(Ben değil hormonlarım yaptı.)
Destek Yayınları- 183 Sayfa- 2018
Hayır, hayır!
Bütün bunları ben yapmadım, tabii ki, hormonlarım yaptı. Her şeyin suçlusu onlar …
Hormonlar!
Bu kitap aslında bir annenin bir nevi otobiyografisidir. Ya da bir kadının anneye dönüşürken ki evrilmesidir. Kitabı bitirir bitirmez niçin kendine “manyak anne” yaftasını yapıştırdığını anlayacaksınız.
Yalnız olmadığıma hiç bu kadar sevinmemiştim. Aslında üzüldüm de sevindim öyle işte. Kitabı okurken sürekli ben de, ben de demekten kendimi alamadım. Aslında her şey trajikomik olaylar silsilesi ile başlıyor. Eşi Arkın’a olan aşkı ile kavuşmalarının süresi bize zaten aradığımız yanıtların hepsini tek tek veriyor. Ki bizler de öyle değil miyiz esasen, her ne olursa olsun aşık olduğumuz insanın peşini bırakmayız insanoğlu bu. Bırakmayız ki aşka kavuşabilelim.
Mevlana gibi, Şems gibi. Kavuşma geç de olsa gerçekleşiyor. Fakat bu sefer de çocukları olmuyor Şebnem ve Arkın’ın. Olumsuzluklar yıldırıyor bu sefer de. Ama yılgınlıklar ve pes etmeler sonucunda bir gün bir bakıyor ki hamile.
Aslında yazarın manyaklık dediği yeni anne olan hemen hemen herkesin yaptığı ya da söylediği şeyler. Tek farkı var. Bazılarımız bunları dile getirebilecek kadar şanslı, bazılarımızsa dile getiremediği için bunalımda. Kitabı okurken geçmişi defalarca yad ettim. En arka kısımda olan 65 soru ile de kendimle çokça çeliştim. Aslında bu sorular anneliğin özeti gibi. Ben bazılarını cevaplamaya cesaret edemedim umarım hepsini cevaplamaya cesaret edenler olmuştur.
Kitabı okurken kayıtsız bir gülme geliyor insana. Aslında olaylar komik değil amma velakin olayların sonucunda sizde uyandırdığı hisler komik. Bir de her ne olursa olsun hesabın eşe kesilmesi durumu da var. Hep öyledir ya suçu başkasına atmak insanı rahatlatabilir. Ufak ufak hikayeler ile bezenmiş kitapta bir bornoz hikayesi var ki aman aman. Her lohusanın yaptığı gibi -ya da yapmak istediği- bebeği anneanne yıkıyor bir gün. Annenin görevi ise bornozu ve banyoyu sıcak tutabilmek. Bunu fiilen başarıyor da. Bir fark var o da her yer yangın yeri. Sen tut bornozu ısıtacağım diye elektrikli sobanın önüne koy. E tabi bornozun dili yok ki ben çok yakınım sobaya, desin. Bornoz tabi tutuşuyor sonra banyoda yangın çıkıyor, tabi canhıraş evden atıyorlar kendilerini. Bu olayın bileti de eşe kesiliyor. Neden? Çünkü havlu dururken bornoz kullanmak da neyin nesi.
Buna benzer birçok trajikomik anneliğe geçiş hikayeleri var. Tabi okurken komik de yaşarken komik olduğunu hiç sanmıyorum. Bir de tabi çok bilmiş teyze, komşu kişileri var ki herkesin hayatının bir döneminde muhakkak bunlara rastlamıştır. Uzun kollu giydirirsin, sıcakta böyle mi giydirilir derler. Kısa kollu giydirirsin, bu çocuk üşür derler. Çok yedirirsin, çocuk obez olur derler. Az yedirirsin çocuk aç, derler. Derler de derler yani. Ağız torba değil ki büzesin. Sen ne yaparsan yap annelikte dış etkenler kesinlikle söyleyecek bir şey bulurlar. Ama şu da bilinmeli ki en doğru sözü annelik hormonları söyler.
Çok beğenerek takip ediyorum. Yazılarınızın devamını merakla bekliyorum.