Behzat Lav, Hasan İzzettin Dinamo, Attilâ İlhan |
Millî Edebiyat anlayışını yansıtan şiir | Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Bekir Sıtkı Erdoğan |
Dinî değerleri, geleneğe duyarlığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şiir | Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt… |
1960 sonrası toplumcu eğilimleri yansıtan şiir | İsmet Özel, Süreyya Berfe… |
1980 sonrası şiir | Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy, Hüsrev Hatemi, Enis Batur, Ahmet Erhan… |
Cumhuriyet sonrası halk şiiri | Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Davut Sulari, Abdurrahim Karakoç, Âşık Daimi, Sefil Selimi, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu, Mahzuni Şerif, Âşık Feymâni… |
Ahmet Hamdi Tanpınar
♦İlk şiirlerinde Ahmet Haşim’in etkisi görülse de o, en çok hocası olan Yahya Kemal Beyatlı’nın tesirinde kaldı.
♦Şiirde dış dünyayı, kendi iç dünyasına yansıyarak değişen biçimleriyle vererek izlenimci ve sembolist şairlere yaklaşan bir tutum
♦Şiirlerinde zaman, rüya, aşk, ölüm, metafizik, tarih ve bilinçaltının birikimi öne çıkan temalar
♦Roman ve hikâyelerinde merkezde birey bulunmakla birlikte bu bireyi kendisini kuşatan çevre ve çağla birlikte zamansal bir akış içerisinde sundu.
♦Rüya, zaman, kadın, musiki gibi konuları titiz ve orijinal bir yaklaşımla derin bir felsefe, tarih, psikoloji bilgisiyle ele aldı.
♦Cümlelerinde köklü bir medeniyetin bütün kültür birikimini özümsemiş bir şairin titizliği vardır.
Başlıca eserleri: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru (hikâye); Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler (roman); 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler (inceleme-araştırma); Yaşadığım Gibi, Beş Şehir (deneme)
Saf Şiir Anlayışı
Türk edebiyatında “saf şiir” (öz şiir) anlayışı Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesiyle başlamıştır.
Necip Fazıl Kısakürek, Ziya Osman Saba, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Asaf Halet Çelebi, Behçet Necatigil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sedat Umran gibi şairler tarafından bu anlayış benimsenmiştir.
♦Saf şiir anlayışını benimseyen sanatçılar ideolojik kaygılardan uzak durmuşlardır, estetik ve biçim kaygısı ön plandadır.
♦Öz şiir anlayışında amaç “güzel şiir” yazmaktır. Bu şiirde imge ve söz sanatları ön planda tutulmuştur.
♦Şairler şiire özgü düşsel bir dünya kurmuşlardır.
♦Hece, aruz veya serbest ölçü arasında ayrım yapılmamış; daha çok serbest şiir tercih edilmiştir.
♦Şairler bireysel duyarlılıkları dile getirmişlerdir.
♦Doğa, yaşama isteği, ölüm, aşk gibi konuları bireyden insanlığa doğru bir anlayışla işlemişlerdir. Şairler “Sanat sanat içindir.” anlayışını benimsemişlerdir.
♦Şiirde mükemmelliği, kusursuzluğu yakalamaya çalışmışlardır.
♦Ahenk; söyleyiş tarzı, ritim, kafiye, iç kafiye ve aliterasyon gibi ses benzerlikleriyle sağlanmıştır.
♦Saf (öz ) şiir anlayışını benimseyen şairler “sadece şiir” düşüncesini savunmuşlardır. Ahmet Haşim ve Yahya Kemal saf şiir anlayışının ilk temsilcileridir.
♦Bu anlayışa sahip şairler Batı edebiyatındaki sembolizm ve parnasizm akımlarından etkilenmişlerdir.
Ahmet Muhip Dıranas
♦Bireysel ve estetik bir şiir görüşüne bağlıydı.
♦Şiirlerinde ses, biçim güzelliği ve sağlam bir dil yapısı vardı.
♦Hece ölçüsünü başarıyla kullandı.
♦Saf şiirin önemli temsilcilerinden olan Ahmet Muhip Dıranas; Fahriye Abla, Kar, Seranad şiirleriyle tanınmıştır.
♦Şair, Fransız sembolistlerin etkisiyle saf şiire yönelmiştir.
♦Şiirini biçim ve ahenk üzerine kurmuştur. Ölçü ve uyağa önem vermiştir.
♦İnsanın iç dünyasını; tarih, metafizik, doğa temalarını, güzellik karşısındaki hayranlığını, yaşama sevincini mecazlı, simgesel, çoğunlukla destansı bir söyleyişle dile
Başlıca eserleri: Şiirler, Kırık Saz (Tevfik Fikret’in şiirlerinin günümüz diline çevirisidir.)(şiir); Gölgeler, O Böyle İstemezdi, Çıkmaz (oyun)
Sembolist Şiir
Saf şiir anlayışını benimseyen şairlerin genellikle etkilendiği sembolizm akımı, XIX. yüzyılda Fransa’da parnasizme tepki olarak doğmuştur. Sembolist edebiyat ise romantik edebiyatın bir ürünüdür.
