Genel

MEHMET AKİF ERSOY VE İSTİKLÂL MARŞI’NIN KABULÜ (PİYES)

1. PERDE:
(Loş ortam, belli yaş dönemlerinden Mehmet Akif)
Dış ses: Vatan ve İstiklal Âşığı Bir Şair: Mehmed Âkif Ersoy (1873-1936)
(Burada ilkokul çağında Mehmet Akif’e ışık)
Şair, düşünür, bilim insanı, Sırat-ı Müstakîm-Sebîlürreşâd gazetesi başyazarı, çevirmen, Birinci Meclis Burdur milletvekili Mehmed Âkif Bey Aralık 1873 tarihinde İstanbul’da Fâtih civarında Sarıgüzel Sarınasuh Sokağı’nda bahçeli bir evde doğdu. Babasının kendisine verdiği isim, Ebced hesabıyla doğumuna da karşılık gelen “Ragîf”tır. “Ragîf” ev halkı ve mahalleli arasında kullanılamadığından zamanla “Âkif” e dönüşmüştür. Bu sebeple adı “Mehmed”, mahlâsı da “Âkif” kalmıştır.
(1001,1002)
(Burada ortaokul çağında Mehmet Akif’e ışık)
İlk eğitimine babası Tahir Efendi’den aldığı dil eğitimiyle başlayan Mehmed Âkif, iki yıl kadar Emir Buhârî Mahalle Mektebi’ne devam ettikten sonra , 1880’de Fatih Mekteb-i İbtidâîsi’ne girdi. Bu sırada bir yandan da “hem babam hem hocamdır!” dediği Tâhir Efendi’den Arapça derslerine devam etti.
(1001,1002)
(Burada lise çağında Mehmet Akif’e ışık)
İlköğreniminden sonra Fâtih’te Otlukçu yokuşunda bulunan Fâtih Merkez Rüşdiyesi’ni iki yılda bitirerek Mülkiye Mektebi’nin lise kısmına kaydoldu. Âkif’in Rüşdiye eğitiminde en çok dil derslerine ilgisi vardı. Dört dilde de (Türkçe, Arapça, Acemce, Fransızca) birinciydi. O yıllarda şiir tutkusu bir sevgi halini almıştır. Şiirle ilgisi pek olmayan Tâhir Efendi, oğlunun bu ilgisine ses çıkarmamış, teşvik de etmemiştir.
(1001,1002)
Edebiyat hocalığını İsmail Safa ve Muallim Nâci’nin yaptığı bu okulun yüksek kısmının ilk sınıfında iken, babasının vefatı dolayısıyla hayata bir an önce atılmak için, Mülkiye Baytar Mektebi’ne geçti. Büyük Fatih yangınında evlerinin yanmasıyla ailece sıkıntı içerisine girdiler.
(Yangın sahnesi, Mehmet Akif, anne ve kardeş üzgün birbirlerine sarılmış ve yıkılmış halde)

2.PERDE
(İki köylü karşılıklı oturuyor.)

Arkadan bir ses: Yazıyor, yazıyor, Çanakkale’de harbin şiddetlendiği yazıyor, yazıyor yazıyor, Gelibolu düşmek üzereymiş, yazıyor!

İçeriden biri geliyor, masadaki kasketli olana doğru:
OĞUL:“Buba, buba, gasteye baksana Çanakkale’de garp şiddetlenmiş diye yazıyo. Düşman boğazları aşıp, devletimizin kalbi olan İstanbul’u ele geçirmek için saldırı hazırlığındaymış. İngilizi’i Fransız’ı sömürgelerini katmış önüne, gemileriylen silahlarıylan aziz vatanımızı zapt etmek için harekete geçmişler.(oturur.)

Mehmet Ağa: Adem Ağa, Gelibolu düşmek üzereymiş.

İçeriye eski kıyafetli bir memur girer:

Memur:“Selamunaleyküm”
Ortamdakiler:“Aleykümselam”

Mehmet Ağa: Buyur oğlum.
MEMUR:Karargah-ı Umumi’den geliyorum. Harbiye Nezareti’nin yazılı emirleri var. Yurdun dört bir tarafına emir ulaştırıldı. Vatanını, bayrağını, milletini seven insanlara ihtiyaç var. Muhtardan gençlerin listesini aldık.(listeyi verir.)
Listede adı yazılı olanların sevkleri yarın sabah namazından sonra yapılacak. Herkes köy meydanında hazır olsun.
Mehmet Ağa ayağa kalkar:
“Oğul, benim üç tane erkek evladım vadır.Birini Trablusgarp’a gönderdim, acı haberi geldi.Daha çok geçmeden Balkan Harbi dedile. Vatan borcu dedile. Onu da gönderdim.Tez vakitte onun da kara haberi geldi. Ben iki şehit babasıyım oğul! (Göğsüne vurur.)
Onlarla gurur duyuyom emme, acıları da yaktı dağladı yüreğimi.(Ağlamaklı)

