NASIL BİR EĞİTİM?
Eğitim ve okul denilince hemen herkesin bir çırpıda sayıp dökeceği onlarca problem vardır. Aynı zamanda herkesin bu problemlere önereceği çözümler bulunmaktadır. Ne var ki ne problemlerin derinlemesine analiz edildiğini ne de çözüm önerilerinin sağlam temellere dayandığını söylemek mümkündür.
Eğitim sisteminin en tepesindeki yöneticilerden en alt kademedeki çalışanlara, velilerden öğrencilere kadar herkes bir çok problemden şikâyet edip durmaktadır. Ancak, neden şikayet ettiklerini sorsanız düzgün bir şekilde ifade edebilecek olan neredeyse yok gibidir. Tabiri yerindeyse birçok kişi henüz konuşamayan çocuk gibi acı içerisinde ağlayıp durmakta ancak neresinin ağrıdığını ifade edememektedir. Anne baba ise çocuğun derdini anlamaktan acizdir.
Son birkaç asırdır, toplumumuzun içinde bulunduğu buhranlara çare arayan, fikir adamlarının pek çoğu yaşanan buhranları bir şekilde eğitimle irtibatlandırmışlardır. Bediüzzaman, problemlerin kaynağını cehalet, fakr-u zaruret ve tefrika diye özetlerken Nurettin Topçu buhranların kaynağının kültür ve maarif sahasında aranması gerektiğini söylemektedir.
Bu durumda toplumsal sorunlara çözüm üretmek için evveliyetle ve evleviyetle el atılması gereken alanın eğitim olduğu açıktır. Ne var ki, bizim en çok sorun yaşadığımız alan da budur. On yıllardır defalarca sil baştan yenilenen eğitim sistemi bunun en açık kanıtıdır. Türkiye’de, okullarda ve eğitim sisteminde 20 yıldır değişmeyen bir şey göstermek mümkün değildir.
Son asır içerisinde toplumumuzun buhranları üzerine kafa yoran mütefekkirlerden birisi olan Nurettin Topçu 20. asırda “Felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz.” diyerek eğitimin görünen sorunlarının arkasında yatan asıl sebebi koymaktadır. Aslında yapılması gereken “neyi niçin yaptığımız” konusunda kafa yormaktır.
Herkes tarafından bilinen meşhur bir söz vardır: “Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.” Eğitim sisteminin rotasını belirleyecek olan da eğitimin amacını net bir şekilde ortaya koyacak bir düşünce sistemidir.
“Türkiye’de eğitimin amacı nedir?” sorusuna anlaşılır bir şekilde cevap verebilecek kaç öğrenci vardır? Kaç veli çocuğunu ne için okula gönderdiğini ifade edebilir? Kaç öğretmen ya da okul yöneticisi okulun amacını söyleyebilir? Nihayet alabildiğimizi varsaydığımız cevaplar ne kadar birbiriyle uyumludur?
Her bir grubun eğitimden beklentilerinin farklı olduğunu söylemek abartı olmasa gerek. Herkesin farklı bir tarafa çektiği bir geminin doğru bir rotada gitmesi mümkün değildir. Hele bu gemi fırsat eşitsizliği, gelecek endişesi, ahlaki yozlaşma, uyuşturucu ve sigara gibi dev dalgaların arasında, kutup yıldızının görünmediği karanlık bir denizde yol alıyorsa.
Allah içerisinde hepimizin evladı olan bu gemiyi korsanlardan, bilinmez kayalıklarda parçalanmaktan ve maceraperestlerden muhafaza buyursun. Amin…
Ancak, sanırım kavli duadan önce hepimizin yapması gereken fiili dua ve yerine getirmesi gereken görevler var.
Mehmet Nuri Bey, eğitim sisteminin genel problemlerine değinmişsiniz. Diğer yazılarınızı çözüm önerilerine ayırırsanız memnun oluruz.
Mehmet, günümüzde gençlerin sosyal medya bağımlısı olduğunu görmekteyiz. Bu konuda neler tavsiye edersiniz?