♦Sembolistler, şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir.
♦Sembolistlere göre şiir düşüncelere değil duygulara seslenir çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz.
♦Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. ♦Sözcüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir.
♦Anlam kapalılığı ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin kullanılmasına yol açar, dolayısıyla dil de ağırlaşır.
♦Durgun sular, ay ışığı, alaca karanlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm sembolist şiirin başlıca temalarıdır.
♦Lirizm, bu anlayışın en önemli ögesi durumundadır.
♦Sembolistler; sezgi ve izlenimleri, gerçekliğin belirsizliğini ve karmaşıklığını canlandırır.
♦Şiirde anlatılamayanın sezdirilebileceğini savunurlar. Buna göre şiirde renk, bilinçaltına inme, ironi önemlidir.
Türk edebiyatında bu anlayışın ilk uygulayıcısı Cenap Şahabettin’dir. Ancak bu akımın en başarılı örneklerini veren şairimiz Ahmet Haşim’dir. Kimi yönleriyle Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairler de bu akımın izlerini taşırlar.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
♦Şiirleri çoğunlukla epik-dramatik, lirik-didaktik ve toplumsal gerçekçilik niteliklerinde görüldü.
♦Bireysel tutkularla toplumsal gerçekleri bol mecazlarla, imge ve simgelerle ortaya koydu.
♦Söyleyişi güçlendiren tekrarlara, günlük konuşmalara yer verdi.
♦Şiirlerini genellikle epik-lirik-didaktik bir anlayışla yazmıştır.
♦Edebiyatımızda şair kendine has üslubu ve işlediği konularla ayrı bir yere sahiptir.
♦Dağlarca, bu özelliğinden dolayı “tek başına bir okul” olarak nitelendirilir.
Başlıca eserleri: Havaya Çizilen Dünya, Çocuk ve Allah, Daha, Çakır’ın Destanı, Toprak Ana, Aç Yazı, İstiklal Savaşı-Samsun’dan Ankara’ya, İstiklal Savaşı-İnönüler, Sivaslı Karınca, İstanbul- Fetih Destanı, Anıtkabir, Batı Acısı, Mevlana’da Olmak-Gezi, Özgürlük Alanı, Cezayir Türküsü, Türk Olmak, Yedi Memetler, Çanakkale Destanı, Dışarıdan Gazel, Kazmalama, Yeryağ, Vietnam Savaşımız, Kubilay Destanı, Haydi, 19 Mayıs Destanı, Vietnam Körü, Hiroşima, Malazgirt Ululaması, Kınalı Kuzu Ağıdı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Horoz, Hollandalı Dörtlükler, Çukurova Koçaklaması, Nötron Bombası, Yunus Emre’de Olmak, Çıplak, İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler, Uzaklara Giyinmek (şiir)
Toplumcu Eğilimleri Yansıtan Şiir
1930’lu yıllarda Sovyet Rusya’da güçlenen toplumsal gerçekçilik akımı, Türk edebiyatında 1930- 1940 arasında yayılmaya başlamıştır.
♦Nâzım Hikmet’in etkisiyle 1940’lardan sonra toplumcu gerçekçi şairler yetişmiştir. Toplumcu gerçekçi şairler Rus sanatçılardan ve özellikle Mayakovski’den etkilenmişlerdir. Toplumcu gerçekçi şiir; toplumsal problemler, savaş karşıtlığı, barış özlemi, işçi hakları, yoksulluk gibi temaları işlemiştir.
♦Dolayısıyla geniş kitleleri harekete geçirme amacında olan toplumcu gerçekçi şiir, söylev üslubunu benimsemiştir.
♦Toplumcu gerçekçi şairler serbest şiiri, Garip akımı şairlerinden önce kullanmışlardır. Bazı şiirlerde uyak kullansalar da şiirde biçim anlayışını reddetmişlerdir.
♦İstanbul’un işgali üzerine Millî Mücadele şiirleri yazmıştır.
♦1923-1960 yılları arası toplumcu eğilimleri yansıtan şiir anlayışında Nazım Hikmet’le beraber Ercüment Behzat Lav, Hasan İzzettin Dinamo, Ceyhun Atuf Kansu gibi şairler de yer almıştır.
♦Nâzım Hikmet, Cumhuriyet Dönemi’nin şekil ve içerik açısından önemli yenilikçilerinden biridir. Serbest ölçüyle toplumcu şiirler yazan şair, kendisinden sonra edebî bir çığır açmıştır.
♦İlk şiirlerinde destansı bir üslup kullanan şair, fütürizm akımından etkilenmiştir.
Nâzım Hikmet Ran
♦Öz, biçim ve tema bakımlarından yeni şiirleriyle, toplumcu şiirin öncüsü oldu.
♦Şiirleri, yüksek sesle okunmaya elverişlidir, coşkularını konularından alan, dışa açık nitelikler taşır.
