Roman Yorum-Özet

NAR AĞACI’NIN İNCELENMESİ

NAR AĞACI

NAR AĞACI

Nazan Bekiroğlu‘nun üslubuna hayran olanlardan biriyseniz bu roman da diğerleri gibi akıcı, sürükleyici ve bir o kadar da ilgi çekici. Nazan Bekiroğlu’nun ele aldığı konulardan ziyade üslubu her zaman benim ilgimi daha çok çekmiştir. Edebi birikimini -denemelerini bunun dışında tutmadan söyleyecek olursak- romanlarına bu kadar güzel yediren nadir şahsiyetlerden bence. 

Romanda olaylar Trabzon – Tebriz – Tiflis – Batum – Bakü – İstanbul hattında geçiyor.  Settarhan ile Zehra’nın hikayesinden geriye dönüşle; Settarhan, Zehra, Azam, Sofya, İsmail, Büyükhanım, Hacıbey, Azam, Mirza Han, Piruz, Celil Hikmet ve biraz daha geri planda kalan birçok karakterle oluşturulan, aşkı, acıyı, savaşı, ihtilali, kötülüğü, dönemin gerçeklerini anlatan bir eser.

Romanda birbirine geçmiş bir hikayeler yumağından bahsedebiliriz. Bir yandan Settarhan ile Azam’ın hikayesi, bir yanda Settarhan ile Sofya’nın hikayesi, bir yanda yazarın (anlatıcının) dedesinin ve nenesinin hayatını araştırma hikayesi, bir tarafta Azam ile Piruz’un, Büyükhanım’ın hikayesi anlatılıyor.

Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı yılları ve o yıllarda çekilen sıkıntılar da romana ayrı bir hava katıyor. Tarihsel gerçekliği bir kurgunun içine çok güzel yerleştiriyor Nazan Bekiroğlu.

Taht-ı Suleyman’dan (İran’da bir yer) Trabzon’a değin yaptığı hayat yolculuğunun bir hikayesidir .

Zehra, Trabzonlu bir ailenin kızı. Seferberlik ilanıyla ağabeyini, İsmail’ini, ve daha yeni yeni yeşeren aşkı Celil Hikmet Efendi’yi savaşa göndermiş ve bir daha haber alamamış, Rus ordusu Trabzon limanını bombalamaya başlayınca Büyükhanım’ı ve komşularının küçük Ermeni kızıyla İstanbul’a göç etmek zorunda kalmıştır. Yol boyunca onlarca ölümle, insanların en aciz ve en acımasız yönleriyle karşılaşan, yaşına kıyasla çok acı görmüştür. 

Settarhan, Tebrizli soylu halı tüccarı ailesinin tek oğlu. İşi gereği tanıştığı Mecusi Piruz’la kurduğu dostluk, hayatını darmadağın etmiştir. Aşık olduğu Azam’ın ihaneti ile yollara düşmüş,  Bakü’de tanıştığı Rus devrimci Sofya’dan günaha bulaşmamak, ateşe düşmemek için kaçmış ve boynuna asılan idam fermanı ile bir daha vatanına geri dönememiştir.

Zehra ile Settarhan iki ırmağın birleşmesidir.
Romanın olay örgüsü:

Anlatıcının (Nazan Bekiroğlu)  dedesi Setterhan halı ticareti yapan bir aileden gelir. Bu aile yaşadığı çevreye göre oldukça varlıklıdır ve soyludur. Yazarın dedesi yani Setterhan üç kızdan sonra doğmuştur. Adamın tek oğludur. Setterhan oldukça güçlü kuvvetli ve yakışıklıdır.  O, Tebriz – Batum – Tiflis civarında halı ticareti yapan bir tacirdir. Settarhan, çok güzel halılar dokuyan Azam’a aşık olur. Babası bunu anlar ; zaten babasının  düşüncesi de Setterhan ‘ ı çok sevdiği Azam ile evlendirmektir.  Ama önce Yezd’e gitmesini  ve halıları kendi elleri ile teslim etmesini söyler ve dönüşte nişan yapacaklarına dair  söz verir. Azam’ın bunlardan haberi yoktur; ama içten içe de hissetmektedir. Azam işin aslında Setterhan’a karşı boş değildir. Ama içinde ona karşı olan sevgisinin adını da bir türlü koyamamıştır.

Halıların hepsini  teslim eder fakat Zerdüşt ağasının halısı kalır. Zerdüst ağasının mekanına vardığında onu oğlu Piruz karşılar. Zerdüst ağası ölmüştür;  ama Piruz Serttahan ‘ı misafir eder ve ikisi çok iyi arkadaş olurlar. Serttahan Piruz’u Taht-ı Suleyman’a davet eder. Piruz söz verip daveti kabul eder ve gelir. Serttahan o sırada arkadaşını çok iyi ağırlar. Setterhan’ın babası Piruz’u hiç sevmez çünkü o Zerdüşt’tür ; ama misafirine en ufak bir kusur da etmez. Setterhan arkadaşına dokuma tezgahlarını gösterir. O anda Piruz,  Azam’a, Azam ise  Piruz’a aşık olur (ilk görüşte aşk) ve ikisi birlikte Tah-ı Suleyman’dan kaçarlar. Bu kaçışta evdeki hizmetlilerden birisi yardım etmiştir. Töreler gereği Settarhan’ın bu ikisini öldürmesi gerekmektedir,  yoksa şehri tamamen terk etmesi gerekir. Setterhan ikinciyi seçer ve Batum’a yolu düşer.  Batum’da bulunduğu sırada Bolşevik ihtilali patlar ve bir daha Tebriz’e de  dönemez. Burada  Setterhan’ın arkadaşları olan Safia ve Vasili bulur. En iyi yaptığı iş olan halıcıkta iş bulamayınca Setterhan  Sofia’nın yanında kitapçıda çalışır. Sofia ile çok iyi arkadaş olurlar ve birbirlerine her alanda  yardımcı olurlar. Bu arkadaşlık aşka dönüşebilecekken dönüşmez.