Memur: Başın sağ olsun amca, Allah rahmet eylesin.
Mehmet Ağa: Sağ ol oğlum, Allah razı olsun.
(Oğlunun sırtına vurarak) Bu var ya bu on beş yaşında. Demek sıra sana geldi ha. (Başını öne eğer.)
Memur: Şimdilik bana müsaade. Dediğim gibi, sevkiyat yarın sabah namazından sonra yapılacak. Kalın sağlıcakla.
Mehmet Ağa: Allah’a emanet oğul.

Adem Ağa: Desene Mehmet Ağa, sıra mekteplilere geldi. Durum o kadar vahim herhalde.
Mehmet Ağa: iyi de mektepliler de giderse biz ileride nasıl büyük devlet olacaz.
Adem Ağa: Bak Mehmet Ağa, bir milletin büyük devlet olabilmesi için önce İstiklal’ini kazanması gerek, İstiklal’ini kazanmazsan ne devlet olabilirsin ne millet.( Seyirciye bakarak.)
Bak bize, daha dün Yemen’den gelmedik mi, sen Yemen cephesinde vatan için kolunu kaybetmedin mi?
Mehmet Ağa: Doğru, doğru diyon emme, bu miletin düşmanı hiçbir zaman eksilmez ki, adı değişir, yeri değişir, bir bakmışsın bundan yüz yıl sonra kapımıza dayanmış. Ah Adem Ağa ah… Ben değil bu millet için kolumu feda etmek, seve seve canımı veririm.
Adem Ağa: Allah büyüktür. Bu milletin kara bahtını değiştirecek biri elbet bulunur.
Biz Yemen’de yedi millete karşı savaşmadık mı? Gene ezip geçemedile bizi. Belki çoğumuz şehit oldu, kalanlarımız gazi oldu ama sonuç, bak yedi düvel gene kapımıza dayandı. Bitmez Mehmet Ağa, bizim gibi millete Yemen Türküsü yazdıracak yiğitler bitmez.
Mehmet Ağa: Doğru söylüyon Adem Ağa doğru söylüyon ( eli oğlunun omzunda)
(Işık kapanır.)

(Yemen türküsü )

 

3. PERDE

Nine, baba, oğul oturur. Sabah ezanı okunur. Anne ve kız kardeş gelir.
(ANNE VE NİNENİN SES TONU AĞLAMAKLI
OĞUL HEYECANLI
BABA GURURLU AMA HÜZÜNLÜ)

Anne: Ah ah demek zamanı geldi ha! (Oğlunun omzuna vurur.)
Nine: A benim yiğidime! Demek büyümüş de düşmanla savaşacak yaşa gelmiş.
Anne: Ama benim oğlum daha on beş yaşında; yavrumun askere gücü nasıl yetecek.
Mehmet Ağa: Elbet onun da gücünün yettiği düşmanlar vardır, hanım ağlama, herkes sen gibi oğluna ağlarsa bu millet nasıl ayakta kalacak? Hepsinin hakkından gelir benim aslanım.
Oğul: Sıkma canını anam. Sil gözyaşlarını.
Anne:Ne sıkam canımı yavrum. Gururluyum ben.Geri döneceğini biliyom.
Kız kardeş: Gözün arkada kalmasın abi, senin yokluğunu hissettirmem.
Anne: Ah benim oğlum, Allah milletimize askerimize yardım etsin.
Baba: Mustafa ezan okundu oğlum, hadi kalk gidelim.Hanım! Çıkmadan seninle bir konuşalım. (kenara geçerler)
Anne: Hayırdır bey?
Mehmet Ağa: Hayır, hayır…. Hanım!Benim dün gece gözüme uyku girmedi. Benim oğlum oralarda savaşırken ben burada yan gelip yatamam. İzin verirlerse ben de cepheye gitçem.
Anne: Bey, ben sensiz yaparım emme vatan olmadan yapamam, vatan da asker olmadan yapamaz. Sen de gideceksin madem izin ver ben de gelem sizle. Askere mermi taşırım, aş pişirip su dağıtırım. Ne dersin, olmaz mı?
Mehmet Ağa: Sana izin vermezler ki… Allah şahit senin oralarda olup askere yardım etmeni çok isterim, ama kabul etmezler, hem kızımız ne olacak?
Anne:Anam var yanında. Sen söyle askere ihtiyaç olmasa on beşlik çocuğumuzu mu çağırırlar hiç?
Mehmet Ağa: Hanım! Düşmanla savaşmak için cephede mi olmak gerek? Evde patik örer gene destek olursun askere. Sen güzel canını sıkma!
Mustafa, hadi oğlum! Hepiniz Allah’a emanet olun, hakkınızı helal edin!
(Mehmet Ağa ve oğlu nine’nin elini öperler.)
Nine:Helal olsun oğul! (Bu kısımdan sonra müzikle vedalaşma olacak)
(Mehmet Ağa ve oğlu anne ile vedalaşırlar.)
(Kardeş ile vedalaşırlar.)