♦Nâzım Hikmet“Kerem Gibi” şiirinde geleneksel edebiyatımızda önemli bir yeri olan “Kerem ile Aslı” hikâyesini yeniden yorumlamıştır.
Başlıca eserleri: 835 Satır, Jakond ile Si-Ya-U, Sesini Kaybeden Şehir, Gece Gelen Telgraf, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Taranta Babu’ya Mektuplar, Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı, Memleketimden İnsan Manzaraları (şiir)
MAVİ HAREKETİ
♦Toplumcu gerçekçi şiir anlayışı Nâzım Hikmet’ten sonra Attilâ İlhan’la yeni bir ivme kazanmıştır.
♦Mavicilere göre bir eserde ulusal sanat yansıtılmalıdır.
♦Sanatçılar bu toplumu duymalı ve düşüncelerinde bu toprağın sesi olmalıdır.
♦Attilâ İlhan’la beraber Mavi dergisi etrafında Ferit Edgü, Orhan Duru, Özdemir Nutku, Ahmet Oktay gibi sanatçılar bir araya gelmişlerdir.
Attilâ İlhan
♦“Ali Kaptanoğlu” takma adıyla senaryo yazarlığı yaptı.
♦Romantik bir duyarlılıkla, toplumsal gerçekçilik açısından çağımıza, yaşadığımız günlere baktı. Özellikle aşk, intihar, serüven, ölüm, kavga, kahramanlık temalarını işledi.
♦Gerek şiirlerinde gerek nesirlerinde soyuttan kaçındı; canlı konuşma dilinden, kültür kavramlarından, argodan, halk deyimlerinden yararlandı.
♦Son dönem şiirlerinde klasik şiirin biçim özelliklerini kullandı.
♦Yakın tarihimizin gelişim çizgisini izlediği romanlarında çağdaşlaşma sorunları yaşayan okumuş kişileri tipleştirmeye çalıştı.
♦Attilâ İlhan, babasının etkisiyle divan edebiyatını öğrenmeye çalışmıştır. Şair; Mehmet Âkif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini okumuş; çocukluğunda dinlediği masallar ve türküler sayesinde Dadaloğlu, ♦Dertli, Gevheri gibi halk şairlerinin etkisiyle halk şiirini tanımıştır.
♦Attilâ İlhan, ilk dönem şiirlerinde Nâzım Hikmet’in etkisiyle toplumcu gerçekçi bir anlayışa yönelmiştir. Şair, zamanla bireyselliğin öne çıktığı şiirler de yazmıştır. Onun divan şiirini yeniden ele aldığı şiirleri de oldukça dikkate değerdir.
♦Attilâ İlhan, şiirlerinde en çok aşk ve kendinden kaçış temasını işlemiştir. Attilâ İlhan, Mavi dergisi etrafında gelişen Mavi Hareketi’ni de etkilemiştir.
Başlıca eserleri: Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Tutuklunun Günlüğü, Böyle Bir Sevmek, Elde Var Hüzün, Korkunun Krallığı(şiir); Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet’te Sabah Ezanları, Allah’ın Süngüleri/Reis Paşa (roman); Yalnızlar Rıhtımı, Şoför Nebahat, Devlerin Öfkesi, Kartallar Yüksek Uçar, Yıldızlar Gece Büyür, Yarın Artık Bugündür (senaryo); Abbas Yolcu (gezi yazısı)
Millî Edebiyat Anlayışını Yansıtan Şiir
♦1911-1922 yılları arasında Millî Edebiyat anlayışı Türkçülük akımının etkisiyle ortaya çıkmıştır.
♦1911’de Selanik’te çıkarılan Genç Kalemler dergisi çevresinde bir araya gelen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp yazdıkları şiir ve makalelerle bu akımın ilkelerini ortaya koymuşlardır. Bu anlayış cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiştir.
♦Cumhuriyet sonrasında Millî Edebiyat anlayışını yansıtan şairler; vatan, millet, tarih gibi kavramları şiirlerinde işlemişlerdir.
♦Millî Edebiyat anlayışını sürdüren şairler arasında Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay, Bekir Sıtkı Erdoğan ve Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu gibi şairler yer almıştır.
Arif Nihat Asya
♦Arif Nihat Asya’nın tarihimizin muhteşem ve şanlı sayfalarını şiirleştirdiği görülür.
♦Rubai türünün yeni Türk edebiyatında başarılı örneklerini veren şairlerden biridir.
♦Bayrak ve vatan, onun mısralarında ustalıkla anlatılmıştır.
♦Son şiirlerinde mistisizme yönelmiştir. Şiirinde daima bir yenileşme çabası içinde olan şair, etkilerden uzak kalarak kendine özgü bir şiir dünyası oluşturmuştur.
♦“Bayrak şairi” olarak anılan Arif Nihat Asya şiirlerini hece ve aruzla yazarken son şiirlerini de serbest ölçüyle yazmıştır.
♦Coşku, yoğun anlatım ve halkça söyleyiş şiirinin özellikleridir.