Bu sırada arkadaşları olan Vasili askere gider ve ihtilal olur. Serttahan işinden eve döndüğü sırada çeteler tarafından tutuklanır. İhtilal olduktan sonra ortalık karışır, Setterhan öldürülmek için çeteciler tarafından alıkonulur, Vasili Serttahan’a kaçmasında yardım eder; fakat Sofia’ya yardım edemezler. Serttahan bir tekneye binip  Trabzon’a gelir. Serttahan burada çaycılığın inceliklerini öğrenir  ve para kazandıktan sonra aklında hep İstanbul’a gitmek vardır. Çay ocağında çalışırken bir gün çay ocağının sahibi aracı olmasıyla Zehra ile evlenir.  Serttarhan Zehra’ya İstanbul’a gitmeyi önerir ama  o bunu kabul etmez. Romanın sonunda  Settarhan Trabzon’da kalır.

Zehra’yı ve erkek kardeşini ananesi ve dedesi büyütmüştür. Ananesine romanda herkes büyük hanım diye hitap eder. Zehra resim yapmayı çok  sevdiği için ona özel resim hocası tutulur. Kardeşi olan İsmail ise liseyi bitirir ve askere gider. 1 Ekim 1912’de Balkan Savaşı seferberliği ilan edilir. Savaş Trabzon’a kadar genişler ve Rus ordusu Karadeniz kıyısında saldırmadık liman, bombalamadık yer  bırakmamıştır. Bunun üzerine Büyük Hanım ,  Zehra ve yardımcısını alarak Samsun’un yolunu tutar.Bu sırada oldukça zorlu yolculuklar yaparlar. Hatta öksüz kalan bir çocuğu da sahiplenirler.  Hacı bey ise  bacağı nedeni ile geride kalmak zorunda kalır. Samsun’dan   bir süre sonra İstanbul’a geçerler. Bolşevik ihtilali ile bütün birlikler   çağrılır ve böylece Trabzon kurtulur. Bunun üzerine Trabzon’a doğru yola koyulurlar.Yola koyulmadan önce de İsmail’in şehit olduğunu öğrenirler.  

Trabzon’a geldiklerinde  evlerine koşarlar fakat ev bıraktığı gibi değildir. Nar ağacının  dalları bahçe duvarına sarkmıştır. Ama onların tek istediği Hacı beyin sesini işitebilmektir. Onun   sesini işitmekten daha büyük bir hediye  olamaz. Hacı Bey ‘i  görünce hemen yanına koşup bacağının dibine yığılır. Bundan sonrasında ise Zehra Setterhan ile tanışıp evlenir.

Not: Taht-ı Süleyman Sasaniler’den kalma bir antik kenttir. Bölgeye Zerdüştler daha sonrada Müslümanlar egemen olmuştur. Modern İran’ın Takab şehri yakınlarındadır.

Romanda dikkatimi çeken neler oldu?

Yazarın fotoğraflardan yola çıkarak dedesinin hayatını araştırmaya başlaması bende de aynı merakı uyandırdı.

Milletimin içine çekildiği savaşların anlamsızlığını düşündüm, koskoca memleketin dağılışına üzüldüm, milletinin evlatlarını daha savaşamadan hastalıklardan, açlıktan, sefaletten öldüren basiretsiz idarecilere kızdım. Biricik yavrusunu yollarda ölmesin diye Türk komşusuna gözünü kırpmadan emanet eden Ermeni aileyi okuyunca bu kardeşliğin bozulmasına, insanların ayrıştırılmasına, düşmanlaştırılmasına üzüldüm. Ve bunların hiçbirinin hikaye olmadığını, insanların bunca acıya, bunca sefalete, bunca ölüme nasıl dayanabildiklerini düşündüm, onların sabırlarına hayran kaldım. Sonra o dönemin aşklarını düşündüm, insanların ne kadar saf, ne kadar masum, ne kadar temiz sevdiklerini, bir kelimenin, bir bakışın ne kadar önemli olduğunu, şimdiki gibi kolay tüketilmediğini duyguların ne kadar değerli olduğunu düşündüm.
Yazdır

Yazar hakkında

Süleyman Kara

Öğrenci ve öğretmenlere faydalı olmak için onlara kaliteli edebiyat sitesi olan edebiyat sultanını sundum.

1 yorum

Yorum yap