İnsanoğlunun yaratıldığı günden beri kurumsal öğrenme vazgeçilmez bir bilgilenme yöntemidir. Bir rehber yardımı ile klasik öğrenme( Biz buna öğretmen yönlendirmesi ile öğrenme diyoruz.) eğitim sistemlerinin genel yaklaşımıdır. Kendi kendine öğrenme ise gelişmiş ülkelerin bireylerine kazandırmak istediği öğretim stratejilerinden birisidir.
Un, şeker, yağ var; sende atar yok
Türkiye gibi Doğu toplumlarında ise genelde öğretmene bağımlı ezberci bir eğitim sistemi vardır. Öğrenci en basit bir problemi çözmek için bile öğretmenin gözünün içene bakmaktadır. Böyle bir yaklaşımla yetişen öğrenci yetişkin bir birey olduğunda bile bağımsız çalışma becerisini kazanamamaktadır.
Günümüzün teknolojik imkanlarını göz önünde bulundurduğumuzda bir öğrenci/insanın bir konuyu öğrenmesi çok kolaydır. Elinde bir akıllı telefonu bir de internet bağlantısı olan kişi çok kolay bir şekilde bir uygulama indirerek merak ettiği konuyu öğrenebilir. Ancak “Bunun için ne gereklidir?” diye soracak olursak; siz buna ister dürtü deyin, ister güdü, ister motivasyon, isterseniz de eskilerin tabiri ile “atar” deyin. Ne deseniz fark etmez.
İnsanların merak ettikleri bir konuyu öğrenmesi için ön şart: Çok şiddetli bir güdülenmedir. Eğer ki insan hedefe ulaşma konusunda ” okçunun yayı” gibi gerilirse okun hedefi vurması kaçınılmazdır. Coşkun akan bir derenin önüne engel koymak fayda vermez.
Örneğin Kuran-ı Kerim öğrenmek isteyen bir insanın bu hedefine ulaşması için bir çaba göstermesi gerekir. En basitinden belirli bir zamanını ayırarak yakınındaki bir camiye giderek imamdan yardım alması gerekebilir. Ancak bu faaliyet için bir zaman ayırması gerekir. Ayrıca bu yöntemle başka bir insana bağımlı olma durumu söz konusudur. Bu da kendi kendine öğrenme kavramının ruhuna ters bir yaklaşımdır.
Günün belirli saatlerinde düzenli olarak bir faaliyete zaman ayırmak ve bir insandan yardım almak her insan için mümkün olmayabilir. İnternetten indireceği bir uygulama ile bu hedefine sandığından daha kolay bir şekilde ulaşabilir. Kendi kendine öğrenme için en temel faktör kişinin o konuda yeterince güdülenebilmiş olmasıdır.
O halde bir insanın bir konuyu öğrenmesi için yeterince güdülenmesini nasıl sağlayabiliriz? “Matruşka Bebek” gibi soru içinden soru çıkmaktadır. Eğitimde güdülenme konusu başka bir yazının konusu olmakla birlikte kendi kendine öğrenme yaklaşımına katkısı olması düşüncesi ile bir parça söz etmekte fayda vardır.
Bir konuyu öğrenmek için en önemli güdülenme sebebi kişinin kendisine haz duyacağı bir hedef belirlemesidir. Öğrenim çağındaki bir öğrenci için bir meslek sahibi olmak, yetişkin olduğunda rahat ve müreffeh bir yaşam sürmek, eğitimli nezih insanlarla yaşantısını sürdürmek veya ülkesinin kalkınmasına katkıda bulunmak önemli bir hedef olabilir. Hedefler kişiye göre değişkenlik gösterebilir. Önemli olan insanların kendilerine yüce bir hedef belirlemesidir.
Yetişkin insanlar hedef belirleme konusunda öğrencilere göre bir parça bilinçli olabilirler, ancak okul çağındaki pek çok öğrencinin hedef belirleme konusunda bilgi sahibi olmadığını görmekteyiz.
Kendi kendine öğrenme becerisini öğrencilerimize kazandırmak için öğretmenlerimize çok büyük sorumluluk düşmektedir. Öğretmenlerimiz öğrencilerine hedef belirleme konusunda rehberlik etmeli ve her öğrencinin ileriye dönük hedef belirlemesini sağlamalıdır.