Başlıca eserleri: Heykeltıraş, Yastığımın Rüyası, Ayetler, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Kubbe-i Hadrâ, Aynalarda Kalan, Kanatlar ve Gagalar, Kıbrıs Rubaileri, Nisan, Kova Burcu, Avrupa’dan Rubailer (şiir)
Millî Edebiyat anlayışını sürdüren şairler
♦Türk tarihine ve Anadolu insanına yönelmişlerdir.
♦Halka ait destan, efsane, masal, halk hikâyeleri ve türküleri örnek almışlardır.
♦“Sanat toplum içindir.” anlayışıyla ele alınan şiirlerle halk edebiyatı geleneği modern bir anlayışla yeniden ele alınmıştır.
♦Yerel söyleyişlerden yararlanılmıştır.
♦Millî Edebiyat anlayışını sürdüren şiirde okuru heyecanlandırmak için söylev üslubu kullanılmıştır.
♦Okurun savunulan düşünceye uygun olarak harekete geçebilmesi için sade bir dil kullanılmıştır.
♦Bu tarz şiirde “tarih, vatan, şehitlik, mücadele” gibi kavramlar ana tema olarak seçilmiştir.
♦Bu anlayışa uygun şiir yazan şairler arasında Beş Hececiler, Ahmet Kutsi Tecer, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Kemalettin Kamu, Arif Nihat Asya, Zeki Ömer Defne gibi sanatçılar yer alır.
Ömer Bedrettin Uşaklı
“Memleket Edebiyatı” zevk ve anlayışını benimseyen şair; şiirlerinde Anadolu insanını, coğrafyasını, kendi duyuş ve düşünüş tarzı çerçevesinde, hece vezniyle Türkçenin tüm imkânlarını kullanarak dile getirdi.
♦Halk edebiyatı unsurlarından, devrinin şiir anlayışına has unsurları göz ardı etmeden faydalandı.
♦Şiirde millî değerleri yansıtan, Anadolu coğrafyası ile bütünleştiğimizi hissettiren bir içeriği benimsedi.
♦Türk tarihindeki zaferlerin kazanılmasını sağlayan tarihî şahsiyetlere şiirlerinde yer verdi. “Barbaros Hayrettin” şiirinde Barbaros Hayrettin Paşa’dan, “Bursa’da Akşam”da Emir Sultan ve Yıldırım Beyazıt’tan, “Ülkü Tanrımıza” şiirinde Mustafa Kemal Atatürk’ten söz etti.
Başlıca eserleri: Deniz Sarhoşları, Yayla Dumanı, Sarıkız Mermerleri (şiir)
Garip Akımı Şiiri
Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday 1941 yılında “Garip” adlı ortak bir şiir kitabını yayımlayarak şiir anlayışlarını ilan etmişlerdir.
♦Şiirde şairane söyleyiş yerine günlük bir dil kullanılması gerektiğini savunmuşlardır.
♦Bu durum kalıplaşmış, sanatlı, imgeli bir şiiri savunan edebiyat geleneğine karşı çıkmak anlamına geldiği için büyük tartışmalara neden olmuştur.
♦Kendilerinden önceki şiiri “yapma, gerçek yaşamdan kopuk, kuralcı şiir” diye nitelemişlerdir.
♦Gündelik yaşam, sıradan insanlar ve sıradan olaylar şiire aktarılmıştır.
♦Serbest ölçü kullanılmış, kafiye gereksiz görülmüştür.
♦Şiirde resim ve müziğe ait ögelere yer vermeye karşı çıkmışlardır.
♦Okuyucunun ilgisini çekebilmek için nükteli, esprili, ironik bir üslup kullanmışlardır.
♦1945 yılında Oktay Rifat ve Melih Cevdet, Garip akımından ayrılmıştır. Orhan Veli ise 1950’de ölümüne kadar şiir anlayışını sürdürmüştür.
♦Garip akımı; Orhan Veli’nin ölümü, Oktay Rifat ve Melih Cevdet’in daha sanatlı şiir anlayışını benimsemesi, Mavi akımı ve İkinci Yeni şiir anlayışının daha etkili olması dolayısıyla şiirdeki iddiasını kaybetmiştir.
♦Garip şiirinde yaşama sevincinin yanında; hayat, çevre, doğa ve evren karşısındaki hayranlık ve şaşkınlık işlenmiştir.
Orhan Veli Kanık
Varlık dergisinde yayımlanan şiirleriyle dikkat çekti. İlk şiirlerinde hece ölçüsünü kullandı. 1941 yılında Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le Garip’i yayımladılar.
♦Savunduğu ilkelerle Türk şiirine yeni bir anlayış getirdi.
♦Şiirde benzetme, iğretileme, mecaz, ölçü ve uyak gibi özelliklerin kaldırılması gerektiğini savundu. “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiiri temelde geleneksel şiir anlayışına karşı çıkmak amacıyla yazılmıştır. Şiirde sıradan bir insan olan Süleyman Efendi konu edilmiştir. Büyük felsefelerle ilgisi olmayan bir kişinin gündelik yaşamı anlatılmıştır. Her sözcüğün şiirde kullanılabileceğini savunan Orhan Veli, “nasır” sözcüğünü bile şiire dâhil etmiştir. Orhan Veli şiiri, geleneğe bir başkaldırıdır. Uzun soluklu olamayan bu anlayış günlük dilin şiire girmesini başarmıştır.
