Ben yürürüm yâne yâne
Aşk boyadı beni kaane
Ne âkılem ne divâne
Gel gör beni aşk neyledi
Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akarsulayın çağlarım
Dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuben ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh anarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçâreyim
Baştan ayağa yâreyim
Dost İlinden âvâreyim
Gel gör beni aşk neyledi
(YUNUS EMRE)
Metin incelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım biçimi: İlahi.
Nazım birimi: Kıta (dörtlük).
Ölçüsü: 4+4 = 8’li hece.
Konusu: Ozanın, Allah’a karşı duyduğu derin ve içten aşkı, O’na kavuşma isteğinden doğan ıstırabı anlatılıyor.
Teması: Allah aşkı, kavuşma özlemi, acı.
Kafiye şeması: aaab/cccb/dddb.
Dörtlüklerde redif, yarım, tam ve zengin kafiye görülmektedir. İlk dörtlükteki “yane/kane/divane” sözcüklerinde ortak kafiye sesi “ane” olup zengin kafiyedir. İkinci dörtlükteki “yel-ler gibi/yol-lar gi-bi/sel-ler gibi” sözcüklerinde geçen “-ler” çoğul ekleriyle “gibi” sözcükleri aynı görevde olduğundan rediftir. Geriye kalan bölümlerde ortak kafiye sesi “L” olup yarım kafiyedir. Üçüncü dörtlükteki “çağ-lar-ım/dağ-lar-ım/ağ-lar-ım” sözcüklerinde geçen “-larım” ekleri rediftir. Geriye kalan bölümlerde ortak kafiye sesi “-ağ” olup tam kafiyedir.
Deyimler-Söz Grupları:
Yane yane yürümek: Tanrı aşkıyla kendinden geçmiş biçimde, dinsel coşku içinde gezip dolanmak.
Ciğeri dağlamak: İçten, derin acı duymak.
Şeyh anarak ağlamak: Taptuk Emre’ye duyulan özlemi gözyaşlarıyla dile getirmek, içten gelen sevgiyi bu yolla belirtmek.
Avare olmak: Ne yapacağını bilmeden başıboş dolaşmak.
Ne âkılem, ne divane: Tanrı sevgisiyle kendinden geçmiş olmak.
Dost ili: Tanrı’nın katı, ya da Şeyh Taptuk Emre’nin oturduğu yer. Bu ifade “Dost elinden” biçiminde de okunup değerlendirilmiştir. O zaman anlamı “dost yüzünden, Tanrı özleminin derdiyle” şekline dönüşür.
El almak: “Ya elim al kaldır beni” dizesinde geçmektedir. Tasavvufta Şeyh’e bağlanmak, tarikatla ilgili bir töreni yapmak için Şeyh’ten izin almak anlamına gelir.
Söz Sanatları: Ozan, kendisini ikinci dörtlükte yele, yola, sele; Üçüncü dörtlükte akarsuya; altıncı dörtlükte Mecnun’a benzetmiştir.
Dil özellikleri:
Ozan, yaşadığı dönemin Anadolu Türkçesine özgü sözcükler kullanmıştır: Akarsulayın (akarsular gibi), anuban (anarak), oluban (olarak).
“Akarsulayın” vb. sözcüklerde geçen “-uban, -üben” eki, bağ-fiil yapan ektir; “-rek-rak” ekinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.
İslâmiyet’in etkisiyle yabancı sözcüklere yer verilmiştir: Yane yâne (yana yana), divâne (deli, akılsız), vasi (kavuşma), yâr (sevgili), melül (üzgün).
Tasavvuf ile ilgili terimlere yer verilmiştir:
Şeyh: Tarikatlarda kendisine uyulan ve derviş yetiştiren yetkili kişi.
Miskin: Ermiş, eren.
Dost ili: Tanrı’nın katı.
Farsça olumsuzluk ekini kullanmıştır: Bî-çareyim (çaresizim). Sözcükteki “-b”, Farsça olumsuzluk ekidir.Duyguların anlatımında doğa varlıklarından yararlanmıştır: Yeller, yollar, seller, akarsular.
İçerik Yönünden:
1. Yunus Emre’de iki ben’lik vardır: Biri maddi, diğeri manevi ben’dir. Ozan; “Beni bende demen bende değilim/Bir ben vardır bende benden içeri” diyerek maddi beni inkar eder. Varlık beninin Tanrı’yı tanımasına engel olduğu inancında olduğundan onu reddeder. Böylece benliğini verdiği Tanrı ile dolu benin içinde olduğunu söyler.
Bu inanç içindeki Yunus, ilk dörtlükte Tanrı’ya seslenir.
Ben, içimi kana boyayan Tanrı aşkı ile yana yana yürürüm.Allah’a olan aşkım beni perişan etti, aklımı başımdan aldı, deliye çevirdi. Allah’ım, aşkının bana yaptığını gel, gör.
Dörtlükte “ben yürürüm yâne yâne” dizesinde ozanın gezginci kişiliğinden de söz edilebilir.
2. Ozan, içinde bulunduğu durumunu doğanın tüm öğelerinden yararlanarak dile getiriyor. Doğanın içinde kalış ve ona tutsak oluş, çağlar boyu Türk köylüsünü statik bir toplum haline getirmiştir. Bu ruh hali Yunus Emre’de de güçlüdür.