4. PERDE
****ASKERLERİN SÜNGÜLERLE BİRLİKTE YAPTIKLARI DANS

****ÇANAKKALE CEPHESİ KEFENLİ ASKERLER VE BEYAZ KIYAFETLERLE LİRİK DANSIN BENZERİNDE BİR ÇALIŞMA

 

5. PERDE
ATATÜRK SAHNESİ

Bir adam düşünün, milleti yüceltmek için, her şeyi göze alabilsin.
Bir adam düşünün bir ülkeyi yoktan var etsin.
Bir adam düşünün sevgisi yüreklerde, düşünceleri beyinlerde büyüsün.
Bir adam düşünün Türkler çok şeyi ona borçlu olsun. (Atatürk sahneye çıkar)
Ve bir adam düşünün, adı Mustafa Kemal olsun.
(seyirciye doğru: )
M.Kemal: “ Ben size taaruzu değil ölmeyi emrediyorum, Ya istiklal ya ölüm!”
(1001)
(Kazım Paşa’ya doğru yürür.)
(Kazım Paşa ve Mustafa Kemal masanın başında)

Kazım Paşa masaya eğilmiş kararname yazar
Mustafa Kemal: Kazım Efendi ”Samsun’dan başlayarak, bütün şark vilayetlerindeki kuvvetlerin kumandanı ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetlerin valilerine ve bölgeyle herhangi bir temasta bulunan askeri ve idari makamlara emir verebilme yetkisini” eklemeni istiyorum.
Kazım Paşa:”Bir şey mi yapacaksın?”
Mustafa Kemal: ”Evet, bir şey yapacağım. Bu maddeler olsa da olmasa da yapacağım”
Kazım Paşa (manidar bir şekilde gülerek): ”Vazifemizdir, çalışacağız”

6. PERDE
(MÜZİK BAŞLAYINCA KAĞNI SAHNEYE ÇIKAR, KAĞNI TAM GÖZÜKÜNCE ŞİİRE BAŞLANIR.)

Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.
Mustafa Kemal’in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.

 

 

 