Başlıca eserleri: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı (Ölümünden sonra şiirleri, Bütün Şiirleri adıyla bir kitapta toplandı.) (şiir); Orhan Veli, Nesir Yazıları, Denize Doğru (düzyazı); Diğer eserleri: La Fontaine’in Masalları, Nasreddin Hoca Hikâyeleri
Melih Cevdet Anday
♦Garip akımına bağlı kaldığı ilk şiirlerinde gündelik hayatın içindeki sıradan insanı anlatmıştır. Şair, daha sonraki şiirlerinde toplumsal konulara ve Yunan mitolojisine yönelmiştir.
♦“Rahatı Kaçan Ağaç”ta yoksulluk ve haksızlık gibi toplumsal sorunları dile getirmiştir.
Oktay Rifat Horozcu
♦Varlık dergisinde çıkan şiirleriyle tanındı.
♦Orhan Veli ve Melih Cevdet’le birlikte Garip adı verilen yeni şiir anlayışının önderlerinden oldu. “Perçemli Sokak” kitabında İkinci Yeni anlayışına uygun şiirler yazmıştır.
♦Şair; halk kültürünü, halk yaşamını, sıradan insanları ve basit konuları halk diliyle işlemiştir.
♦Oyun, roman ve çevirileri bulunmaktadır.
Başlıca eserleri: Garip (Orhan Veli ve Melih Cevdet’le), Güzelleme, Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler, Aşağı Yukarı, Karga ile Tilki, Perçemli Sokak, Aşk Merdiveni, İkilik, Elleri Var Özgürlüğün, Yeni Şiirler, Çobanıl Şiirler, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak, Koca Bir Yaz ( şiir)
İkinci Yeni Şiiri
♦Türk şiirinde Birinci Yeni’den (Garip) sonra ve ona karşı olarak 1954’ten sonra görülmeye başlayan İkinci Yeni şiir akımı, dilde değişimin bir halkası olmuştur.
♦Bu topluluğun göze çarpan en önemli özelliği Türkçeyi kullanış biçimlerindeki farklılıktır.
♦İkinci Yeni şairleri savaşın bittiği ve farklı toplumsal kutupların bulunduğu bir dönemde sanat anlayışlarını ortaya koymuşlardır.
♦Şiirde “soyut”, “anlamsız” ya da “kapalı” olmak, “özde ve biçimde deformasyona dayanmak”, “okurdan kopmak”, “topluma sırtını dönmek”, “us dışına çıkmak”, “bilinç dışının olanaklarından yararlanmak” ve “Garip akımının yalınlığına karşı çıkmak” İkinci Yeni şiirinin genel özellikleri arasında sayılmıştır.
♦1958’de Cemal Süreya’nın “Üvercinka” ve İlhan Berk’in “Galile Denizi”, 1959’da da Turgut Uyar’ın “Dünyanın En Güzel Arabistanı”, Ece Ayhan’ın “Kınar Hanım’ın Denizleri” ve Ülkü Tamer’in “Soğuk Otların Altında” adlı kitapları Yeni anlayışını temsil etmiştir.
♦1950’li yıllarda Ankara’da Muzaffer İlhan Erdost yönetiminde yayımlanan Pazar Postası etrafında kümelenmiş bir grup şair, Türk şiirinin modernleşmesine büyük katkıda bulunur. İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever ve Ece Ayhan önemli bir yer tutar.
♦İkinci Yenicilerde anlam “soyut” bir karaktere bürünür. Şiir dilinde ise gerek sözcüklerin ses ve biçim özelliklerinde gerekse de dilin söz dizimi açısından niteliklerinde büyük değişikliklere gidilir. Bu durum İkinci Yenicilerin şiirlerine “soyut şiir”, “anlamsız şiir”, “kapalı şiir” gibi isimlerin verilmesine yol açar.
♦Dildeki kurulu düzene karşı çıkma, büyük harf kullanmama eğilimi, sözcüklerin ayrı veya bitişik yazımında da kendini gösterir. Özellikle dizelerdeki kelimelerin tamamının birbiri ardına bitişik yazılarak bir düzen oluşturulması dikkat çekicidir. İkinci Yenicilerin aykırı şairi İlhan Berk’te bu eğilimin örnekleri görülür.
Edip Cansever
Edip Cansever, şiirlerinde tiyatrodakine benzer diyaloglara yer vermiştir. “Yer Çekimli Karanfil”, “Ben Ruhi Bey Nasılım” gibi farklı üslup denemelerinin olduğu şiirleri ile tanınmıştır.
“Dize işlevini yitirdi.” düşüncesiyle yeni şekiller denemiştir.