Yunus Emre, bu ruh halinin sonucu kimi rüzgâr gibi eserim, kimi yollar gibi tozarım, kimi de seller gibi akarım diyor. Kendisini yönü belirsiz esen rüzgâra, rüzgârın etkisiyle yollarda uçuşan tozlara ve akan sulara benzetiyor. Sonra, “Gel gör beni aşk neyledi” dizesiyle; Tanrı’m, aşkının bana yaptığım gel, gör, diyor.
Yunus Emre, coşkun duygularına doğayı ortak ediyor, onunla bütünleşiyor.
3. Ozan, dörtlükte yine doğa varlığından yararlanıyor ve şöyle diyor: Akarsular gibi çağlarım. Dertli iç dünyamda acı duyarım, ciğerimi dağlarım. Şeyhimi anarak ağlarım. Tanrı’m, aşkının bana yaptığını gel, gör.
Yunus, dörtlükte; Taptuk Emre’nin izni ile yollara düştüğünü, yetişmesinde emeği olan Şeyhi’ni anımsadıkça özlem duygularıyla dolup taştığını anlatmak istiyor.
4. Ozan, Şeyh’ine sesleniyor: Şeyhim! Elimi al, beni kaldır; ya da sana beni kavuştur. Beni çok ağlattın, artık biraz güldür. Tanrı’m, aşkının bana yaptığını gel gör.
Yunus Emre, Şeyhi Taptuk Emre’nin yanında belirli bir olgunluk düzeyine geldikten sonra “el almıştır”, yani şeyhinin izniyle gurbete düşmüştür. Gurbet elde çile çeken Yunus, özlem duygularıyla şeyhine vuslatı (vasi) yani kavuşmayı istemektedir.
Dörtlük, Yunus’un Tanrı sevgisini şeyhinden öğrenerek bu hale geldiği ve bu sevgiyle Tanrı’ya kavuşma özlemi içinde olduğu biçiminde de yorumlanabilir.
5. Ben ilden ile yürüyüp dururum. Gezdiğim yerlerde şeyhimi anarım, dilimde hep onun adı var. halimi gurbette kimse bilmez. Tanrı’m, aşkının bana yaptığını gel, gör.
Hakiki aşk dediğimiz ilâhi aşkın özlemi ve evrende çekilen çile dervişliğin özelliğidir. Tanrı’ya kavuşma isteğinin doğal sonucudur. Yunus gibi gerçek Tanrı âşıkları bu çileye severek katlanmaktadır.
Tasavvufta “dost ili, gurbet” sözleri, “Tanrı-insan” ilişkisini açıklayan kavramlardır. Memleket anlamında olan “il” sözcüğü, mecazi anlamda Tanrı katını karşılar. Tanrı’dan uzak kalış “avarelik”tir. “Gurbet” sözcüğü Tanrı’ya kavuşmamış insanın durumunu belirtir. Kişinin gurbetten kurtulması, Tanrı varlığı ile bütünleşmesine bağlıdır, buna da ancak sevgi yoluyla varılır. Yunus da bu yoldadır.
6. Mecnun gibi yürürüm. O sevgiliyi düşümde görürüm. ‘Uyanınca düşümün gerçek olmadığını anlar, üzülürüm. Tanrı’m, aşkının bana yaptığını gel, gör.
Ozan, Allah sevgisiyle düştüğü yollarda Mecnun’a döndüğünü belirtiyor. Düşünden uyanınca gördüğünün gerçek olmadığın anlıyor, “yâr” (sevgili) dediği Tanrı’ya kavuşamamanın ıstırabı içinde üzülüyor.
7. Ermiş, -Allah aşkıyla kendinden geçmiş Yunus olarak çaresizim. Baştan ayağa yaralıyım. Dost ilinden uzaklarda başıboş dolaşmaktayım. Allah’ım, aşkının bana yaptığını gel, gör.
Ozan, Allah’a kavuşmanın acısının benliğini sardığını belirtiyor.
Sonuç olarak:
1. “Ne âkılem, ne divâne”, “ciğerim dağlarım”, “dost ilinden âvâreyim” sözleri için” “deyimler-söz grupları” bölümüne ve dördüncü kıtanın açıklamasına bakınız.
2. Her dörtlüğün sonunda geçen “Gel gör beni aşk neyledi?” dizesi, şiire biçim ve anlam yönlerinden bütünlük sağlamıştır. Ozan, bu dizesiyle Allah’a ve genel olarak tüm insanlığa seslenmiş, onlardan içinde bulunduğu durumu anlamalarını istemiştir.
3. Ozan, Allah yolundadır. Şiire göre büyük acılar içinde kendinden geçmiş durumdadır. Yüreği yaralı olduğundan durmadan ağlamakta, yapayalnız bir durumda gurbet acısını yaşamaktadır. Bütün bunlara, büyük bir aşkla bağlandığı Allah’a kavuşmak için katlanmaktadır.
4. Ozan, ikinci ve üçüncü dörtlüklerde duygularını dile getirirken, yaşayışıyla ilgili olarak doğa varlıklarından yararlanmaktadır. Bu varlıklar, “yel, yol, sel ve akarsular” dır. Ozan, bu varlıklarla içindeki coşkuyu anlatmaktadır. Bir bakıma doğa varlıklarının da kendisi gibi Allag’ı aradığım söylemektedir.
5. Bu şiir, hece ölçüsüyle yazılmış, koşma kafiye biçimiyle kafiyelenmiş ve halk şiiri nazım birimi olan kıtalarla yazılmıştır.