7.PERDE
(Hamdullah Suphi ve diğer bakanlar toplantı odasındadırlar.)
(Dekor: toplantı odasında olabilecekler, kıyafetler dönem koşullarına uygun.)
(Toplantı başlamıştır. Ve içeride eğitimle ilgili önemli bir mevzu tartışılmaktadır. Kapı vurulur, Katip içeri girer:)
Katip —Efendim, Genelkurmay Karargahından bakanlığımıza bir rica ulaştı.
Hamdullah Suphi — Nedir ?
Katip — Efendim buyuyorlar ki “Cephedeki askerimiz yıllardır o cepheden bu cepheye koşmaktadır. Henüz cepheye gelmeden evlenmiş olan baba evladıyla sırt sırta mücadele ediyor. Haliyle neferimizin zihni karışık. Gönlü bitap düşmüş. Askerlerimizi tekrar aşka getirmek için çeşitli tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu konuda maarif teşkilatının gerekli çalışmayı yapıp acilen sonuca gitmesi zor durumda olan milletimizin öncelikli ihtiyacıdır.” diyorlar.
Hamdullah Suphi — Arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki gençliğimizden beri barış yüzü görmedik. Evlatlarımız top sesiyle doğdu. Şarapnel parçalarıyla oynadı, mermi üzerinde okumayı söktü, süngü ile arkadaş oldu, toprakla evlendi.
Bir müsteşar — Pek doğru söylersiniz. Sayın bakanım insanımız bu savaş illetinden bıkıp usanmıştır.
Diğer Müsteşar — Bu halkı ayağa kaldırmak için tedbirler bulmalıyız. Arkadaşlar neler yapabiliriz. Öyle bir şey yapalım ki insanımızın hissiyatını göklere çıkarsın. Yanmaktan yorulmuş kazan gibi yüreklere bir can olsun.
Diğer Müsteşar —Bu öyle bir şey olmalı ki; ataları Asya çöllerinden Anadolu’ya getiren, Osmanlıyı Viyana’ya sürükleyen bir nefes olmalı.
Hamdullah Suphi — Çok güzel, dediğiniz ancak bir şiirle, bir destan ile olur. Hem bu öyle bir destan olmalı ki duyan bütün asker yerinden fırlayıp düşmanının göğsünde patlamalı.
Bir müsteşar — Bunun için bir şiir yarışması tertip edelim.
Diğer Müsteşar — Nasıl bir yarışma olmalı?
Hamdullah Suphi — Tüm ülkeye ilan edelim. Milletimizi temsil edecek tarihî, ilmî geçmimişimizi yansıtacak, yorgun milletimize ufuk açacak bir şiir olmalı. Bu şiirden öte bir destan olmalı.
Diğer Müsteşar — Vilayetlere bir yazı gönderelim. Gazetelere de ilan verelim. Hatta bir ödül bile koyabiliriz.
Bir Müsteşar -(Hırsla) Ödül mü? Ödül olmaz.Gerçek vatanseverler ödül için yazmaz bu şiiri. Hem milli mücadele için ödül doğru olur mu?
Hamdullah Suphi — Olmaz efendim. Böyle bir maksat için ne kadar büyük ödül olsa azdır. Değeri ölçüye gelmez. Ben 500 Lira öneriyorum
(Hep bir ağızdan) Aman efendim 500 lira da ne demek! Bir memurun maaşı 7,5 lira 10 Lira geliri olan zengin sayılır. Bu israftır. Büyük vebaldir.
Hamdullah Suphi — (Ayağa kalkar, arkasını döner, ellerini arkada bağlar)
Efendiler, kararım kesindir. Bu marş için 500 değil 5.000 versek yine yeterli değil lâkin bütçenin durumu malum.

 

8.PERDE
(DEKOR:Basit bir oda. Bir çalışma masası, iki sandalye vardır. Bir kandil odayı aydınlatmaktadır. Bir adam masada çalışmaktadır. Kapı çalınır.)

Yusuf Ziya Ortaç: Geldim geldim.

Kemalettin Kamu:Nasılsın Yusuf Ziya?

Yusuf Ziya Ortaç:Sağ ol, sen nasılsın Kemalettin?

Kemalettin Kamu:İyiyim, sen de sağ ol. Gazetedeki haberi okudun mu?

Yusuf Ziya Ortaç:Yok ne olmuş? Yunanlılar ilerliyor mu?

Kemalettin Kamu:(HIRSLA KARIŞIK ÖFKEYLE)İlerlesinler bakalım. Onları geldiklere yere göndermek boynumuzun borcudur. Asıl şu ilâna bak.

Yusuf Ziya: İlanda ne yazıyor?

Kemalettin Kamu:Okuyayım da dinle.

(Bu sırada davulla bir haberci sahneye girer, davula vurup gezerek aşağıdaki bildiriyi okur sahneden çıkar.)
(SAHNEYE ÇIKAR DAVULA VURUR)
TBMM’den Halkımıza Duyurulur
(DAVULU ÇALA ÇALA SAHNENİN ORTASINA GELİR)

TBMM tarafından İstiklâl Marşı seçilmesi için şiir yarışması düzenlenmiştir.

Yarışmanın Şartları:

– Yarışmaya her Türk katılabilir.(HER ŞARTTAN SONRA DAVULA VURULUR)
– Şiirler Milli azim ve imanı besleyecek şekilde yazılmalıdır.
– Şiirler hece ya da aruz ölçüsüyle yazılabilir.
– Şiirlerde dize sayısı serbesttir.
– Birinci gelecek esere 500 TL’lik mükâfat verilecektir.

7 Kasım 1920
Hamdullah Suphi Tanrıöver
(Maarif Nazırı)
(DAVULA VURA VURA SAHNEDEN ÇIKAR)

Yusuf Ziya Ortaç:500 Türk lirası çok iyi para.

Kemalettin Kamu:Hem de çok. Sen katılacak mısın?