“Çağrılmayan Yakup” adlı şiirde Edip Cansever, toplumda önemli bir yer edinemeyen sıradan bir insanı konu edinmiştir. İkinci Yeni şiirinin bir özelliği olarak bu şiirde öne çıkan dize veya ifadeler kullanılmıştır. Şiirin yazılmasından sonra “Çağrılmayan Yakup” bir ünvan olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Turgut Uyar ve Cemal Süreya ile birlikte İkinci Yeni’nin öncü şairleri arasında anılan Cansever’in ilk kitabı İkindi Üstü, henüz 19 yaşında bir delikanlının, dünyayla ilk karşılaşmasının, tanışmasının ve ilk itirazlara yeltenişinin izlenimlerini dile getirir.
Başlıca eserleri: Yer Çekimli Karanfil, Dirlik Düzenlik, Yeniden, Çağrılmayan Yakup, Ben Ruhi Bey Nasılım, Nerde Antigone, Tragedyalar, Umutsuzlar Parkı (şiir)
İlhan Berk
Türk şiirinin en önemli isimlerinden, “Şiirimizin uç beyi” olarak tanımlanan İlhan Berk şiirlerini düzyazıya yaklaştırır.
Berk’in şiirlerinde İstanbul önemli yer tutar. İlhan Berk, İstanbul’u sevmekle kalmaz, onu bütün semtleri ve sokaklarıyla şiire sokar.
Şiirlerinde, özden çok biçim üzerinde durdu.
İkinci Yeni adı verilen soyut şiir anlayışını benimsedi.
Öz yaşam öyküsü, günce, deneme, söyleşi ve deneme türünde eserleri bulunmaktadır.
Başlıca eserleri: Güneşi Yakanların Selamı, İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu, Galile Denizi, Çivi Yazısı, Otağ, Atlas, Kül, Deniz Eskisi, Şiirin Gizli Tarihi, Delta ve Çocuk, Galata, Güzel Irmak, Pera, Tümceler Geliyorum, Şenlikname, Çok Yaşasın Sayılar, İstanbul Kitabı (şiir)
Dinî Değerleri, Geleneğe Duyarlılığı ve Metafizik Anlayışı Öne Çıkaran Modern Şairler
♦Dinî değerleri, geleneğe duyarlılığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şairler Mehmet Âkif ve Necip Fazıl’ın açtığı yoldan yürümüştür.
♦Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt gibi şairler şiirlerinde dinî değerleri ve metafizik anlayışı öne çıkarmışlardır.
♦Şiirlerinde arka plan olarak dinî ve mistik ögeleri kullanmışlardır.
♦Modern yaşamın birey üzerindeki olumsuz etkileri mistik şairler tarafından sorgulanmıştır.
♦Dinî değerleri, geleneğe duyarlılığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şiirlerde din, inanç, mistisizm ve metafizik gibi kavramlar dile getirilmiştir.
Sezai Karakoç
“Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirinde şehirler birer semboldür. Sezai Karakoç diğer şiirlerinde olduğu gibi bu şiirinde de sevgili imajına yer vermiştir.
Şiirlerinde İslami düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle kaynaştırmıştır. Şair, çarpıcı benzetmelerle, denenmemiş sentezlere ulaşmıştır.
2007 yılında “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”ne layık görülmüştür.
“Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirinde İslami bir duyarlılık vardır. Şair, diriliş ülküsünü bu şiirine yansıtmıştır.
Türk şiirinde metafizik ögeleri ustaca kullanan şairlerden biridir. Eserlerinde İslami kimliği ve özgün üslubu kendini gösterir.
Başlıca eserleri: Körfez, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Taha’nın Kitabı, Sesler, Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı (şiir)
Erdem Bayazıt
Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslupta söylenmiş şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. Modern kente ve kentleşmeye tepkiyi şiirlerinde kalıcı ve ısrarlı bir tema olarak işleyen şairlerden biridir.
Onun şiirlerinde modern hayatı sorgulama şehir üzerinden yapılır. Onun şiir sanatının şekillenmesinde “Mavera” dergisi etkili olmuştur.
Erdem Bayazıt’ın şiiri; kentle yüzleşen, kentten bunalan ve kaçmak isteyen, kentin şart ve görünümlerine isyan eden bir şiirdir.
O, modern kenti; kalabalıklaşma, karmaşıklık, yabancılaşma, yalnızlaşma, teknolojik esaret, tüketim, parçalanma, bunalım ve bunaltı gibi durum ve olguların çerçevesinde algılar. Onun şiirlerinde “duvar” şehirde bireyin karşısına çıkan engelleri sembolize eder.
“Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair” şairin en ünlü şiirlerinden biridir. 1960 sonrası mistik anlayışla eser veren şair İslami motifleri ustaca kullanır.
Başlıca eserleri: Sebep Ey, Risaleler, Şiirler
1960 Sonrası Toplumcu Eğilimleri Yansıtan Şiir
♦1960 sonrası toplumcu eğilimleri yansıtan şiir Nazım Hikmet’in etkisiyle gelişmiştir.