Yusuf Ziya Ortaç:Katılırım tabi. Birinci gelirsem adımı da duyurmuş olurum. Peki, sen katılacak mısın?

Kemalettin Kamu:Ben de katılmayı düşünüyorum.

9.PERDE
(6 Şubat 1921 Tacettin Dergâhında Mehmet Akif Ersoy çalışmaktadır.Dergah dekoru)
Kapı çalınır. Mehmet Akif Ersoy kapıyı açar.

– Ooo Hasan Bey seni hangi rüzgâr attı buraya?

Hasan Basri Bey:

– Hocam meclisten geliyorum. Sana maarif nazırının mektubunu getirdim.

Mehmet Akif Ersoy:

– Biraz soluklan Hasan, mektubu okuruz. Ne diyor nazır?

Hasan Basri Bey:

– Hocam, nazır yarışmaya mutlaka senin de katılmanı istiyor.

Mehmet Akif Ersoy:

– Olmaz Hasan, bu konuda fikrimi değiştirmem.

Hasan Basri Bey:

– Hocam, nazır sana hak veriyor, ama yarışmayı duyurduk, 723 şair şiir gönderdi. Bundan sonra yarışmanın şartlarını değiştiremem. TBMM şanına yakışmaz. Ama Akif birinci olursa para ödülünü Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlasın diyor.
(MEKTUBU UZATIR)

(Mehmet Akif mektubu açar, okur.Bakanın sesiyle okunur)
Mebusu Mehmet Akif Efendiye

Birinci gelecek esere 500 TL mükâfat verilmesinden dolayı İstiklâl Marşı şiir yarışmasına katılmadığınızı öğrendim. Sizin gibi değerli şairler bu günler için vardır. Bu sebeple sizin de yarışmaya katılmanızı istiyorum.

Merak etmeyin. Asıl endişenizin icap ettiği ne varsa hepsini yaparız. Gerekirse para ödülünü bir hayır kurumuna bağışlar, ödülü almazsınız. Milletimizin sizin şiirinize ihtiyacı var. Milletimizi şiirlerinizden mahrum etmeyin.

5 Şubat 1921
Hamdullah Suphi Tanrıöver

Mehmet Akif Ersoy:

– Tamam Hasan, nazır beni ikna etti. Milletin verdiği görevden kaçılmaz.

Hasan Basri Bey:

– Milletimiz size her zaman minnet duyacak. Beni de sevindirdiniz.

Mehmet Akif Ersoy:

– Dur bakalım Hasan, daha birinci olmadık. Birinci gelirsem, para ödülünü Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlayacağım. Parayı bana hiç vermesinler.

Hasan Basri Bey:

– Tamam hocam. Siz hiç merak etmeyin, ne gerekirse onu yaparız.

 

10.PERDE
(Mehmet Akif ikna olduktan sonra Dergah’taki odasında şiiri yazma sürecine geçer. (GEZİNİR DÜŞÜNÜR ELİNDE BİR KALEM VE BİR KAĞITLA ODADA DOLAŞIR.)

“Korkma, (korkma diye sayıklar) diye bağırır ve duvara ilk dizeleri işlemeye başlar.
(bayrağı görür tutar ve ) “Çatma!”(kurban olayım çehreni ey nazlı hilal) diye bağırıp ikinci kıtanın dizelerini yazmaya koyulur.)
Etraf karartılır çalışma masasına geçer sadece gaz lambası ışığı kalır ve bu sırada Mehmet Akif başını omuzlarını ovarak düşünme sürecindedir, kağıdın üzerine eğilmiş.)

Uyuyakalıyor ve sabah ezanı sesiyle uyanıp ( bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli ) yerini aklına geliyor.

Aralarda gezinip Mehmet Akif yüksek sesle:”Ben ezelden beridir hür yaşadım!,
Masasına oturarak “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!,

Mehmet Akif dergahta masasında yazma sürecindeyken serbest alana ışık verilir ve Mehmet Akif’in ilhamına katkı sağlayacak birtakım Milli Mücadele anıları canlandırılır)

HASAN TAHSİN SAHNESİ

Hasan TAHSİN: (Karşısında Türk milletinden kişiler, onlara seslenir BOL JEST YAPILACAK)
…Ey bedbaht Türk!.. Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanındadır. Oraya yüzbinlerle toplan.. Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok. Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma!.. Binlerler, yüzbinlerle Maşatlık’a koş. Ve Millî Kurul’un buyruğuna uy..
(O sırada Rum askerleri insanların alkışları ile gelir.)
Hasan Tahsin:Olamaz… Olamaz! Ellerini kollarını sallayarak böyle giremezler!
( Öne atılıp ilk kurşunu sıkar)

(Sahne bittikten sonra Işık Mehmet Akif’e döner sesli bir şekilde “Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın!” der yazmaya döner.)