♦“Yeni Gerçek”, “Anda” ve “Halkın Dostları” gibi dergiler etrafında toplanan şairler şiiri ideolojik bir temele oturtmuştur.
♦Bu dönemin önemli şairleri arasında İsmet Özel, Süreyya Berfe, Kemal Özer, Refik Durbaş ve Ataol Behramoğlu sayılabilir.
♦Toplumcu gerçekçi edebiyat, programa dayalı ve tezli bir edebiyattır.
♦Halkçılık, köycülük kavramları ile hümanist düşünce etrafında şekillenmiştir, “insan, toplum ve üretim ilişkileri” sık görülen temalardır.
♦“Toplum için sanat” anlayışı savunulmuştur. Toplumu eğiterek dönüştürme misyonu üstlenilmiştir.
İsmet Özel
♦Toplumcu şiirin en önemli temsilcisidir. İlk şiirlerini devrimci şiir olarak nitelemiştir. Şiirlerinde kapalılık, isyan ve sloganlar öne çıkar.
♦Şiir dili gündelik kullanımları itibarıyla oldukça sadedir. Ancak oldukça özgün imge üretebilme yeteneği sayesinde anlam, anlaşılmak için okuyucudan emek ister. Çağrışımları bol ve içerik oldukça zengindir.
♦Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları adlı dergiyi çıkarmıştır. Taşları Yemek Yasak adlı deneme kitabıyla ödüller almıştır.
♦İkinci Yeni’nin Türk şiirine getirdiği yeniliklerden özellikle mısra yapısı ve imge tekniğinden yararlanmış fakat kendi özgün tarzını oluşturmayı başarmıştır.
♦İsmet Özel şiirinin en önemli özelliği, sorumluluk duygusu yüklü bir şiir oluşudur.
♦“Mataramda Tuzlu Su” şiirinde şairin çıkmaya hüküm giydiği uzun yol, yaşanmışlıklardan dolayı aslında mecbur olunan bir “yolculuk”tur.
Başlıca eserleri: Erbain, Geceleyin Bir Koşu, Evet İsyan, Cinayetler Kitabı, Celladıma Gülümserken, Bir Yusuf Masalı, Of Not Being
1980 Sonrası Türk Şiiri
♦1980 sonrası Türk şiiri tek tip şiir değildir. Farklı anlayışlara mensup şairlerin şiirleri aynı dergilerde yayımlanabilmiştir.
♦1980 sonrasında eser veren şairlerin en büyük özelliklerinden biri de geleneksel şiirden yararlanabilmeleridir. Bu dönemde Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy, Lale Müldür, Ahmet Erhan gibi şairler şiirin hareketliliğini sağlamışlardır.
♦İkinci Yeni şiirinden etkilenen 1980 sonrası Türk şiirinde şehirli kimliği öne çıkmıştır.
♦Çocukluk teması üzerinden varoluş sorgusu yapılmıştır. Şiire şiir olmak dışında bir ödev yüklenmemiştir. Gelenekle barışılmış, ayrım yapmadan şiirin büyük ustalarına sahip çıkılmıştır.
♦Şiirin esasen bir araç olmayıp bir amaç olduğu savunulmuştur.
♦Şiirin esas konusunun birey olduğu anlayışı benimsenmiştir.
♦Şairler arasında ortak şiir hareketi oluşmamıştır.
♦İçerikten çok söyleyiş ve yapıya önem verilmiştir. Şiir; politikadan, ideolojiden, mesajdan soyutlanarak kendi içine yönelmiştir.
♦Şiir, düzyazıya yaklaşmıştır.
Haydar Ergülen
♦Klasik ve çağdaş şiirimizin birikimlerini bilinçle, ustaca özümsemiş, kuşağının önde gelen şairlerinden biridir.
♦Yalnızlık, ölüm, yabancılaşma, hüzün, sevgi, kardeşlik gibi temaları işleyen sanatçı; imgeci şiirin güçlü temsilcilerindendir.
♦Şiirlerinin izleksel açıdan, hemen hepsinin birbiriyle bağlantılı ve birbirinin içine geçmiş olduğu dikkati çekmektedir.
♦O, şiir ve felsefeyi bir araya getirmiştir. Günlük hayatta pek fark edilmeyen bir konunun felsefi arka planını ele almıştır.
♦Haydar Ergülen gerçeklikle ironi arasında gidip gelen duygu yoğunluğu yüksek şiirler yazmıştır. Sade, lirik ve ince bir üslupla insan-dünya ilişkisini, ölüm-yaşam çatışmasını sorgulamıştır.
Başlıca eserleri: Karşılığını Bulamamış Çocuklar, Sokak Prensesi, Sırat Şiirleri, Eskiden Terzi, Kabareden Emekli Bir Kız Kardeş, 40 Şiir ve Bir, Karton Valiz, Ölüm Bir Skandal, Keder Gibi Ödünç, Üzgün Kediler Gazeli, Zarf (şiir)
Hüseyin Atlansoy
♦Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinde, mistik/metafizik anlayışın 1980 kuşağı şairlerinden biridir. Sanatçı, İslami duyarlılığı esas alan bir şiir çizgisine sahiptir.
♦“Göz, ayna, kedi, yağmur, muhacir” gibi imgeleri çokça kullanmıştır.
♦Necip Fazıl, Sezai Karakoç ve Cahit Zarifoğlu’ndan etkilendiği görülmektedir.
♦Şair hem şiirimize yeni bir duyarlılık getirmiş hem de modern Türk şiirinde kendine yer edinmiştir.
Başlıca eserleri: Şehir Konuşmaları, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, İlk Sözler, Kaçak Yolcu, Su Burcu (şiir)
Cumhuriyet Sonrası Halk Şiiri
♦Cumhuriyet Dönemi’nde halk şairleri usta-çırak ilişkisi içinde yetişmeye devam etmişlerdir.
♦Saz çalma geleneğine uymayıp sadece şiir yazan şairler de vardır.
♦Şiirlerinde geleneksel konuların yanında güncel konuları da işlemişlerdir.
♦19.yüzyıl halk şiirine göre Cumhuriyet Dönemi halk şiirleri daha sade bir dille söylenmiştir.
♦Divan şiiri etkisi ve Arapça-Farsça sözcüklerin kullanımı bu dönemde oldukça azalmıştır.
♦Bu dönem halk şairleri arasında Abdurrahim Karakoç, Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova gibi sanatçıları saymak mümkündür.
Âşık Veysel Şatıroğlu
Âşık Veysel’i edebiyatımıza Ahmet Kutsi Tecer kazandırdı. Cumhuriyet’in onuncu yılında Ankara’ya gelerek çeşitli şiirler okudu. Köy enstitülerinde öğretmenlik yaptı. Şiirlerinde insan, yurt, toprak sevgisi, nefsin alt edilmesi gerektiği, dünyanın geçiciliği gibi konuları işledi. Şiirlerinde sade, yalın ve akıcı bir dil kullandı. Aşk, yurt ve toprak sevgisini, alışılagelen söyleyişten uzak bir duyarlılıkla dile getirdi. Gözlerinin dış âleme kapalı olması, zengin geleneksel Türk halk şiiri ve çağın gerçeklerini dizelerinde yaşatmayı sağladı.
Âşık Veysel, âşık edebiyatı geleneği içinde yetişip bu geleneği başarıyla temsil eden bir halk şairimizdir. Köy ve şehir hayatı arasındaki geçiş çizgisinde “aşk, tabiat, vatan, din, ahlak, hasret ve gurbet” konularını ihtiva eden şiirler söylemiştir.
Hece veznini şiirlerine ustalıkla uygulayan şair, yazıp söylediği şiirlerinde “Veysel” mahlasını kullanmıştır. Onun şiirlerinde “güzel”, insanın doğuştan getirdiği güzellik duygusunun kendiliğinden yöneldiği nesnelerdir. Güzellik onun içindedir. O kadar ki içindeki bu güzellik duygusu bütün bir varlık Başlıca eserleri: Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın, Deyişler
Abdurrahim Karakoç
Şiirlerini birkaç istisnai şiir dışında dörtlüklerle ve hece vezniyle yazmıştır. Genellikle 11’li hece ölçüsünü ve koşma nazım biçimini kullanan şair, bunun yanı sıra 8’li heceyle de semai biçiminde pek çok şiir yazmıştır.
Karakoç, anlamı feda etmeden heceyi ve kafiyeyi başarıyla kullanan ender şairlerden biridir.Türk gençliğine millî şuur aşılayan şiirleriyle bir millî şairdir. Türk gençlerine kültürel değerlerine sahip çıkmaları, kültürleriyle gurur duymaları, daima çalışmaları için telkinlerde bulunmuştur. Abdurrahim Karakoç, 1960-1963 yılları arasında yazdığı şiirlerden oluşan “Hasan’a Mektuplar” adlı ilk eserinde mektup usulü şiir tarzını denemiş ve bunda da oldukça başarılı olmuştur. Hicivleriyle yanlışı göstermiş, koçaklama türündeki şiirleriyle gençlere ilham kaynağı olmuş, “Mihriban” gibi şiirleriyle Anadolu insanının saf ve samimi sevgisini dile getirmiştir. Halk şiiri geleneğine zenginlik katmıştır.
Abdurrahim Karakoç’u, geleneksel Türk şiirinden farklı kılan özelliklerden biri onun halk şiirine kattığı yeni imgeler ve benzetmelerdir.
Şair, özellikle İsyanlı Sükût, Tohdur Beğ, Hâkim Beğ, Mebus Beğ adlı şiirleriyle halkın duygularına tercüman oldu.
Başlıca eserleri: Hasan’a Mektuplar, El Kulakta, Vur Emri, Kan Yazısı, Suları Islatamadım, Dosta Doğru
12.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 3.ÜNİTE ÖZETİ İNDİR.
PDF olarak isteyenler yorumda belirtirse e-posta adresine gönderebiliriz.