Serbest alana da ışık verilir
(Halide Edip ve Sultanahmet Mitingi)
Halide Edip Hanım:
Türkiye’nin istiklal ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden kaçmayacağız. Yedi yüz senelik tarihin ağlayan minareleri altında yemin ediniz!
Topluluk:Yemin olsun! (Okul öğrencileri hep birlikte)

Serbest alanın ışığı kapanır Mehmet Akif yine “Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!” diye bağırır.

Serbest alana ışık verilir:

Sarıkamış Harekatı sahnesi
Işık açıldığında yerlerde yatan donmuş askerler
Bu sırada “120 Film Soundtrack” çalar.
Mehmet Akif gelip aralarında gezer .
Türkü bitince Mehmet Akif Masasına dönüp:
“Sen şehid oğlusun incitme yazıktır atanı!” diye bağırır ve yazar.

(Işık kararır ve dış ses: Bilim insanları vardır Dünya’ya örnek olur, komutanlar vardır ülkesinin kurtarıcısı olur, millet vardır vatanına canı kanı gibi sahip çıkar, korur. Ve şairler vardır.Bu büyük insanları devirlere inat mısralarında yaşatır.

11. PERDE
Dış ses:1 Mart 1921 Tarihli TBMM Oturumu

(Işık açılır, Meclis’te bakanlar vardır kendi halinde sohbet ediyorlardır, Hamdullah Suphi sahneye girer kürsüye yönelir sesler azalmaya başlar herkes Hamdullah Suphi’ye bakmaya başlar.)

− Efendiler İstiklâl Marşı için 724 şiir geldi. Bunlardan 717 si elendi. 7 şiir finale kaldı. Şimdi bu yedi şiiri okuyup sizlerin görüşüne sunacağım. İlk şiir Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı “İstiklâl Marşı” adlı eser.

 

 

İstiklâl Marşı

Hamdullah Suphi:

(Bu da okunacak)
– KAHRAMAN ORDUMUZA- (1001)
Korkma Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
(Şiddetli alkışlar)
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma; kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal,
Kahraman ırkıma bir gül! ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin İstiklâl.
(Alkışlar)

1. Öğrenci: (İçeriden sesli ve coşkulu bir şekilde okuyarak kürsünün önüne geçer)
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

2. Öğrenci: (İçeriden sesli ve coşkulu bir şekilde okuyarak kürsünün sol tarafına yerleşir)

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
3. Öğrenci: (İçeriden sesli ve coşkulu bir şekilde okuyarak kürsünün sağ tarafına yerleşir)

Arkadaş! yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın..
Kim bilir belki yarın.. belki yarından da yakın.
(Alkışlar)
4. Öğrenci: (İçeriden sesli ve coşkulu bir şekilde okuyarak kürsünün sol tarafına yerleşir)

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

5.Öğrenci(İçeriden sesli ve coşkulu bir şekilde okuyarak kürsünün sağ tarafına yerleşir)

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda, fışkıracak, toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

2. Öğrenci tekrar:

Ruhumun senden, ilahi şudur ancak emeli,
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
3. Öğrenci tekrar:
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi boşanıb kanlı yaşım,
Fışkırır ruhu mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım
1. Öğrenci:

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
(1001)(burayı 5 öğrenci birlikte)
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır; hakka tapan, milletimin İstiklâl.

(Sürekli alkışlar) Milletvekillerinin sürekli alkışlaması üzerine diğer şiirler okunmaz.

HASAN BASRİ Bey:
− Mehmed Âkif Bey’in eserinin İstiklâl Marşı olarak kabulünü teklif ediyorum.

Hamdullah Suphi Tanrıöver:
− Mehmed Âkif Bey’in eserinin İstiklâl Marşı olarak kabul edilmesini isteyenler? (Büyük çoğunluk el kaldırır.)
− Kabul etmeyenler?
− Mehmed Âkif Bey’in eseri, meclisimiz tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir. Milletimize hayırlı olsun.

Mehmet Akif tüm öğrencilerin ortasına gelerek yüksek sesle “ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN!”

KAPANIŞ

Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marsinin Kabulu indir

Yazdır

Yazar hakkında

admin

Yorum yap